ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : EDEBİYAT / UNUTULMAYANLAR
Okunma Sayısı: 8917
Yazar: Ahmet Ar
DÂVÂ ADAMI GÖZÜ AÇIK GİDER!

DÂVÂ ADAMI GÖZÜ AÇIK GİDER! İshak Abi öte göçmüş dediler…

Sabah 10 suları… Bir telefon…

“Gardaş, emr-i Hak vaki oldu. Geceden beri telefon ediyorlarmış; ama biz yeni haberdar olduk. Bu gün ikindi namazını müteâkip cenaze kaldırılacakmış. Bize bir otobüs bileti ayarlayın, hemen yola çıkmamız lâzım…”

Bu, beklediğimiz bir ölümdü; ama yine de yüreğim ağzıma geldi. Demek o dâvâ delisi, gönül adamı, gariban dostu, yüreği yanık ağabey gitti ha… İçimi bulanık bir hava dolduruyor, boğazım düğümleniyor.

Ne demek otobüs bileti? Onun son yolculuğunda ben de bulunmalıyım. Hemen araba sahibi başka bir gönül adamını, Hüseyin Bey’i arıyorum. “Böyle böyle, İshak Abi vefat etmiş, Fevzi Abi de gitmek için otobüs bileti istiyor. Eğer müsaitsen kalkıp gidelim, biz de vazifemizi yapalım…”

“Gidelim” diyor kardeşimiz, ama yapılacak işleri var. Ayarlayabilirse olacak.

Biraderi arıyorum, şoförlüğü iyidir. “Hüseyin Bey’le gitme ihtimalimiz var; o gidemezse bizim arabayla götürelim.” diyorum. Onun da işleri var; ama birileriyle konuşuyor ve “Tamam, gidebiliriz!” diyor. Rahatlıyorum.

Anlaştığımız saat yaklaşırken Hüseyin Bey arıyor: “Tamam, işleri ayarladım, gidebileceğiz. Fevzi Abiye haber et, 12.00’de yayladan inip hazır olsunlar.” Kardeş bu, kardeşlik bu! Allah eksikliğinizi göstermesin… Haber veriyorum.

12.30 sıralarında yoldayız. Alanya’dan Kırıkkale’ye… Kestirme yolları tanıdıklardan sorup öğreniyoruz. “Kulu kavşağından 25 kilometre doğuda kuzeye bir yol sapar, oraya girin. Hirfanlı barajı, Keskin üzerinden varırsınız…”

Kezban Yengenin elinde Yasin cüzü… Yol boyunca okuyor okuyor… Biz rahmetlinin hâtıralarını yâd ediyoruz.

● ● ●

Keskin bozkırlarında başlayan bir ömür… Anadolu insanının yaşadığı her çileyi, her mutluluğu yaşamış bir sima… Toprakla haşır neşir bir hayat… Anadolu irfanıyla olgunlaşmış bir meyve…

Daha ortaokul yıllarında koyun güderken memleketi inançsızlardan kurtarma planları… Çocukça ihtilal hesapları bile yapılır… Çok erken başlamış bir vatan, millet, iman kaygısı… Artık ömür bu kaygıyla örülecektir. Mezara kadar…

“İmansızlar okuyup her yeri ele geçiriyor. Demek ki memleketi kurtarmanın yolu okumaktan geçiyor.” diyerek İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Bölümüne kapak atılır. Anadolu’dan gelen her çocuk aynı uyanıklıkta değil, uyandırılması lâzım. Bunun için çok okumalı, çok bilgilenmeli… Bilgi hem insan kazanmak, hem de inançsızlarla mücadele etmek için elzem. Öyleyse elde edilmeli… Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Fethi Gemuhluoğlu, Osman Yüksel Serdengeçti… O devrin eli kalem tutan bütün fikir ve mücadele adamlarıyla tanışmalar… Ufuk iyice açılmış ve yay sonuna kadar gerilmiştir… Durmadan çalışmalı, Anadolu çocukları asli dâvâlarıyla buluşturulmalıdır.

