YAVUZ BÜLENT BÂKİLER'E RAHMET

Müslüman Türk sevdâlısı olduğunun, milletimizin düşmanlarına düşman, dostlarına dost olduğunun, her mısraının, her kelime ve cümlenin yüreğinin derinliklerinden geldiğinin, dâvâ adamlığının şâhidiyiz. Allah rahmet eylesin, mekânın cennet olsun. 

ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
"Her kim selefin bilmediği bir amel icad ederse, Peygamber'in risalete ihanet ettiğini iddia etmiş olur. Çünkü din tamamlanmıştır (Maide, 3) O gün din olmayan şey bugün de din değildir."
İmam Mâlik
Kategori : TÂRİH / TÂRİHİN ARA SOKAKLARI
Okunma Sayısı: 97
Yazar: Mustafa Armağan
Gazze’de İngilizleri 2 defa yendiğimiz neden unutturuldu?

Gazze’de İngilizleri 2 defa yendiğimiz neden unutturuldu?Filistin’le ne işimiz var? Gazze’den bana ne? Hem biz Arap mıyız?

Benzeri sözleri ki siz de duymuşsunuzdur.

Bu milletin evlatlarının böyle laflar etmeye başlaması bırakın Müslümanlığı, insan olma vasfını dahi kaybetmeye başladığını göstermektedir.

Elin Norveçlisi, Japonu, İspanyolu, Güney Afrikalısı, İrlandalısı… bile bir şeyler yapmak için çırpınırken asırlarca Araplarla kardeşçe yaşamış bir milletin torunlarının bu umursamaz tavrı eğitim ve kültür politikalarımızda büyük hatalar yaptığımızı gösterir.

Oysa Gazze de bizimdi Filistin de. İmparatorluk ufukları daralmış, gökkubesi küçülmüş bir ülkenin çocuklarına bir de düşmanlık aşılanırsa olacağı budur.

Bu gidişatı düzeltmek için tarihe tekrar Osmanlı gözüyle bakmanın faydalı olduğuna inanıyorum.

Çanakkale zaferi, sadece Osmanlı ordusunun moralini düzeltmekle kalmamış, yedi düvelin mağlup edilebileceği inanç ve ümidini de aşılamış, 1915 sonlarında Selman-ı Pak meydan savaşında Sakallı Nureddin Paşa bir İngiliz ordusunu mağlup etmiş, dahası, Kutu’l-Amare’de kuşatılmış bulunan General Townshend’in ordusu 1916 Nisan’ı sonlarında topuyla tüfeğiyle Halil Paşa tarafından esir alınmıştı.

Böylece İngilizleri Çanakkale’den sonra bu defa bir meydan savaşında yenebildiğimizi göstermiştik. Zaten Osmanlı topraklarının paylaşılmasını öngören gizli Sykes-Picot antlaşmasının hemen ertesi ay devreye sokulması Türk kuvvetlerinin bileğini savaş meydanlarında bükemeyenlerin işi kalleşlikle halle çalıştıklarını gösteriyordu. Bir başka deyişle İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan (yalnız ertesi yıl devrim olunca Rusya denklemden düşecektir) gizli bir anlaşma olan Sykes-Picot, Kutu’l-Amare yenilgisinin ardından devreye sokulan bir kalleşlik belgesidir.

 

1917’ye geliyoruz.

Mart ayında Irak cephesinde Bağdat’ı düşüren İngilizlere karşı kısa bir süre sonra Gazze cephesinde bir zafer kazanıyoruz ki, bunu ertesi ay ikinci Gazze galibiyeti izleyecektir. Yani Osmanlı ordusu, Edward Erikson’un dediği gibi hâlâ çok iyi koordine oluyor, modern savaş taktiklerini başarıyla uygulayabiliyor ve en önemlisi emir-komuta zinciri çözülmüyordu.

Ta ki 107 yıl önce, 1918’in 19 Eylül’ünde gelen Nablus hezimetimize kadar savaş meydanlarında “Biz buradayız” demeye devam etmiştik.

Gazze’deki katliam yeni bir evresine girerken ortak tarihimizdeki birinci ve ikinci Gazze muharebelerini hatırlamaya çalışalım.

Bizi Çanakkale’de gördüler

Falih Rıfkı Atay’ın Zeytin Dağı adlı kitabı bize Gazze muharebelerinden bir görgü şahidinin günlüğü vesilesiyle bahseder.

Karadan saldıran İngilizlerin denizden gemilerle zavallı Gazze’yi bombaladıklarını ve şehre ağır zararlar verdiklerini anlattıktan sonra bize müthiş bir direniş sergileyen bir alaydan bahseder. Falih Rıfkı’ya göre bu alay, kendinden en az dört beş defa üstün kuvvetlerle karşı Gazze’yi kurtarmıştır.

