ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / KADIN VE ÂİLE
Okunma Sayısı: 491
Yazar: Saffet Köse
DÜNYAYA MESAJIMIZ AİLE

DÜNYAYA MESAJIMIZ AİLEAilede ortak sorumluluklarda birisinden bir şeyi talep eden kişinin istediği şeyi öncelikle kendisi uygulayarak örnek olması önemli bir ahlak ilkesidir. Bu, inandırıcılık, güvenilirlik ve tutarlılık açısından olduğu kadar eğitim bakımından da hayati önemi haizdir. Bu sebeple “aile efradına namazı emret, sen de sabırla devam et.” ayeti emredenin emrettiğini yapmaması hâlinde tutarsız davranması sebebiyle talebinin karşılık görmeyeceğine, inandırıcılığını ve güvenilirliğini kaybedeceğine, pratik olarak da sonuç alamayacağına işaret eder. Böyle bir durumda çocuk anne-babasının denetiminde bulunduğu sıralarda istenileni korku ya da bir başka sâikle yapar, kendi başına kaldığında yapmaz, neticede istenilen yönde bir davranış ya da alışkanlık kazanmaz. En önemlisi ikiyüzlülük gibi bir şahsiyet bozukluğu geliştirmiş ve yalan söylemeyi öğrenmiş olur.

Konunun dikkate değer bir başka boyutu daha vardır. O da çocuğun belli bir yaşa kadar anne-babasını taklit ederek bilgi kazandığı ve şahsiyetinin şekillendiği dikkate alınırsa aile büyüklerinin söz-davranış bütünlüğü sergilemesinin ve bu yolla küçüklere örnek olmasının ne kadar önemli olduğu kendiliğinden ortaya çıkar.

Aile reisi çevresindekileri iyiye yönlendirmek, görevlerin ifasını sağlamakla yükümlüdür. Bu ise bizzat kendisinin en kâmil manada ve sürekli biçimde söylediklerine önderlik etmesi ve güzel örnek olmasıyla mümkündür (Ebû Zehre, Zehratü’t-tefâsîr, IX, 4814). Nitekim, “Aile efradına namazı emret, sen de sabırla devam et.” ayeti geldikten sonra, Hz. Peygamberin damadı Hz. Ali ve kızı Hz. Fatıma’ya sabah namazları için seslendiği nakledilmekte (Kurtubî, Tefsîr, XI, 263), bizzat Hz. Ali de bu bilgiyi teyit etmektedir (Ahmed b. Hanbel, I, 91). Elbette namaz ibadetinin anne-babaya dönen tarafı da vardır. Kendileri öldüğünde hayatta kalan çocukları namaz kıldığı sürece amel defterleri kapanmayacaktır. Çünkü Hz. Peygamber, öldükten sonra geride kendilerine dua eden sâlih çocuk bırakan anne-babanın amel defterinin kapanmayacağını ve sevap yazılmaya devam edileceğini haber vermiştir (Müslim, “Vasıyyet”, 14). Namaz, salih ve muttaki insanların ameli (Bakara, 2/2-3, 177) olduğu gibi içinde de ana-babaya hayır-dua vardır. Son oturuşta Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan ve dua olarak okunan şu ayette bu görülmektedir: “Rabbim! Bana, ana-babama ve bütün mü’minlere mağfiretinle muamele et!” (İbrahim, 14/41).

Sonuç olarak anne-babanın en önemli görevi Hz. Peygamber’in Allah’ın özel konuk olarak ağırlayacağını ve kıyamet sıkıntılarını yaşatmayacağını müjdelediği yedi bahtiyar sınıftan birisi olan “Allah’a kullukla büyüyen genç” (Buhârî, “Ezân”, 36) olabilecek şekilde biçimlendirmektir. Bu, çocuk için en değerli sermaye, anne-baba için de en büyük saadettir.

Çocuk eğitiminde ailenin bir başka sorumluluğu onun kabiliyetlerini keşfedip o doğrultuda hayata hazırlamasıdır.