Bu arada tasavvufla tanışma… Gönüller Sultanı, son devrin mes’ulü ve mürşidi ile buluşma… Elinden eteğinden tutunuş… Bağlanış… Artık varlık-yokluk; bu dünya-öte dünya bambaşka bir mânâ kazanmıştır. Hizmet anlayışı eski anlayışından tamamen kopmamıştır ama farklı bir buuta taşınmıştır. Adam kazanmak, sadece memleketi kurtarmak değil, adamın kendini de kurtarmak demektir artık.

Ortaköy’de bir tepe üzerindeki Abdülhamid Han’ın nâzırlarından Abdurrahman Paşa’nın metruk köşkünü elden geçirtir, barınılabilecek hâle getirir. İstanbul’a okumak için gelmiş Anadolu çocuklarından toplayabildiği kadarını toplar, bu köşke yerleştirir. Onları hem barındırır, hem kitaplarla, sohbetlerle imanlı gençler olarak yetiştirir, ondan sonra İstanbul ile yüzleştirir. Maksadı İstanbul’un, nefsani tarafıyla onları bozmasına, öğütmesine, eritmesine, yutmasına mani olmaktır. Gençleri bu bozucu atmosfere karşı kavîleştirir, ondan sonra İstanbul’a salıverir.

Memlekette iş gücü lâzım. Babası bir an önce okulunu bitirip gelmesini beklemektedir. Çünkü okumak iki türlü kayıp: Bir, memleket kendi iş gücünden mahrum; iki, okumak masraf demek… Okul biterse iki yönden de kâr edilecek. Ama dâvâ delileri hesap kitap bilmez ki… Hele bu tür hesapları… Ona göre memlekette geçecek vakit adam kazanmak için lâzım; boşa harcanamaz. Dört yılda bitecek üniversite bir türlü bitmez… Her yıl, ustalıkla bir iki dersten kalınır ve okul uzatıldıkça uzatılır. Tam yedi buçuk sene… Artık babasına, evine, köyüne yüzü tutmadığı için okul biter…

● ● ●

Çorum’un Sungurlu ilçesinde öğretmenim. Okulda okuttuğum kitaplardan idare hoşlanmamaktadır. Çocuklarla görüşmem bile yasaklanır. Ben de okulun karşısındaki dişçi kardeşe gönderiyorum çocukları, arkadan kendim de gidiyorum, nasihatlerimi yapıp, kitapları alıp veriyorum. Orta ikinci sınıfta bir kız talebem Ankara’ya taşınacak. Hayat boyu işine yarayacak nasihatler etmek gerekiyor. Çocuğa dişçiye gitmesini söylüyorum. Aslında seviyesinin üstünde bir kitap alıyorum, ben de varıyorum dişçiye… Bir kenara ilişiyoruz. Ben başlıyorum anlatmaya: “Allah ve Resulü’nün yolundan ayrılma. Bol bol kitap oku. Yeni okulunda inançlı çocuklarla tanış, onlara yaklaş. Kötü arkadaş çevrelerine girme. Yanlışlıkla girdiysen hemen çık… vs” Dişçi koltuğunda sırtı bize dönük bir hastayı sonradan fark ediyorum. Konuşmalarımızı duyuyor. Acaba çam mı deviriyoruz; nasıl bir adam? Dişçinin yüzü bize dönük. İşaret ediyorum, nasıl, konuşabilir miyiz, diye. Dişçi gülümsüyor, “Devam, devam!” diyor. Biz konuşmaya devam ediyoruz. Çocuğa kitabı veriyorum, “İlerde okursun.” diyorum. Meçhul adamın tedavisi bitiyor. Koltuktan yavaşça sıyrılıyor ve bize dönüyor. Yüzü mutluluktan pırıl pırıl. Gözlerinin içine kadar yayılmış bir gülümseme. Dudağı hafif muzibane tebessüm ediyor. Hiçbir şey demeden yanıma geliyor. Ben de ayağa kalkmışım. Yine söz-kelam yok. Bana bir sarılıyor… Sıkıca… Uzunca bir süre bırakmıyor. Sonra bırakıyor ve yüzüme saadetle bakarken, “Bizde de böyle kardeş var mıymış?” diyor. Sonra dişçi bizi tanıştırıyor. Evet o… İshak Abi… Dâvâ delisi, insan kazanma sevdalısı İshak Abi… Adam kazanmak için dört yılda bitecek okulu yedi buçuk yılda bitiren kara sevdalı…

