ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 4154
Yazar: C.Yakup Şimşek
MEDYA PAZARINDA DEFOLU TÜRKÇE – 1

Çalakalem, üstünkörü yazılmış; gelişigüzel kelimelerle derme çatma kurulmuş cümleler, insanların kafalarını karıştırır, yorar.

Konuşma dilinde böyle sözler bir nebze hoş görülebilir fakat iş yazmaya gelince değişir. Bundan dolayı, yazılı medya, insanların karşısına derli toplu, sağlam ifadelerle çıkmalıdır. O sözleri her yaşa, çevreye, cinse, mesleğe, fikre ve zekâ seviyesine mensup kişilerin okuyabileceğini hesaba katmalı; her cümlesini dikkat, mantık ve güzellikle donatmalı.

Evet, ideal olan bu…

Heyhat!.. Nerede o incelik, o hassasiyet?..

Bırakın muhabir ve editörleri, anlı şanlı köşe yazarları bile çırak işi, acemi, defolu sözlere imza atıyor; bunları da bize satıyor.

İşte, marka imzalardan defolu sözler…
***
Özdemir İnce’den

Deniz Baykal ve Kutlu Doğum Haftası (21 Nisan 2010, Hürriyet):

Ancak bence Deniz Baykal'ın Diyanet İşleri Başkanlığı'nın davetini kabul edip toplantıda ciddi bir konuşma yapmasının da ona yakışan ve yaraşan bir davranış olduğunu düşünüyorum.”

İnce eleyip sık dokuyan Özdemir İnce’nin ince elenmemiş ve sık dokunmamış, muhtemelen kendisi tarafından iki kere okunmamış bir cümlesi…

Özdemir İnce ’nin yukarıdaki ifadesi “lüzumsuz kelime tekrarı” na örnek. Cümleyi “Ancak bence” diye başlatan İnce“düşünüyorum.” diye bitirmiş. Ya “bence” kelimesini atmalıydı ya da cümleye konuşma yapması da ona yakışan ve yaraşan bir davranıştır. diye son vermeliydi.

Cümledeki bir başka fazlalık “yakışan ve yaraşan” sözünde. Her iki kelime de aynı şeyi ifade ediyor; birisi lüzumsuz…
***
Doğan Hızlan’dan

Nâzım'ın Kitaplarına Girmeyen Yazısı (1 Eylül 2010, Hürriyet):

“Yazının yazılma sebebini ve yazının içeriğini, yazıyı bulan M. Melih Güneş, yazının başında açıklıyor.”

Bu cümlede “yaz-” kökünden türemiş tam beş adet kelime var: yazının (üç kez); yazılma, yazıyı (birer kez)... “Kültür Cumhurbaşkanı” unvanı layık görülen Doğan Hızlan, bu kadar tekrarın farkına mı varamıyor, yoksa farklı cümle mi kuramıyor?

Neyse, biz yine de başka bir ihtimali düşünelim: Herhâlde cümleyi tekrar yazmaya vakit bulamamıştır…

Eğer vakit bulsaydı aşağıdaki gibi, daha güzel ve sağlam ifadeler bulabilirdi:

“Yazının kaleme alınma sebebini ve içeriğini, metni bulan M. Melih Güneş, yazının başında açıklıyor.”

“Metnin niçin yazıldığını ve muhtevasını, bu evrakı gün ışığına çıkaran M. Melih Güneş, yazının başında açıklıyor.”

“Metni bulan M. Melih Güneş, bunun yazılma sebebini ve içindekileri sözlerinin başında açıklıyor.”   

“Metni gün ışığına çıkaran M. Melih Güneş, yazının başında kaleme alınma sebebini ve muhtevasını açıklıyor.”
***

Doğan Hızlan’dan

O Bir Yemek Filozofuydu (29 Ağustos 2010, Hürriyet):

Doğan Hızlan “Rahmetli sevgili dostumuz” dediği Tuğrul Şavkay’ın yazdığı AşçıbaşınınEl Kitabı'ndan bahsederken şöyle demiş:

“Benim gibi mutfak aletlerine meraklı biri için de bu kitap biçilmiş kaftan.”

Şimdiki gramer kitaplarının “anlatım bozukluğu” diye isimlendirdiği, eskilerin ise “ta’kid” dediği ifade kusuru: Cümle unsurlarının dizilişinde isabetsizlik…

Doğan Hızlan ’ın yukarıdaki sözünden şu iki garip mana çıkarılabilir:

A) Doğan Hızlan’ın bir mutfak aleti olduğu,

B) Doğan Hızlan’ın bazı mutfak aletlerine benzediği...

Cümlenin doğru kuruluş şekilleri şöyle olmalıydı:

“Mutfak aletlerine benim gibi meraklı biri için de bu kitap biçilmiş kaftan.”

