ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar)
Okunma Sayısı: 3616
Yazar: Hüseyin Akın
AKILLI TAHTA DERDE DEVA OLABİLECEK Mİ?

İlk başta söyleyeyim, kimsenin samimiyetini ölçmek gibi bir niyetim yok. Kimseyi mahkûm edecek peşin fikirlerim ya da herkesi ikna edecek hazır cevaplarım da yok. Sadece tekerleğin yola çok iyi oturmadığını, hedeflenen noktaya bu yolla varılamayacağını iyi biliyorum, bundan eminim.

Eğitim konusunda söylenmedik söz kaldı mı bilmiyorum. Çok söz söylemek şu ana dek hiçbir yaramıza çare olmadı. Herkes bu konuda birbirine laf yetiştiriyor, o kadar.

Dünden bugüne eğitim adına yapılan şeylerin derde deva, sadra şifa şeyler olmadığını İlköğretim ve lise kuşağına şöyle uzaktan bakarak bile anlamak mümkün.

Bilmeden tersine eğitim uyguluyoruz genç ve körpe dimağlara. Yanlış teşhis ve ihmallerimizin oluşturduğu müfredatlardan geçiyor bu çocuklar. Onlara yol yöntem ve yordam gösterecek hiçbir programımız yok. Öğretemediğimiz şeylerin eğitiminden geçiyor genç kuşaklar. Bu boşlukta onlar Pragmatik, hedonist ve nihilist dünyanın sesine kulak veriyorlar. Çünkü bu çağdaş dünyayı algı biçimleri hiçbir öğrenciyi tahtaya kaldırmıyor, yıldırıcı sınavlardan geçirmiyor onlara yine onların dilini kullanarak hitap ediyor. En önemlisi öğretmiyor eğitiyor. Eğittikten sonra her gencin bu çarpık dünya algılarını nasıl olsa yaşayarak öğreneceğini gayet iyi biliyor.

Maarifi eğitimleştirdik, talebeyi öğrenci yaptık, muallim öğretmene dönüştü. Kelimelerin gömlek değiştirmesinin hiçbir zararı yok,1 fakat attığımızın yerine tercih ettiğimiz kelime bir yerleri açıkta bırakıyorsa, bu gömlek anlam açıklarını tam manasıyla kapayamıyorsa problem o zaman başlıyor.

İlim öğrenmek talep gerektiren bir sabır sürecinin adıdır. Ticari alışverişten en büyük farkı da budur. Arz-talep değil, talep-arz ilişkisidir talebe ile muallim arasındaki ilişkiyi verimli kılan. Fakat talebenin “öğrenci”ye, muallimin “öğretmen”e dönüşmesiyle birlikte bu yaklaşım tersine dönmüştür. Öğretmen tezgâhındaki ürünü bir an önce elinden çıkarmaya çalışan, öğrenciye bu ürünü dil dökerek, yalvarıp yakararak ve bazen de tehdit ederek vermek için olmadık yollar deneyen bezirgâna dönüştürülmüştür.

Öğretmen öğrenciye bilgi nakli yapan adam değil, tıkanan zihin ve kalp yollarını açan adam iken bir anda sınıfta ortalıkta dolaşan, muhatabıyla organik ve hissi bağları asgariye inmiş biri haline gelmiştir.

Öğrenci nazarında öğretmen bugün hayatta hiçbir işine yaramayacak bilgileri mecbur kaldığı için kendisine aktaran kişidir. Öğretmenlik mesleğinin metaforik tarafları da hızla silikleşir formalite yakıştırmalar listesine dahil olmuştur.

“Öğretmen bir mumdur”, “Öğretmen bir anadır, babadır”, “öğretmen bir istiridye incisidir”, “Öğretmen bahçıvandır” gibi eğretilemeler öğrencilerin değil yetişkinlerin ağzından çıkan tören cümlelerinden öteye gitmiyor artık. Zira öğretmenlerin öğrencilerin hayatına ve serüvenlerine müdahale edebilecek dolaşım ve tesir alanları birer birer kapanmaktadır. Öğrencilerin yaşadıkları zihinsel deformasyon öğretmeni uygun model olmaktan çıkarmıştır. Hayatı yanlış algılama biçimleri öğrenci kuşağının bünyesine adeta kapı altından giren soğuk gibi yerleşmiştir.

Eğitimin gönülsüz katılımcısı olan öğrenciler bir anda ‘karşı eğitim’in iştiyaklı talebeleri haline gelebiliyorlar. Biz eğitim adına işin yüksek teknolojisi ile uğraşırken genç kuşaklar kaşla göz arasında başka bir dünyanın insanları haline geliyorlar. Okullara vaat edilen şeyler şekilde kalıp içeriği kapsamadığı sürece eğitim zihinsel kemâlâtın tezahürü olması gerekirken bir “sorun” olarak anılmaya devam edecektir.

Akıllı tahtaların ve tabletlerin öğrenciye sağlayacağı avantaj hız ve görsel zenginliktir. Sindirerek okuma, tasvir, tahayyül gibi kitabın sağladığı getirilerin ne olacağı sorusu ayrıca muhatabını bulamadığı için boşlukta sallanmaktadır.

Öğretmen eğitim teknolojisinin bir parçası olacaksa- belli olmaz yakında robot öğretmenler ülkemize de gelir- öğrenci bu kadar teknik imkânla bu kadar çok bilgiyi ne yapacağını bilmez hale gelirse, acaba hazırda elimizin altında bu arızayı giderebilecek bir teknik imkân var mıdır?

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

1 Öyle mi diyorsunuz Hüseyin Bey? Cemil Meriç ise "Kelimelerle savaşıldığını" söylüyor. Giden her şey kelimelerle gidiyor. Her giden kelime sırtında taşıdığı güzellikleri de götürüyor. (Doğruluş)

Yazar: Hüseyin Akın
11-02-12
E mail: haber7.com.
 
 
Yorumlar: 2
Uğurlu
Talebe Muallim aranıyor.
Tarih : 12-02-12

Şayet öğretmen muallim, öğrencide talebe şahsiyetine doğru yol almadıkca çok laf, boş laf ve tablet de oyuncağı olur değil mi?

 
Alaettin
Dücane Beyden
Tarih : 12-02-12

Dücane Bey,bir eserine "Anlamın Buharlaşması" ismini vermiş.Bu, aklıma, bu buharlaşmanın kelimelerin kaybedilmesiyle olduğunu ve arkasında 'puslu havayı seven kurtların' bulunduğunu düşündürüyor.Ve anlamaktan mahrum insanlar güruhu da bu yüzden yetiştiriliyor da olabilir.

 
AKILLI TAHTA DERDE DEVA OLABİLECEK Mİ?
Online Kişi: 18
Bu Gün: 128 || Bu Ay: 1.768 || Toplam Ziyaretçi: 2.229.067 || Toplam Tıklanma: 52.242.733