“Bu senin yaptığına ‘kulis faaliyeti’ derler” diyor usta gönül fatihi. Böylece yaptığım işin adını da öğrenmiş oluyorum: Kulis faaliyeti… “En verimli faaliyet budur.” diyor. “Sınıf da bir hizmet yeridir; ama oradaki çocuklar talip değil. Zoraki alıcılar. Ama çocuk şu kapı arkasına geliyorsa mutlaka bir talebi var, senden bir şey bekliyordur. Bu şekilde yetişen çocuk mutlaka kazanılır, adam olur.” Bir müddet konuşuyoruz, dertleşiyoruz. Bir vesile ile çantasını açıyor. Üç dört kitap görünüyor. Kitaplar hakkında bilgi veriyor. Şu, şunu anlatıyor; bu, bunu anlatıyor filan. Bir elektrik mühendisinin çantasında üç dört kitap… Birçok edebiyatçı bile bu kadar kitap düşkünü değildir. Onu kitap düşkünü yapan, dâvâsı, derdi, sancısı… Bunlar yoksa kitap sevgisi de olmaz. Bunlarsız kitap sevgisi varsa da çekiver kuyruğunu, bir işe yaramaz…

Birkaç yıl evvel kanser olduğunu öğreniyor. Fevzi Abinin haberi yok. Birlikte bir İstanbul ziyaretlerinde “Abi” diyor, “Kırıkkale’deki annemin mezarının yanında bir kişilik yer var; kim erken ölürse oraya konulsun.” Üzülürler diye hastalığını söylemiyor, böylece ima ediyor.

Ben de öğrendiğimde çok üzülüyorum. Yavuz Bülent Bakiler’in “Kanser misin nesin, çek git başımdan” diye başlayan “Kanser” şiirini gönderiyorum. Çok sevmiş. Teşekkür ediyor. “Hislerimizi çok güzel anlatmış.” diyor.

● ● ●

Kırıkkale’ye giriyoruz… Cenaze merasiminin bittiğini telefonla öğreniyoruz. Fevzi Abi oralı olduğu için şehri biliyor. Mezarlık yolumuzun kenarında. Mezarlığa giriyoruz. Biz abdest tazelerken Fevzi Abi kayboluyor. Abdest tamam; ama Fevzi Abi yok. Telefon ediyoruz. Yolu tarif ediyor. Arabayla bir yokuştan çıkıyoruz. Orada! Henüz bir insan boyunda servi ağaçlarının yanında Fevzi Abi taş gibi dikiliyor. Biz de varıyoruz. Fevzi Abi bitmiş… “Kardeşim, kara toprakların altında” diye diye hem ağlıyor, hem dua ediyor. Toprak ıslak. Allah’ın hikmeti, yaz gününde yağmur yağmış. Sonra öğreniyoruz ki, şehrin diğer yerlerine damla bile düşmemiş. İnşaallah İshak Abinin güzel gidişle gittiğine işarettir… Biz de okuyoruz, dua ediyoruz. O hayat dolu, aşk dolu insanın ayağımızın dibindeki şu toprak yığınının altında yattığına inanmak güç… Gözlerimiz buğulu… Şimdi eteğinden tuttuğu, bağlandığı; elinden gelse bütün insanlığı bağlamak istediği sevgilisiyle beraber… Mücadelen mübarek olsun ey dâvâ delisi ağabeyim!.. Şu yamaç seninle daha güzel… Artık ebediyyen, bağrından çıktığın anacığının kucağındasın. Mahşere kadar sıla-i rahim...