Allah, her insana farklı bir yetenek vermiştir (En‘âm, 6/165; İsrâ’, 17/21; Zuhruf, 43/32). Her bir yeteneğe de toplumun ihtiyacı vardır. Anne-babaya düşen, çocuğunu popüler meslekler doğrultusunda yönlendirmek değil potansiyelini keşfedip yeteneklerini geliştirmek ve o yönde hayata hazırlamaktır. Çünkü Nasîruddîn et-Tûsî (ö.672/1274) gibi İslam düşünürlerinin isabetle belirttiği gibi kişisel beceri ve toplumsal ihtiyaçlar açısından çocuğun eğitiminde kabiliyetlerinin merkeze alınması ve o doğrultuda eğitime tâbi tutulması esastır (Exlag-ı Nasırî s.160). Bu çaba hem nimetin takdiri ve fiilî şükrü anlamına gelir hem de çocuğa ve aynı zamanda topluma yapılabilecek en büyük katkı ve iyiliği ifade eder.

Kabiliyet bakımından insan, yaratıldığı toprağa benzer. Bu açıdan her toprak farklıdır ve kendi özelliğine uygun bitkiler yetiştirir. Bunun gibi sosyal bilimlere yatkın bir çocuğu fen bilimlerine yönlendirmek ya da tersini yapmak verimsiz sonuçlara sebep olur. Bu, çocuğa eziyet olduğu gibi yetenek nimetinin değerini takdir etmeyerek nankörlük yapmak daha da önemlisi insanı taşıyamayacağı bir yükle sorumlu tutmak, toplumu da Allah’ın lütfettiği bir kabiliyetten mahrum bırakmak anlamına gelir. Bu yöndeki hatalı tercih, çocuğun başarısını olumsuz yönde etkileyeceğinden ileride aile huzuruna olumsuz yansıyacak ilk kıvılcımdır.

Çocuklara karşı vazifenin yerine getirilmesi için onun aileye olan bağlarının sıkı şekilde tutulması gerekir. Doğduğu andan itibaren çocuklar ailelerine bağlıdırlar ve onları taklit ederek hayatı öğrenirler. Bu bağın sağlam tutulması ve süreklilik kazanmasına dikkat etmek gerekir. Belli bir yaştan sonra ilişkiler arkadaş çevresine kaymaya başladığında onlarla ilişkilerin aile ilişkilerinin önüne geçmemesine dikkat etmek gerekir.

İkinci olarak çocuklar için anne kucağının alternatifi yoktur. Annenin en önemli rolü de çocuğuna şefkat transferidir. Şefkat ise bir insanın bebeklik döneminden itibaren en temel ihtiyacıdır. Bu sebeple Hz. Peygamber kendisine “hürmet etmeme layık olan kimdir?” şeklinde soru soran arkadaşına üç defa “annendir” deyip dördüncüde “babandır” cevabını vermesi (Buhârî, “Edeb”, 2; Müslim, “Birr”, 1, 2) anneden yoksunluğun ortaya çıkaracağı ciddi sorunlara da işaret eder. Günümüz bilimsel araştırmalarında özellikle bebeğin ilk yıl içinde yeterince annesi ile birlikte olamayışının sonrasında telafisindeki zorluk, bebeklik döneminde anne kucağından mahrumiyetin temel depresyon sebeplerinden birisi oluşu bunun açıklamasıdır. Günümüz sosyologlarının tespiti ile modern iş hayatının çocuklarda anne-babadan yoksunluk sendromu oluşturduğu dikkate alınırsa anne-baba ile çocuk arasındaki ilişkinin korunması ve bağların kopmaması için tedbirlerin alınması gerekir. Özellikle anne şefkatinden ve babanın güveninden mahrum kalan çocuklarda psikopatik eğilimlerin gelişme eğiliminde oluşu sadece onun için değil toplum için de ciddi bir sorundur.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Saffet Köse
19-07-21
E mail: maarifinsesi.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
DÜNYAYA MESAJIMIZ AİLE
Online Kişi: 26
Bu Gün: 160 || Bu Ay: 5.550 || Toplam Ziyaretçi: 2.214.076 || Toplam Tıklanma: 52.107.018