“Bu kitap, mutfak aletlerine benim gibi meraklı biri için de biçilmiş kaftan.” (Doğan Hızlan’dan iki cümle seçtiysek sebebi var: Kendileri çok sık Türkçe hatasına düşüyor.)
***
Cumhuriyet’ten

Askeri yargı reddetti (Haber Başlığı, 21. 07. 2010)

Cumhuriyet’in yukarıdaki haber başlığını kendisinin tercih ettiği imla ile okursak “yargının askeri reddettiği” ni zannediyor ve “Allah Allah!” diyoruz; “Yargı hangi askeri, niçin reddetti acaba?”

Merakımızı gidermek için haber metnini okuduğumuzda “Reddeden kim veya ne; reddedilen kim veya ne?” imiş, anlıyoruz:

Genelkurmay Askeri Mahkemesi ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’yla ilgili Albay Dursun Çiçek hakkında açılan davayı reddetti.”

Demek ki Cumhuriyet gazetesi o haber başlığında Askerinin sonundaki inin üstüne nokta yerine şapka (^) işareti koysaymış ifadeyi bozukluktan kısmen kurtarırmış: Askerî yargı reddetti

21. 07. 2010 tarihli Zaman’ın aynı habere dair başlığı böyle bir bozukluk taşımadığı için daha kolay ve doğru anlaşılıyor:

Askerî Mahkeme, Dursun Çiçek Davasını Sivil Yargıya Bıraktı

Anlatılmak istenen şey(duygu, fikir, haber)in kendisi kadar kılık kıyafeti de mühim… Şapka dâhil…
***
Millî Gazete’den

Katletme uzmanı yaşatma cahili (Haber Başlığı, 05. 12. 2010)

Millî Gazete ’nin aynı günkü nüshasında başka dil hataları da vardı ama en dikkat çekici olanı, yukarıdaki haber başlığı idi. Hakikaten, bu haber başlığını doğru anlamak mümkün değil… Çünkü bu ibareyi iki farklı şekilde anlama ihtimalimiz var:

1. “Uzmanı sakın katletme, cahili ise yaşatma!”

2. “Katletmede uzman, yaşatmada ise cahil…”  

Haber metnini okuyanlar Millî Gazete’nin ikinci şıkkı kastettiğini anlar. Mademki anlatılmak istenen şey, ikincidir; o hâlde daha dikkatli bir haber başlığı bulunabilirdi. Yukarıdakine ilave olarak şu ifadeyi de tercih etmek mümkündü:

 “Katlin uzmanı, yaşatmanın cahili”
***
Ahmet Hakan’dan

Laiklere ayar veriyorum, (05.09.2010, Hürriyet):

“Kemal Kılıçdaroğlu'nun kampanya döneminde çağrılan her televizyon programına katılmasını çok doğru bir strateji olarak görüyorum.”

Ahmet Hakan’ın dikkatsizce kurduğu cümlelerden biri… 12 Eylül Referandumu propaganda faaliyetlerinden bahseden bir yazısında geçiyor. Bu ifadeye göre “çağrılan” sıfatı “televizyon programı” na ait. Yani bir televizyon programı bir yere çağrılmış gibi… Hâlbuki yazıyı okuyunca öğreniyoruz ki Kemal Kılıçdaroğlu televizyon programına çağrılıyor…

Cümledeki ifade kusuru “çağrılan” kelimesinden doğuyor. Şayet Ahmet Hakan “çağrılan” yerine “çağrıldığı” demiş olsaydı ifade düzgün olacaktı:

“Kemal Kılıçdaroğlu'nun kampanya döneminde çağrıldığı her televizyon programına katılmasını çok doğru bir strateji olarak görüyorum.”

Anlı şanlı medya organlarına ve yazı ustalarına sözümüz:

Lütfen, Türkçeye biraz daha dikkat ve itina…

Yazar: C.Yakup Şimşek
02-01-11
E mail: c.yakup_simsek@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 2
Ahmet Çelen
DİKKÂT VE HAKÎKAT
Tarih : 06-01-11

Yakup Bey'e teşekkür ediyoruz. Bu ne dikkat! Onun sıkı dikkati, hakikati saklandığı yerden nasıl bulup çıkarıyor... Devam, diyoruz Yakup Hocam, devam...

 
alaettin emre yapar
marazlı dil
Tarih : 05-01-11

dilimizdeki marazları teşhis eden tabib-i lisan emsali Yakup ağabey'e selam ve tesekkürler

 
MEDYA PAZARINDA DEFOLU TÜRKÇE – 1
Online Kişi: 14
Bu Gün: 123 || Bu Ay: 1.763 || Toplam Ziyaretçi: 2.229.053 || Toplam Tıklanma: 52.242.633