Kursa geçiyoruz. Misafirler hınca hınç… Memleketin her tarafından koşup gelmiş tanıdığımız, tanımadığımız akrabaları, dostları… Kendi isteği üzerine kardeşlerimize iftar veriliyor. Kardeşi Haydar Abi ile konuşuyoruz. Son bir ayı onun başında geçmiş. Hiç panik yok. Güzel bir diyâra yolculuk için hazırlanır gibi… Son nasihatleri, “Birlik beraberliğinizi bozmayın. Gelmeyene gidin, hatta tutun getirin, yedirin içirin.” olmuş. Cenaze merasiminin programını yaptırmış, okutmuş, tasdiklemiş. Vefatından önceki gün aralıksız kelime-i şehadeti tekrarlamış. Son günü dudağından düşmeyen sözler şunlar olmuş: Hak şerbeti şerbeti… Hak şerbeti şerbeti… Son nefesini verdiğini bilememişler bile. Öylesine kolayca teslim edivermiş emâneti…

Son günlerine kadar dâvâ konuştu. Başka bir derdi yoktu. Altmış üç yıllık ömründe dünya hesabıyla yaşadığı bir gün olduğuna inanmam. Bütün derdi adam kazanmak, okumak, okutmaktı. “İllâ kalite!” derdi. Müslümanların ilimde, kültürde, sanatta dünya çapında adamlar yetiştirmesi kara sevdası idi. Sekerat halinde dahi bu hususta bir şey anlatılsa gözlerinin parlayacağına tereddütsüz inanırım.

Sevdâlarına kavuştu mu? Elbette bu gün dünden farklı. Birçok gelişmeler, güzellikler görmüştür mutlaka. Ama dâvâ adamı hizmete doymaz. Onu dâvâ adamı yapan bu husûsiyetidir zaten. O, bütün dünyayı hedefine uygun hâle getirse, gözünü fezâya diker ve “Acaba, dâvâma ihtiyacı olan birileri var mı?” der. Dâvâ adamlarının bazı hususlarda tenkid eder tavrı bundandır; daha çoğunu, daha ilerisini, daha büyüğünü istediklerinden… Onları anlamalı ve sevmeliyiz. Bu yüzden “Dâvâ adamları hep gözü açık gider.” Daha yapmak istedikleri neler neler olduğundan…

İnanıyorum ki İshak Abi gözü açık gidenlerdendir.

Bir gün “Dâvâ Tarihimiz” yazılır da orada “Yetiştirdiğimiz Büyük Dâvâ Adamları” diye bir başlık açılırsa İshak Abi o listenin başlarına yazılmalıdır. Herkes tanımıyorsa sessiz yaşamaya râzı oluşundandır; bu da büyüklüğün başka bir yönüdür.

Bir kitap yazmadı… Ama en güzel kitapları dâvâ arkadaşlarının, kardeşlerinin yazmasını çok istedi. Nerde bir kıvılcım gördüyse oradan yangınlar çıkmasını bekledi. Nerde tohuma benzer bir şey bulduysa cihanı saracak dallara dönmesini ümit etti. Böyle olması için elinden geleni yaptı. Yazabilseydi şayet neler neler söyleyecekti… Bahtiyar Vahapzade’nin annesinin ölümü üzerine yazdığı şiirde dediği gibi:

 Sene

         yalnız sene

                               sene demekçün

Könlümde ne gader menim sözüm var.

Kardeşlerimize, sadece kardeşlerimize söylemek için gönlünde kim bilir ne kadar sözleri vardı… Onun hâlini Necip Fazıl’a söyletelim:

Ölecek miyim, tam da söyleyecek çağımda
Söylenmedik cümlenin hasreti dudağımda…

Ama ne gam…

Garip geldik gideriz, rafa koy evi, barkı
Tek dudaktan dudağa geçsin ölümsüz şarkı…

Allah rahmet eylesin, o âlemde seni sevdikleriyle beraber kılsın sevgili ağabeyim.

Sevdâların kalanlara emânettir.

