ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 224
Yazar: Ahmet Gürbüz
DEPREMZEDELER VE DEPREM ZÂDELER

Depremzedeler herkesin malumu, hatta muhtemel herkesin bir yakını, bir tanıdığı ya da misafiri bir depremzede vardır.

Ama bu deprem zadeler kim, neyin nesi, kimin fesi? Bunun üzerine biraz düşünelim, en azından yaklaşık 700 kelimelik bu yazının sonuna kadar.

Hatta aklınıza gelenleri sıralamaya başlayın şimdiden, sonunda karşılaştıralım.

Ülkemiz deprem kuşağında yer alan, kuzeyden güneye, doğudan batıya fay hatlarıyla kuşatılmış bir kara parçasıdır. Nerdeyse her yıl bir doğal afet, on yıl sürmez büyük bir depremle sınanmaktayız.

6 Şubattan beri Kahramanmaraş ve çevresinde gerçekleşen depremler, tam manasıyla taş üstünde taş bırakmadı. AFAD’tan yapılan açıklamaya göre bölğede yaşanan üç büyük depremin ardından; 41'i 5-6 arası, 450'si 4-5 arası büyüklükte 7 bin 242 artçı deprem yaşandı, yaşanmaya da devam ediyor.

Toplam can kaybımız 44 bin 218’e ulaştı. Allah cümlesine rahmet eylesin. Yapılan hasar tespit çalışmaları neticesinde 105 bin 794 binadaki 384 bin 545 bağımsız birimin ağır hasarlı ve yıkık olduğu bildirildi.

Depremin ekonomik faturası çok ağır olacaktır kuşkusuz. Ama Maraş ve Hatay’da meydana gelen yarıklar, tarihi de yuttu, kültürü de kuruttu. Yıkılan binalar yapılır, enkazlar temizlenir, şehirler buldan olur yeniden, nesiller de tazelenir ancak toprak olan kültürün, manevi çöküntünün, ahlaki çatlakların telafi pek kolay olmayacak, yeri hemen dolmayacak. Zira deprem şehirlerin kimliğini öldürdü.

Yeniden inşa ve ihya sürecinde; şehir planlamacılar, mimarlar, mühendisler kadar; sosyologlara, sanatkârlara, edebiyatçı, kanaat önderi ve din adamlarına da çok mühim görevler düşmektedir.

Deprem şokunun atlatılmasında, ilk yardım, arama kurtarma, sosyal hizmet, iaşe gibi konularda ön alan sivil toplum dinamikleri bu süreçte de devreye alınmalıdır.

Deprem vesilesiyle toplum çok güzel bir sınav verdi, gönülden kenetlendi, muhteşem bir yardımlaşma örneği sergiledi. Kardeş olduğumuzu, millet olduğumuzu dost düşman herkese gösterdi.

İlk andan itibaren acil ihtiyaç malzemelerini fazla fazla yetiştirerek, bölgeden gelen depremzedelere sıcak yuvalarını, cömert sofralarını açarak, ülkenin dört bucağında tam bir ensar-muhacir dayanışması yaşanmaktadır.

Mamafih medyada/sosyal medyadaki dezenformasyon ve bazı sorumsuz siyasilerin talihsiz beyanları adeta bu insicamı sabote ettiler.

Deprem zade dediğimiz haramzadelerde işte tam bu noktada arz-ı endam etmeye başladılar.

Deprem zadeden kastım; deprem, depremin mağdur ettiği insanlar, onlara yapılan yardımlar üzerinden maddi-manevi, ekonomik-siyasi hatta duygusal menfaat ve nüfuz devşirmeye yeltenen tüm kişi ve oluşumlardır.

Depremi suni sebeplere bağlayarak, Allah’ın kudret ve azametini yok sayıp, mutlak iradesini ipotek altına almaya çalışanlar ilk sırayı alıyorlar. Kâinatı muntazam bir ahenkle yaratanın; onu yönetmek için koyduğu tabiat kanunlarını/sünnetullahı hiçe sayıp, o düzene meydan okuyan azgın insana acziyetini hatırlatmasıdır yaşananlar.