 

İngiliz gemi ve toplarından yağan kesintisiz gülle ve demir yağmuru altında insanı deli eden Gazze muharebelerinden Kudüs’e dönen yaralıları ziyaret eden bir arkadaşı askerlerimizden birine demiş ki:

Nasıl, yine gelirler mi?

Askerimiz kendinden gayet emin bir edayla cevap vermiş:

Gelemezler efendi… (Çünkü) Bizim alayı gördüler.

Asker bu sözüyle Çanakkale’de düşmanı püskürmüş olan alayının Gazze’de de İngilizlere dünyayı nasıl dar ettiğini kasdetmiştir.

Mehmetçiğin morali o kadar yükselmiştir ki, İngilizlerin boşalttıkları bir sipere giren askerimizin ganimet olarak aldığı yemeğin tadını beğenmeyip “Yahu bunlar da kötülemiş. Çanakkale’deki yemekleri daha lezzetliydi” demesi bile Mehmed Akif’in, Asım’ın Nesli için söylediği “Yüz göz olmuş bu çocuklar ölümün şahsiyle” mısraını hatırlatır.

 

2. Gazze muharebesinden de bir olay aktaran Falih Rıfkı, Şeyh Ali Mantar’ın mezarının bulunduğu Mantar Tepe’den düşmanı gözetleyen tarassudcularımız ile neferlerimizin kahramanlıklarından bahsettikten sonra şu bilmediğimiz hakikati fısıldar tarihin kulaklarına: “Onlar Gazze günlerinin hakikaten en büyük kahramanlarıdırlar.”

Bir subayın 19 Nisan 1917 tarihli günlüğünde bize kahraman 11. Bölükten yine kahraman bir neferimizin marifetini nakleder. Bir siperin önüne düşen ama patlamayan bombayı gören Mehmetçiğin destanî fedekârlığıdır bu:

“Vakayı gören bir nefer siperinden fırlayıp sapından tuttuğu tehlikeli bombayı omuzuna aldı ve İngilizlerin bir saniye kesilmeyen ateşi altında siperler üzerinden atlayarak kestirme bir yoldan bataryanın yanına geldi. Bu sefer bomba hakiki hedefini buldu.”

Patlamayan bombayı omuzladıktan sonra düşman bataryasının yanına kadar götürüp orada patlatan bir Mehmetçiğin hikâyesi Gazze topraklarına bir çığlık hâlinde bıraktığımız hatıralardan biridir sadece. Nitekim Falih Rıfkı “Tarih böyle kahramanların isimlerini yazmaz fakat ikinci Gazze muharebesinin son gününü görenler 11. Bölüğün ismini unutamazlar.”

Lakin unuttuk…

Öyle bir unuttuk ki hem de 107 yıl sonra bu destanları yaralı hafızasıyla hatırlamaya çalışan pir-i faniler gibiyiz. Ama ne olursa olsun unutmaya karşı direneceğiz. Galiplerin yazdıkları tarihten ancak yeniden hatırlayarak intikamımızı alabiliriz çünkü.

 

Öte yandan Gazze muharebesinde bir kere daha Osmanlı karşısında mağlup olan İngiliz Generali Murray, Londra’ya yalan dolu bir rapor yazdı. Gerçekte Osmanlı’nın dört beş katı bir kuvvetle hücum eden ama Osmanlınınkinden çok daha fazla zayiat veren Murray, Türklerin 6 bin ila 7 bin kayıp verdiklerini yazıyordu ama gerçek zayiatımız 2,500’ün altındaydı. Muharebeyi sözde İngilizler kazanmıştı. O günlerde iyi habere muhtaç İngiliz gazeteleri tabii bu yalanların üzerine balıklama atladı.

Lakin cephedeki İngiliz askerleri gerçekleri daha iyi görmüştü. Nitekim Briscoe Moore adlı subay, bir Türk uçağının üzerlerinden geçerken aşağıya bir kâğıt attığını ve açtıklarında kâğıttan şu notu okuduğunu yazıyordu:

“Siz bizim iletişimimizi kestiniz fakat biz de sizi Gazze’de yendik.” (Eugen Rogan, The Fall of the Ottomans, Allen Lane: 2015, s. 328-9.)

Bilelim ki Gazze toprağından çekilmeden önce Mehmetçiğin, toprağının üzerinde ay ve yıldız işaretlerinin bulunduğu kabirlerini emanet bırakmıştık. Tıpkı Çanakkale şehitliğinde Kudüs ve Gazze’den gelmiş 53 şehidin kabrinin olduğu gibi.

Bunun içindir ki, Gazze de bizimdir, Filistin de.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Armağan
28-09-25
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
Gazze’de İngilizleri 2 defa yendiğimiz neden unutturuldu?
Online Kişi: 25
Bu Gün: 447 || Bu Ay: 15.073 || Toplam Ziyaretçi: 2.535.536 || Toplam Tıklanma: 56.438.741