Yazar: Ahmet Ar
09-10-11
E mail: ahmet_ar@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 19
SÜLEYMAN
DAVA ADAMLARININ HUSUSİYETİ
Tarih : 27-10-11

"Allah dostları (Dava adamları) dünyanın nesine iltifat ederler ki. Nazar edeceği, mukayyed olacağı bir şey varsa o'da,biiznillah bu yola (Rızâ, cennet ve cemâl-i ilâhî yolu) getirmek istediği ihvan ve evahavâtıdır. o'nun yegâne meşgalesi ve derdi bunlardır. o onların nâkıs kalmalarından belki bu yolda yürüyememelerinden başka âlemde hiç bir şeyden korkmaz ve onu bu umur kadar hiçbir şey elemnâk etmez" (Mektuplar Risâlesi ) "Bir mürid yolunun edepleriyle ne kadar edeplenir ve şeyhine ne kadar muhabbet beslerse o nispette şeyhinin manevî ahvali onda yansımaya başlar." (aynı eser) Hz. Allah hakiki dava adamlarının sayısını arttırsın.

 
Tuncay Kocaman
ONU NASIL ANLATIRIM?
Tarih : 26-10-11

Muhterem kardeşim yazınızda da belirttiğiniz gibi ben yazı kaleme alma kabiliyetinden bir hayli uzak bir insanım. Ayrıca düşündüklerini ifade etmekte de güçlük çeken bir yapıya sahibim. Muhterem kardeşim, evet Fevzi abi bir yönüyle doğru söylemiş; merhum ile uzun süren bir dostluğumuz var. Daha doğrusu ben her şeyimi evvel Allah'a sonra ona borçluyum ve o muhrerem zatın dostluğunu kazandığımı tahmin ediyorum ve bundan dolayı da pek bahtiyarım. Uzun yıllara dayanan bu gönül bereberliğinin bana çok şey kazandırdığının farkındayım; ancak bu müktesabat bana o muhteremi hakkıyla tanıyacak ve tanıtacak imkanları verse de ben bu müktesabatı değerlendirebildiğim kanaatinde değilim . Takdir edersiniz ki elindeki cevherin kıymetini bilmeyen bir insan o cevheri başkalarına nasıl tanıtabilir? Kıt idrakimin imkanları dahilinde o muhterem hakkında ne söylersem eksik kalacağı korkusu içersindeyim. Gayretlerinizi gıpta taktir ve şükran ile destekliyor ve onun hakkında yazı yazma mevzuunda âciz kardeşinizi affetmenizi istiyorum.

 
selman kıpık
özlem
Tarih : 25-10-11

AHMET HOCAM İSHAK ABİMİZİN MEKANI CENNET OLSUN GERİDE KALAN DAVA ARKADAŞLARIMIZ, BİRLEŞELİM, HAK OLAN DAVAMIZA İSHAK ABİMİZ GİBİ SARILALIM. AHMET HOCAM SİZDEN ŞİKAYETÇİYİM; BİZİ O DAVA İNSANI İLE TANIŞTIRMADINIZ O ÇINARI MÜBAREK İNSANI DÜNYA GÖZÜ İLE GÖSTERMEDİNİZ.

 
OSMAN ALİHAN
TAZİYE
Tarih : 15-10-11

Hüküm ALLAH'ın. Başımız sağolsun. Taksiratı af,makamı âlî cennet olsun.

 
Alaettin Emre YAPAR
Şehit kimdir? Ölü müdür?
Tarih : 13-10-11

"Allah yolunda ölenlere ölüler demeyiniz. Hayır onlar diridirler.Fakat siz hissetmezsiniz."meâlindeki kavl-i celîlin muhatabı bulunduğuna kanî olduğumuz ağabeyimizin hizmeti berdevamdır kanaatindeyiz. Biz göremesek bile hissedilecek. Vesselam

 
İhsan Efendioğlu
ÖMÜR DEDİĞİN
Tarih : 12-10-11

"Keskin bozkırlarında başlayan bir ömür… Anadolu insanının yaşadığı her çileyi, her mutluluğu yaşamış bir sima… Toprakla haşır neşir bir hayat… Anadolu irfanıyla olgunlaşmış bir meyve…" Hissiyatımı anlatmak için usta bir kalemden çıkan bu cümleleri kullandım. Böyle bir imkânı bizlere sunduğu için Ahmet Hocamdan da Allah razı olsun. İshak Abiye Allah'tan rahmet, Fevzi Abiye ve yakınlarına başsağlığı diliyorum. Allah Dâvâ delisi dertlilerin sayısını arttırsın.

