ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 2935
Yazar: Orhan Kemal Cengiz
CUMHURİYET'LE İLERLEDİK Mİ SAHİDEN?

İnsan hiç ummadığı bir anda, hiç ummadığı bir şeyi sorgulamaya başlayabiliyor. Bundan yıllar yıllar önce, Londra’da bir metni İngilizceden Türkçeye çevirmek için yırtınırken kendimi ‘Cumhuriyetin kazanımlarını’ sorgularken buluvermiştim.

İngilizce metin çok nüanslıydı, kelimelerle oynanarak yazılmıştı. Ben de aynı tadı vermek istiyordum Türkçe çeviride. Ama bir türlü olmuyordu işte. Suçu elimdeki sözlüğe yükledim ve kütüphanenin yolunu tuttum, başka bir sözlük bulmak için... Raflarda İngilizce-Türkçe sözlük ararken bir anda Redhouse’un Osmanlıca-İngilizce sözlüğü ilişti gözüme. Tuğla gibi bir şeydi. Türkçe-İngilizce sözlüklerin en az iki katı... Açıp sözlüğü karıştırmaya başlayınca, Türkiye’de ‘dil devrimi’ adını verdiğimiz şeyi de sorgulamaya başlamıştım.
***
Osmanlıca, ‘alfabe’ ve ‘dil devrimlerinden’ sonra artık ölüme mahkûm edilmiş bir dildi. Ama o sözlüğü karıştırırken Osmanlıcanın İngilizceyle baş edebileceğini anladım. ‘Dil devrimi’ diyerek, sistematik olarak dilin fakirleştirilmesi çok hüzünlü bir kayıp olarak göründü gözüme. Sanki bir köşkten gecekonduya taşınmıştık ve bir de bununla övünüyorduk. Osmanlıca yabancı kelimelerle dolu olduğu için tırpanlandı, öyle mi? İyi de dünyanın en zengin dillerinden biri kabul edilen İngilizce, bu zenginliğini, kelimelerinin çoğunu dışarıdan almasına borçlu değil mi? Hâlâ da her sene binlerce kelime giriyor İngilizceye, ama kimsenin aklına, şu kelimeleri atalım demek gelmiyor.
***
Hukuk fakültesine başladığım yıllarda, arkadaşlarımla birlikte yaşadığım ortak bir öfkeyi dün gibi hatırlarım. Ders kitaplarını çalışırken, sadece hukuku değil adeta yeni bir dili de öğreniyorduk. Bolca Osmanlıca kelimenin kullanıldığı bu kitaplar, ağır bir yük gibi görünüyordu gözümüze. Halbuki sonradan anladık ki o Osmanlıca kavramlar olmadan hukuk üretilmesi mümkün değildi. O yüzden de Cumhuriyet elitleri hukuka fazlaca ilişmemeyi tercih etmişlerdi.

Osmanlıca kelimeleri çıkardıktan sonra hukuk üretilemiyorsa eğer, felsefe, sosyoloji, antropoloji ve diğer pek çok sosyal bilim dalında ne olmuştu peki? Düşünsel kabızlığımızla dilde yaşadığımız ‘sadeleşme’ arasında bir ilişki var mıydı? Ne yaparsak yapalım, Hegel’i, Kant’ı anlayamamızın nedeni bu muydu yoksa? “Tinin Görüngübilimi” bu yüzden mi ruhlarımızı karartıyordu? Kültürel hayatımızın bu denli fakir olmasını bu ‘dil devrimi’ne mi borçluyuz acaba?
***
Dünyada, şunun şurasında 80-90 sene önce yazdığı, konuştuğu dili anlayamaması nedeniyle övünen bizden başka bir ulus var mıdır? Osmanlıcanın, büyük çoğunluğumuza Çince gibi gözükmesinde bir tuhaflık yok mu?

Alfabenin değiştirilmesi de sorunlu bir şekilde olmadı mı? Neden Arap Alfabesi’ni tümüyle silip attık? Onu da bir taraftan öğretemez miydik? Hiç olmazsa sosyal bilim alanlarında üniversite okuyanlara öğretilemez miydi bu alfabe? Yoksa derdimiz dili sadeleştirmekten öte, geçmişi unutturmak, geçmişle tüm bağları koparıp atmak mıydı? Bunun övünülecek bir tarafı var mı Allahaşkına? İnsanların kitlesel imhasına soykırım diyoruz, bir kültür baştan sona imha edildiğinde ona ne ad vermeliyiz? Bu bir özyıkım değil midir aynı zamanda?
***
Şimdi bütün bunlar nereden aklına geldi derseniz... Strasbourg’da kaldığım otelde kahvaltı yapıyorum. Televizyon bangır bangır bağırıyor. Hiç Fransızca bilmem ama hep tanıdık kelimeler geçiyor: Laicite, İslam, radical...

Günlerdir hep aynı terane, televizyon programları tartışmalarla dolu, aynı kelimeler ve örtülü kadın fotoğrafları duruyor fonda... Bu psikoloji bana çok tanıdık geliyor. Bizim Cumhuriyeti kuranlar buralardan çok esinlenmişlerdi. Belki de devletimiz toplumumuza hep bu nedenle biraz Fransız kaldı...

Bu Fransız kalma hali, halen daha da devam ediyor... Van’da soğuktan titreyen vatandaşlarımıza, kazak, ceket, battaniye yerine, tonlarca bayrak gönderiyoruz. Tir tir titrerken bayraklarını da sallayıp, 29 Ekim ‘Cumhuriyet Bayramı’nı kutlasınlar diye...

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Orhan Kemal Cengiz
30-10-11
E mail: radikal.com.tr
 
 
Yorumlar: 1
İhsan Efendioğlu
OSMANLICA VE DİL DEVRİMİ
Tarih : 31-10-11

"Osmanlıcanın, büyük çoğunluğumuza Çince gibi gözükmesinde bir tuhaflık yok mu?" diyor yazar ve doğru söylüyor. Osmanlıcanın öğretilmesi gerektiğini ve bunun bir ihtiyaç olduğunun kaç kişi farkında acaba? Üniversiteyi bitirmiş insanların ekseriyeti arap alfabesi ile yazılmış bir metni gördüğü zaman, bunu ya arapça bir metin ya da Kur'an-Kerim'den bir âyet zannediyor. Millî Eğitim Bakanlığı'nın âcilen yapması gereken işlerden birisi de Osmanlıca dersini mecburî hâle getirmeleleri.

 
CUMHURİYET'LE İLERLEDİK Mİ SAHİDEN?
Online Kişi: 13
Bu Gün: 424 || Bu Ay: 3.428 || Toplam Ziyaretçi: 2.232.663 || Toplam Tıklanma: 52.274.409