ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 5823
Yazar: Memduh Atalay
ÖNÜMDE İŞLENEN KÖTÜLÜKTEN BEN DE MES'UL MÜYÜM?

Tanık olmak/Müstahak olmak

Zalim her zaman masuma musallat olmuyor. Kimi zaman kendi cinsinden olana musallat oluyor ki terbiye edilsin. Bu sebeple tanık olmak beraberinde müstahak olmayı da taşıyor. Yaşadığım zamanda, yaşadığım yerde ruh ve ahlak kaliteme uymayan bir olumsuzlukla karşılaşıyorsam bunun tanık olmam hasebiyle benimle de ilgisi vardır şuurunu taşımanın ciddi sorgulamalara yol açacağını düşünüyorum.

Moğol, Selçuklu meselesinde Mevlana "siz onları hor hakir gördünüz” cümlesiyle başlayan bir açıklama yapar ki özünde kesin zalim olan Moğol’un Selçukludaki bir Moğol’a gönderilmiş ceza olduğuna işaret eder.

Problemi dışarıda arama ve ötekileştirme/düşmanlaştırma insanın hücum ve polemiğine daha kolay gelen bir durumdur. İnsan nefsine ve çevresine daha hoşgörülü bir yapıda olduğundan kendiyle ve çevresiyle hesaplaşma muhatap tarafından karşıyı/ötekini bırakma, ötekinden/karşıdan kaçma gibi hatta korkaklık olarak algılanacağından kendimizi ve çevremizi mücadele sonrasına bırakan bir zihni tutumla yetişmişiz. Neden bu müessif fiile tanık oluyorum sorusunu sormak gerekir. Televizyonlarda, gazetelerde, internette yazılan, çizilen, söylenen eylemlerin çoğu bizim dünyamıza uzak olsa da tanık olmanın da bir ceza olduğunu inkâr edemeyiz. Hani şairin dediği "bir doğrunun imanı bin eğriyi düzeltir” eğer bir doğru iman olsa onunla başlayan düzeltmeler sorunu çözecektir. Yağmur suyunun bir şekilde karışması faili fail ederek, tanığı da müessif, çirkin eylemin tanığı yapmakla yaralıyor.

Her toplumda gayrişuurî in’ikas(şuursuzca etkileşim) vardır. Ramazan ayı bunun en güzel örneğidir aslında. Mümindeki değişiklik bir şekilde toplumu değiştirir. Biz eğer olmadan görünmeyi seçmişsek, mesuliyetini taşıyacağımız fikrin adamı değilsek varlığımız caydırıcı bir güç olmuyor. Efendimiz ‘in düğüne giderken yolda uyutulması, Mekke’nin müessif fiillerinden uzak kalması onun eminliğini sağladığı gibi ondaki yüceliğin katlanamayacağı eylemlerden uzak tutulmasıyla da ilgilidir. Biz ki Müslümanız ama hem dinimiz hem dünyamız hem İslam kardeşliğimiz adına tanık olduğumuz müessif eylemleri saymakla bitiremem.

Ailemde, çevremde, ülkemde yok diye kendimizi arınmış ve korunmuş sayamayız.Tanıksak biz de mağduruz bir şekilde. Terörist, hırsız, katil, ahlaksız, kalpazan, rüşvetçi bir şekilde bizim okullarımızda, sokağımızda, memleketimizde yetişmiyor mu? Bu ülkenin televizyonlarını izleyip gazetelerini okumuyor mu? Kötü alışkanlığı kazandığı yeri çalıştıran birimizin ağabeyi, amcası, babası değil mi? Sistem dediğimiz aygıta ne kadar karşı olduğumuzu sanıyoruz? Bu aygıtın olumsuzluklarından yararlanarak köşe dönen hacılarımız, hocalarımız ne kadar acaba? Bir yandan sistem çatışması yaşarken bir yandan "Aman yeni ve başka hatta sarsıcı bir sistemin arayışı başlamasın" kabilinden korkulardan kaç kişi arınmış?

İçimizdeki Moğol’u öldürmedikçe elbette saldırıya uğrayacağız. Biz gerçek manada oluşumuzu tamamlamışsak bir kişi de olsak Sezai Karakoç’un dediği gibi “bir şehirde bir diriliş eri kâfidir” eğer oluşumuzu tamamlamamışsak, sistem denilen aygıtın değirmenine su taşıyorsak en önemlisi yaptığım iş kime yarıyor sorusundan uzak” gözlerimi kaparım/vazifemi yaparım” cumhuriyet lokmasını yutmuşsak daha çok tanık olacağız demektir. İslam dünyasındaki değişim taleplerinde şahit olduğumuz zulüm, yine bir içsorguya dönmelidir. Cemaatler arası problemler, ben varım sana ne gerek var tarzında dışlamalar, siyasi anlayışların ihaneti başa alan söylemleri içsorguda iyice derinleşmeli.

Ahlaki değerlerimize ters eylemlerde de kendini ahlak alanında sayanlar da düşünmeli. Neden böylesi bir ahlaksızlık benim yaşadığım yerde, zamanda olmuştur? Yapmadığımız iyiliklerden çok yapılan kötülüklere karşı tavır takınmadığımızdan dolayı suçluyuz! Kurtulan gemi değil ortada kaptan da yok!

Zamanından, sabrından, bilgisinden, aşkından, vecdinden vermeyen insanların kurtardığı yalnız kişisel hazlarıdır ve bizi mahveden lezzetlerdir!

“İnsanlık defteri bomboş yer yok şeytan safında
Kuponlarımı kaybettim bir cami avlusunda
Her tanığın iki yarası var şair benim üç
Geceyle gündüzün karıştığı bu haz çağında”

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Memduh Atalay
10-03-11
E mail: cemaat.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ÖNÜMDE İŞLENEN KÖTÜLÜKTEN BEN DE MES'UL MÜYÜM?
Online Kişi: 23
Bu Gün: 409 || Bu Ay: 6.965 || Toplam Ziyaretçi: 2.238.593 || Toplam Tıklanma: 52.326.309