Kategori : / DİL KALESİ | Okunma Sayısı: 13 |
“Ana dilimiz, ata mirasımız Türkçemiz, geleceğe güvenle bakmamızı sağlayan, milletimizin en sağlam teminatlarından biridir.
Milletimizin varlığının sembolü, kültürümüzün ve medeniyetimizin, edebiyatımızın ve sanatımızın ortak mecrası olan dilimiz, bugün de birlik ruhumuzu pekiştiren en sağlam köprülerimizden biridir”. Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan.
26 Eylül Türk Dil Bayramı münasebetiyle Cumhurbaşkanımız Erdoğan, uzunca bir mesaj yayınlamıştı. Yukarıdaki ifadeler oradan.
Bu güzide tespitlerden sonra dilimiz üzerine kütüphanede kitapları karıştırırken, Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu’nun “Türkçenin Karanlık Günleri” isimli kitabına rast geldim.
“Türkçeye Kıyan İlim Adamları” başlığı altında şunları söylüyordu.
“Türkçenin bugün sürüklenmiş bulunduğu çıkmazdan haklı şikâyetleri olanlar sık sık şöyle yakınıyorlar.
‘Üniversitelerin dil ve edebiyat hocaları ne güne duruyor? Niçin bu gidişe karşı çıkmıyor? Sesini yükseltmiyor, haykırmıyorlar? Onların susması, gidilen yolu benimsedikleri, işlenen hataları kabul ettikleri manasına mı gelir?
Bunu ilim adamlarının kabullenmesi yahut hoş görmesi mümkün müdür? Böyle ilim adamlığı olur mu? Meydan, birtakım kendini bilmezlere bırakılır mı?
Üniversitelerimizin, hususiyle dil, edebiyat ve kültür dersi hocaları, neden dil konusunda birleşik bir cephe teşkil edemiyorlar? Başka meselelerde anlaşmasalar bile dil meselesinde birleşemiyorlar?
Oysaki ‘akıl için yol bir’ olduğu gibi ilim için de yol birdir. Doğru bir türlüdür, hakikat tektir. Yani ‘bir’dir.
Fakat yazık ki, dil meselesi bahis konusu olduğu zaman bazı kimseler, ilmi de doğruyu da hakikati de unutmaktadırlar, bir köşeye itilmektedirler.
Ne bildiklerinin ne de ilim adamlığının omuzlarına yüklediği manevi sorumluluğun icaplarını yerine getirmektedirler. Yazık, çok yazık! Bu neden böyle oluyor”?
•
Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu, böyle serzenişlerde bulunduktan sonra dil üzerine oyun oynayanlara şunları söylüyor:
-Türkçede yaşayan ve bugün tarladaki köylünün, fabrikadaki işçinin, okuldaki çocuğun ve sokaktaki her sınıf vatandaşın anladığı, kullandığı; ‘akıl, şuur, zekâ, vicdan, kalp, beden, ruh, can, namus, şeref, haysiyet, din, iman, kitap, kalem, defter, dünya, ahiret, cennet, cehennem, vatan, millet, devlet, şikâyet, zafer’ gibi yüzlerce kelimeyi masa başında, hem de ehliyetsiz kimselerin yalan-yanlış uydurdukları yabancı ‘sözcük’lerle değiştirmeye kalkışmak barbarlıktır.
-Türk milletinin şarkısına, türküsüne, fıkrasına kadar girmiş, şeref gibi haysiyet gibi kelimeleri atıp, onların yerine konuşma dilinde kibir yahut izzetinefis manalarında kullanılan ve Türkçeye Fransızcadan geçmiş olan ‘onur’u’ almak budalalıktır.
Bu yetmiyormuş gibi ‘onur’un’ Türkçe olduğunu iddia etmek ise barbarlıktır.
•
Ezcümle:
Dil, canlı ve tabii bir varlıktır. Böyle olduğuna göre her tabi canlı varlık gibi onun da kendisine has yaşama ve gelişme kanunları, bizim hiçbir zaman sezemediğimiz tarafları vardır. Dil bir milletin düşüncesinin evidir. Ve Türkçe Müslüman bir dildir.
Yazar: Hüseyin Öztürk |
04-10-25 |
||
E mail: yeniakit.com | Tweet | ||