
| Kategori : DÜNYADA NELER OLUYOR / İSLÂM ÂLEMİ | Okunma Sayısı: 96 |
Osmanlı'nın kılıç ustaları, yaptıkları çeliğe bir ruh ve bir isim bahşederlerdi. O isimlerden biri vardı ki, en cüretkâr düşmanın bile dizlerinin bağını çözerdi.
“Kara Bela” sıradan bir kılıç değildi. Sözün bittiği, sabrın taştığı ve zulmün arşa dayandığı anda kınından sıyrılan son çareydi. Mazlum için değil, zalim için gelecek olan bir felaketin adıydı. Kara Bela, adaletin en keskin tecellisiydi.
Bugün, Sudan'ın Darfur bölgesinde, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından birine tanıklık ediyoruz. Bu siyahilerin ülkesinde bir zulüm fırtınası yeryüzüne inmiş durumda. O da bir ‘kara veba’ gibi adeta…
El-Faşer, aylardır kuşatma altında. Uydu görüntüleri, sokakların toplu infaz edilmiş ceset yığınları ve kan lekeleriyle dolu olduğunu belgeliyor. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından fonlanan ve silahlandırılan terör örgütü ‘Hızlı Destek Kuvvetleri’ (RSF) girdiği hastanelerdeki hastaları ve çalışanları katlediyor. Vahşi infazların arasında Sudan Kızılay’ı gönüllüleri de var. 48 saat içinde 4.789 Müslümanın katliama uğradığı raporlanıyor. Sudan Sosyal Hizmetler Bakanlığı, sadece bir şehirde 300 kadının katledildiğini, 25 kadına tecavüz edildiğini haykırıyor.
Bu, dünyanın en büyük ve en hızlı yerinden edilme krizi. 12 milyondan fazla insan evsiz. 30 milyondan fazla insan, yani nüfusun yarısından fazlası acil insani yardıma muhtaç.
Dünya ne yapıyor dersiniz?
Dünya kör ve sağır. Dünyanın daha mühim gündemleri var. Afrika’da Müslüman bir ülke gadre uğrarken, kim ne diye bunu gündem yapsın?
Ukrayna'daki acı her gün manşet olurken, Darfur'daki katliam istatistik bile olamıyor? Ölenler Afrikalı ve Müslüman olduğu için mi bu vicdan körlüğü? Batı medyasının ve uluslararası kurumların defalarca şahit olduğumuz ahlaki iflasının son örneğini görüyoruz.
Bu sessizlik, bir kayıtsızlık değil, siyasi bir tercih. Bu sessizlik, bir suç ortaklığı. ABD’nin dilinin ucuyla yaptığı “kınama” mesajı her şeyi anlatıyor aslında.
Çünkü bu vahşetin tetiğini çeken "Ebu Lü'lü" lakaplı teröristler ve onların bağlı olduğu RSF milisleri, yalnız değil. Onların arkasında vahşetin asıl mimarları var. Sahadan gelen tüm raporlar, bu acımasız gücün lojistik, askeri ve finansal olarak BAE tarafından desteklendiğini ortaya koyuyor. Sudanlı bir cami imamının "Allah'ım, Bin Zayed'in saltanatını sars, damarlarındaki kanı dondur!" feryadı, bu ihanetin adresini net bir şekilde gösteriyor. BAE'den kalkan kargo uçakları, Libya ve Çad üzerinden bu teröristlere durmaksızın askeri teçhizat taşıyor.
Sahi, Bin Zayed denilen adam nasıl bir vicdan dokusuna sahip? Ortadoğu veya Afrika’da, nerede mendebur bir iş olsa altından o çıkıyor. İsrail ve Batı menfaatine yapmadığı taşeronluk, bulaşmadığı pis iş kalmadı.
Ve Libya Başmüftüsü Sadık el-Giryani'nin tespiti, büyük resmi ortaya koyuyor: "BAE'nin Sudan’daki rolü, İsrail Projesi'nin bir parçasıdır. Sudan, Libya, Yemen, Mısır ve Irak’ta yaşananlar, birleşik bir Siyonist-Amerikan planının halkalarıdır. Gazze de bu projenin merkezidir."
İşte "Nasıl bir vicdan?" sorusunun cevabı burada gizlidir: Vicdan yok. Sadece çıkarlar var. Bir yanda ‘Darfur’un zengin altın madenlerini yağmalama hırsı’, diğer yanda bu kaostan beslenen kirli jeopolitik hesaplar... Gazze'de on binlerce masum sivili bombalayarak bir soykırım gerçekleştiren İsrail'e "savunma hakkı" diyerek arka çıkan zihniyet, bugün BAE eliyle Sudan'daki soykırımı da görmezden geliyor. BAE'nin BM'ye "insani yardım" adı altında 100 milyon dolarlık bir rüşvet teklif etmesi ise, bu ahlaki iflasın en trajikomik yanı.
Bu karanlık tabloda, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın "zulmü lanetliyoruz" ve "kardeşlik hukukunun gereğini yapmaya hazırız" sözlerinde ifadesini bulan duruşunu önemsemek gerekiyor. Türkiye, yine tek başına insanlığın vicdanı olmaya çalışıyor. Sudan'daki meşru hükümete verdiği destekle, Port Sudan'a inen uçaklarla, Sevakin Adası'ndan Kızıldeniz'e uzanan o tarihi ve stratejik bağın gereğini yerine getiriyor.
Bir yanda BAE'li bir influencerın "Muhammed bin Zayed’e saygı göstermeyenler kanlı gözyaşları dökeceksiniz" tehditleri; diğer yanda "Ümmü Leheb" isimli bir terörist karısının, kocasından daha fazla sivil öldürmesini istediği o dehşet verici kayıtlar...
Zulüm arşa dayandı. Sudanlı bir annenin çığlığı ve o yaşlı teyzenin gözyaşları... Bütün bunlar tarihin keskin kılıcı olan "Kara Bela"nın adaletini hak etmiyor mu?
Yazar: Refik Tuzcuoğlu |
04-11-25 |
||
| E mail: yeniakit.com | Tweet | ||