Devlet millet el ele, dünyanın en ağır afetinin yaralarını sarmaya çalışırken, henüz enkaz altında insanlar can çekişirken, birilerinin siyasi mülahazalarla zırvalamaları ahlaki bir dipten ziyade nevrotik bir durumdur, iki.

İktidarları değiştirmek için çok büyük oluşumlar, çok yüksek meblağlar, çok uluslu Corporationlar bir araya gelebilir, yabancı sermayeli şirketimsi partiler bile kurabilirler. Ama milletin ciğerini dağlayan bir acıyı istismar ederek, duygusal dalgalanmaları devlet aleyhine tahrik ederek oy hesabı yapmak, en iğrenç propaganda olsa gerek.

Enkaz başında gece gündüz, aç susuz bir can kurtarabilir miyim, bir saniye kazanabilir miyim diye yırtınan insanlara iftira atmak; akılla, vicdanla, siyasetle, insanlıkla, akademisyenlikle alakalı bir durum olamaz. Üstad Necip Fazıl’ın “hayat süren leşler” tabiri ancak bunlar için kullanılmış olabilir, bu üç.

“heyy sıkılmaz ağlamazsan bari gülmekten utan.”

Dünya damı tepesine çökmüş, evi barkı yerle bir olmuş, sevdikleri enkaz altında kalmış depremzedelerden, devlet aleyhine bir ayaklanma beklemek kadar ham hayal olabilir mi? AFAD niye geç kalmış, asker neden çıkmamış, defacto darbe gerçekleşmiş gibi söylentiler, ‘düşünü anlatırken oynaşını anlatmak’ kabilinden lakırdıdan öte bir şey değildir, dört.

Sol cenahta pek emsali olmadığı için, sahada kendi çapında güzel işler çıkaran, bundan dolayı da yere göğe sığdırılamayan bir insani yardım örgütünü tehditmiş gibi görmekte, göstermekte aynı safdillik kategorisinde bir durumdur, beşş.

Deprem tabi bir afet olmakla beraber ilahi bir olgudur. Sonuçları üzerine bilim adamları kadar din adamlarının da kendi açılarından konuşma hakkı vardır. İlk günden itibaren arama kurtarma ekipleri, insani yardım ve sosyal hizmet boyutuyla sahada binlerce profesyonelle mücadele eden diyanet camiasından rahatsızlık duyan, Allah devlet kelimelerini işitmeye dahi tahammül edemeyen, işi belden aşağı küfür ve hakarete kadar götüren medya, sanat ve siyaset figüranlarını de unutmamak lazım, altı.

Ömrü boyunca ‘yaralı bir parmağa işemeyen’, klavye başında kaos üretmekten başka bir kabiliyeti bulunmayan, PKK ve FETÖ’nün değirmenine su taşıyan karton kahramanları da not ettik bir kenara, yedi.

Yıkımın hesabı sorulurken müteahhitleri günah keçisi yapıp, onlara ruhsat veren, rüşvet yiyen kamu personelini, fenni mesul ve yapı denetim firmalarını görmezlikten gelmek bir sonraki felakete teşvikiyeli davettir, sekiz.

Elbette bu kadar değil deprem zadeler; yardımları yağmalayan, kiraları yükselten, patatesle, soğanla, market raflarıyla yaramıza tuz biber ekenleri de saymak lazım.

Bu lağım farelerinin sayıları az ama yaptıkları çirkefliğin tesiri büyük. Sinek gibi mide bulandırıyorlar.

Elbette depremzedelerin metanetli, asaletli, kanaatkâr, vakarlı duruşları; milletin hamiyetperver, fedakâr seferberlik ruhu her türlü takdirin üzerindedir.
Bu yıkık, kırık, dökük, mahzun halleriyle bile dünyaya insanlık dersi vermeye devam ediyorlar.

İyiliğin karşılığı ancak iyiliktir. Allah ifsat edeni de, ıslah edeni de bilir.(Ayet)

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ahmet Gürbüz
26-02-23
E mail: hertaraf.com/
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
DEPREMZEDELER VE DEPREM ZÂDELER
Online Kişi: 11
Bu Gün: 49 || Bu Ay: 7.866 || Toplam Ziyaretçi: 2.218.696 || Toplam Tıklanma: 52.151.501