 
FAHRİ
DAVA
Tarih : 11-10-11

"Ama dâvâ delileri hesap kitap bilmez ki… Hele bu tür hesapları…... Ona göre memlekette geçecek vakit adam kazanmak için lâzım; boşa harcanamaz. Müslümanların ilimde, kültürde, sanatta dünya çapında adamlar yetiştirmesi kara sevdası idi. Ama dâvâ adamı hizmete doymaz. Onu dâvâ adamı yapan bu husûsiyetidir zaten. O, bütün dünyayı hedefine uygun hâle getirse, gözünü fezâya diker ve Acaba, dâvâma ihtiyacı olan birileri var mı? der. Adam kazanmak, sadece memleketi kurtarmak değil, adamın kendini de kurtarmak demektir artık." Bu cümleler öyle kolaylıkla söylenebilen "laflar" değil yeni "İhsan abi"lerin işaretçisi. Devam et ki ferahlanalım Ahmed hocam.

 
hatice
derdi olmak ne güzel
Tarih : 10-10-11

Hiç şüphesiz Allah, mü'minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur. (tevbe 111) Derdi olmak ne güzel ve bu ayetin muhatabı olmak... Allah rahmetiyle muamele etsin...

 
Osman Bülent Manav
kimin romanı yazılmalı?
Tarih : 10-10-11

Bazı insanlar vardır, olağanüstü şeyleri, çok sıradan imişler gibi yaparlar da, anlatmaya dahi değer bulmazlar. 'Dava muvaffak olsun da, varsın bizim yerimiz caminin pabuçluğu olsun' sadeliği ve vekarı içinde; tek bir yumurta için kıyametler koparan tavuklar çağına meydan okuyan insanlardır onlar. Ne güzel insanlardır. Yaparlar ve unuturlar. Kibire bir yol açılır da emeklerim zayi olur endişesiyle, hatırlanmasına bile müsaade etmezler. İshak ağabey de onlardan biriydi. Allah rahmet eylesin...

 
h.a.
'vatan mahzun O mahzun'
Tarih : 10-10-11

Her dava adamının vefatı, şairin, 'Ölürsem görmeden millet'te ümit ettiğim feyzi/ Yazılsın seng-i kabrime vatan mahzun, ben mahzun!' beyitini hatırlatır. Yazıda da belirtildiği üzere İshak abi de MAHZUN gitmiştir. Mekanı cennet, komşuları Hz.Allah'ın habibi (a.s) ve varisi(k.s.) olmuştur İNŞAALLAH. Başımız sağolsun...

 
Harun ŞAHİN
Kor var avuçlarımda
Tarih : 10-10-11

Bir gün hiç tanımadığım bir kişi, beni ziyaret ederek ziyadesiyle müteessir etmişti. Yaşı kemâle ermiş bir kişi, tanımadığı, hiç görmediği, sesini bile duymadığı en sıradan bir öğretmenin ayağına kadar niçin giderdi? İshak Abiyi tanımadan önce bu soruya vereceğimiz cevap hep maddî olurdu. Onu tanıdıktan sonra, dâvâ ahlakı, adam yetiştirme, kıymet bilme, bağrı yanık olma, sevdalanma... gibi söz gurupları zihinlerimizde farklı tedailer uyandırmaya başladı. Bir mübarek günde duydum ki vefanın, cefanın ve kadirşinaslığın abide şahsiyetlerinden biri daha Hannan'a yürür olmuş. Yıllar önce avuçlarıma bırakıp gittiği ateş ile koşarak ulaştım kabrine yağmur altında ıslanmadan. Toprağına üç kürek toprak kattım. Biri kendi adıma; ikisi dostlarının adına.

 
Abdurrrahman YILDIRIM
Hayat
Tarih : 10-10-11

Ana rahminden geldik pazara/ Bir kefen aldık döndük mezara... Hayat bu... Hayatın azlığı veya çokluğu değil nasıl geçtiği önemli. Allah rahmet etsin kalanların başı sağolsun Yazarın da kalemine güç versin.

