ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 212
Yazar: Yusuf Kaplan
İNSANIN ÇİFTE ÖZGÜRLÜK KAYBI

İNSANIN ÇİFTE ÖZGÜRLÜK KAYBIÇağı tanımadan, çağrımızın, çağını kurması yolculuğuna çıkamayız, demiştim. O yüzden esaslı bir çağ okuması yapmamız gerekiyor.

Bu süreçte karşımıza çıkan yakıcı bir gerçek var: İnsan çifte özgürlük kaybı yaşıyor: Önce modernite ile birlikte insan kontrol ve kolonize edilerek demir kafese kapatıldı; postmodernite ile birlikte de, pasif nihilizm olarak tarif ettiğim hedonizmin kölesi oldu.

İNSANIN KOBAY KADAR DEĞERİ YOK!

Bize anlatılan bir masal masal var: “Batılılar, insana acayip değer veriyorlar.” Görünüşte öyle. Gerçekte de öyle mi acaba?

Ezberlerinizi çöpe atın: İnsanın bir kobay kadar değeri yok Batı›da.

Asıl değerli olan insan değil, kobay! Kobay olmasa bu modern / kapitalist bilim geliştirilebilir miydi? İnsan, kobay olduğu ve güdüldüğü ölçüde değerlidir.

Modern devlet, insanı gütmek üzere icat edildi, esas itibariyle: İnsanı kontrol ve kolonize etmek için.

Foucault’nun modern devleti anlatmak için kullandığı panopticon metaforu, insanın önce nasıl kitleleştirildiğini sonra nasıl kütleye dönüştürüldüğünü, en sonunda da belli doğrultuda karakteri yok edilip kolayca güdüldüğünü çok iyi gözler önüne serer.

İNSANIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KAZANMA MÜCADELESİ

Önce şunu bilelim: Modernler, insanı özgür iradesine kavuşturacağız, diyerek isyan ettiler Kilise’ye. İsyan etmekte sonuna kadar haklıydılar: Kilise, insanın özgür iradesini ipotek altına almıştı. Yetmiyormuş gibi günah çıkarma âyinleriyle insanı arındırıyor, boşaltıyor, psikolojik olarak rahatlatıyordu!

Modernler ipleri ele geçirdiklerinde, İnsan, kilisenin tasallutundan kurtuldu ama bu kez bilimin ve teknolojinin tahakkümüne girdi, kölesi oldu.

Bu kez bilim kilisesi, insanın özgür iradesini yok etmiş, hız, haz ve ayartı üreten popüler kültür endüstrisinin ürettiği narkozlu seküler günah çıkarma / arınma âyinleri yapıyordu: Savaş teknolojilerinin yerini haz teknolojileri almıştı artık.

İnsan özgür iradesini Hıristiyan kilisesinin tasallutundan kurtardı ama bu kez bilim kilisesinin kapanına kaptırdı!

Bilim, modernliğin başlangıçlarında dünyanın büyüsünü bozmuş, hayattan / dünyadan kutsalı kovmuştu. Kovulan Kilise’nin kutsalıydı.

Şimdi postmodern kültür endüstrisi, kendi seküler kutsallarını ve âyinlerini icat ediyor. Dinin kutsallarını hayattan kovan -bilim üzerinden yükselen- kapitalist kültür endüstrisi, bu kez dünyevî olan her şeyi kutsuyor; hız, haz ve ayartı’yı kutsayarak, seküler ama geçici, sahte büyüler icat ediyor.

Okul, Ivan Illich’in yerinde tanımlamasıyla “seküler âyin mekânları”na dönüştü.

Bilimsel devrim, Hıristiyan Kilisesi’ni tahtından ettiğinde, Batılı insan, zafer sarhoşluğu yaşamıştı ama sevinci kursağında kaldı, kısa süre içinde hem de: Bilimsel devrimle kitleleri harekete geçiren modernite, Weber’in “anlam krizi” ve “özgürlük kaybı”’na yol açtığını söylediği bir “demir kafes” üretmişti.

Kapitalist kültür endüstrisinin temellerini atan ve taşıyıcısı olan medyaları vareden Seküler Bilim, bırakınız daha yaşanabilir bir dünya inşa edebilmeyi, dünyanın büyüsünü bozarak, kutsalı yok ederek, sahte kutsallar icat ederek, insanı manevî ve varoluşsal krizin, dolayısıyla insanın Yaratıcı ile irtibatını koparan bir özgürlük kaybının eşiğine, dünyayı ise ontolojik yok oluş felâketinin tam orta yerine fırlattı.

Özetle… Hıristiyan Kilisesi gitti, yerini Bilim Kilisesi aldı.

İNSANIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KAYBETME SÜRECİ…

Modernite, bilim üzerinden kuruldu: İnsana kontrolü vermeyi vaadetti ama sonunda kontrolü araçlara kaptıran insanın özgürlüğünü yok etti.

Gelinen noktada, postmodern süreçte, insan, ürettiği araçların kölesi olmakla kalmadı; bilim ve teknolojik araçların ürettiği hız, haz ve ayartının kölesine dönüştü.

İnsanın, tabiat karşısında kazandığı her zafer, insanın yenilgisidir aslında.

Özgür iradesine kavuşmak için moderniteye dört elle sarıldı insan. Ama o günden bu yana en az iki kez özgürlüğünü kaybetti.

Birincisi, modernitenin, bilimi kutsaması, insanın güç üreten araçları elde etme güdüsü, insanın, eseri olan araçların esiri olmasıyla sonuçlandı. İnsan özgürlüğünü güç üreten bilime / teknolojiye yani araçlara kaptırdı.

Modernite, insanı kitleleştirdi, sürüleştirdi, araçların kölesi hâline getirerek özgürlüğünü yok etti.

İkincisi, Postmodern süreçte ise, insan, özgürlüğünü hız, haz ve ayartının kölesi olarak libido’ya kaptırdı.

Libido, insanı nihilizm ve anlamsızlık çukuruna fırlattı.

Özetle, modern dönemde, modernite insantekini sürüleştirdi, nesneleştirdi; böylelikle özgürlüğünü kaybetti insan; postmodern süreçte de, hız, haz ve ayartı rejimi dromokrasi ile özgürlüğünü yitirdi.

Şu an, teknolojinin / modernitenin ve libidonun / dromokrasinin köleleri, özgürlükten sözediyorlar!

İnsan, çifte köleleşme yaşadığını nasıl anlayacak ve özgürlüğüne nasıl kavuşacak, peki?

Sorulması gereken asıl soru bu işte. Önemli olan soru sormak, bu soruyu sormak zaten.

Sözün özü: Hem hayatı daha iyi anlama hem de yaşanan ontolojik felâketi idrak etme, özetle özgürlüğünü yitirdiğini farketme konusunda insana neyi yitirdiğini hatırlaması gerektiğini sorması ve bu sorunun izini sürmesi çok büyük mesafe katettirebilir.

Vesselâm.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Yusuf Kaplan
11-12-22
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İNSANIN ÇİFTE ÖZGÜRLÜK KAYBI
Online Kişi: 6
Bu Gün: 560 || Bu Ay: 4.907 || Toplam Ziyaretçi: 2.235.030 || Toplam Tıklanma: 52.292.759