 
Zuhal
Hayırla yad edilmek ne güzel
Tarih : 10-10-11

iyiliklerle, hayırlarla, güzelliklerle yad edilmek ne güzel bir bahtiyarlıktır. Arkasında Allah rızası için ellerinden tuttuğu kişiler bırakabilmiş olmak ne güzel bir nasiptir. Allah'ın sevgisi bu dünyada da öte alemde de onların üzerindedir muhakkak. İshak Abiye Allahtan rahmet yakınlarına ve Fevzi Hocama da tekrardan baş sağlığı diliyorum.

 
Yusuf İhtiyar
Ayakta Ölmek
Tarih : 10-10-11

İshak Abi'ye Allah(cc) rahmet eylesin. Ölüm mukadder olduğuna göre önemli olan unutulmamaktır. Unutulmuyorsa insan, şu aleme önemli bir not düşmüş demektir. Hepimizin daha iyi yapması gereken de sanırım budur. Geçmişlerimizi unutulmayanlardan eylesin yüce Rabbimiz.

 
h huseyin
Allah rahmet eylesin
Tarih : 10-10-11

İshak Abimize Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun... Allah bu yazıyı kaleme alan dava adamından da razı olsun, bir dava adamının bu duygularla tarif edilmesi ne kadar güzel... Bu yazıyı okuyunca kendime baktım, açık söyleyeyim utandım. Kendi kendime şunu dedim: Ya bu yazı sanki İshak Abiye yazılmamış, "Dikkat edin, dava adamı budur işte, böyle olunmalı" mesajını anladım. Allah sizin gibi yaşayan dava adamlarının sayısını artttırsın.

 
İbrahim TUNCER
İshak Abi
Tarih : 09-10-11

Ahmet Hoca kadar olmasa da tanıma fırsatı buldum. Bunları ancak Ahmet Hoca yazabilirdi. Allah razı olsun. Söylediklerinin hepsi benim de içimden geçenlerdir Ahmet Hocam. Mekanı cennet olsun. Allah Fevzi Abiye, Haydar Abiye, bütün kalanlarına hayırlı uzun ömürler nasip etsin...

 
C.Yakup Şimşek
Kendisi de İsmi Gibi Gülsün
Tarih : 09-10-11

Hayâtı da ölümü de güzel olan bir insanı, onu bilen bilmeyen herkesin gözünde canlandıran Ahmet Hoca'ma teşekkürler... Rahmetli İshak ağabey, hayat ve vefâtında gösterdiği güzelliklerin karşılığını, kendisinin ve yakınlarının hayal dahi edemeyeceği güzelliklerde ebedî hayâtında görecektir inşaallah... Böylesine güzel yaşayıp güzel ölenlere, son nefeste gülenlere - İshak'ın bir mânâsı da "gülen" demektir - ve onları sevenlere ne mutlu!...

 
Vahabzade
Allah'tan geldik ve yine O'na döneceğiz.
Tarih : 09-10-11

Kendisini daha önce hiç duymamıştım. İshak abi'yi bu yazınla bana -bana diyorum, çünkü benden başka herkes biliyor olabilir diye- tanıttığın için size minnetarım, hocam... Allah rahmet eylesin. Allah cennetteki makamını yüceltsin!

 
Celaleddin YILMAZER
Allah rahmet eylesin.
Tarih : 09-10-11

İshak abiyi görmesem de, sohbetini paylaşamasam da sanki hep yanımdaymış gibi hissettim...Ne de güzel anlatmışsın Ahmet abi... Fevzi abiye ve tüm gönül çiçeklerine başsağlığı diliyorum. Ne mutlu geride böyle hatıra bırakabilenlere... 63 yaşında son Rasule komşu olabilmek ne de büyük esrar... Mekanın cennet olsun!!!

 
DÂVÂ ADAMI GÖZÜ AÇIK GİDER!
Online Kişi: 28
Bu Gün: 359 || Bu Ay: 9.582 || Toplam Ziyaretçi: 2.201.294 || Toplam Tıklanma: 51.943.164