ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 5859
Yazar: Ahmet Ar
TÜRK MİLLETİNİN HÂFIZA KARTI: TÜRKÇE-2

Yazımızın birinci kısmında dilin târih ve kültür taşıma vasfı üzerinde durmuş, dünyada bazı dillerin, sahibi olan milletin târihî mâcerasına bağlı olarak diğer dillerden farklı bir husûsiyet kazandığını ifade etmiş, imparatorluk kurmuş milletlerin dillerinin kelime hazinesi bakımından  çok zengin olduğunu ve böyle dillere Nihat Sami Banarlı’nın isimlendirmesiyle “imparatorluk dilleri” denebileceğini, dünyada hiçbir medeniyet ve kültür dilinin saf (öz) olmadığını söylemiştik. Buradan devam edelim:

Aynı coğrafyada yaşamaktan başka bir de din birliği varsa karşılıklı olarak kelime alış verişi daha da kolaylaşmaktadır. Türkler ortak İslâm kültür dâiresine girdikten sonra fevkalâde işlenmiş iki dille karşılaştılar: Farsça ve mukaddes kitablarının, yani Kur’ân-ı Kerîm’in dili Arapça… Arada din birliği olduğu ve yazılı mâzîsi kendi dillerinden daha derinlere indiği, asırlardan beri işlenmiş diller olduğu için Türkler bu iki dilin çokça tesirinde kaldılar. Yüzyıllar boyu dilimize bu dillerden binlerce kelime girdi.

Zaman zaman bir özenti hâline gelse de, dozajı kaçırılsa da Türk milleti âlimi, şâiri, devlet adamı ve halkıyla bu kelimeleri diline yakıştırdı, hazmetti, ifade gücünü artırdıkça artırdı. Her kelimeden pırlanta gibi mânâ kıvılcımları çaktırmayı bildi.

Başka dillerden alarak dilimiz içinde hallühamur eylediğimiz kelimeler aynen “fethedilmiş ülkeler” gibi “fethedilmiş kelimeler” sayılır. Onlar da bizim fetih ganimetlerimizdendir; saçılıp savurulmaya, kıymeti biline…

Bakınız bu dil, hangi mâcerâlardan geçmiş, nasıl zenginleşmiştir ve bağrında hangi ses ve hâtıraları taşımaktadır:

(…)
“Türk dili, bugünkü Türkiye topraklarına, eski Asya ülkelerimizin hür ufuklarla çevrili bozkırlarından kopan gür ve erkek sesli bir mûsikiyle gelmiştir. Bu sebepledir ki Türkiye Türkçesinde eski bozkır sesleri ve İdil ırmağının akışından yükselen sesler vardır.

Fakat Türkiye Türkçesinde bu kadim sesler yanında Nil nehrinin taşkınlığı da seslenir; Dicle’nin, Fırat’ın, Tuna’nın, Meriç’in ve Anadolu ırmaklarının akışları da…

Türkiye Türkçesinde Karadeniz kıyılarının, poyraz rüzgârı kadar canlı, çevik ve çabuk sesleri de vardır; Adalardenizi sâhillerinin lodos rüzgârı, zeybek mûsikisi ve efe raksı gibi heybetli, ağır ve atmosfer dolduran sadâları da…

Aynı dil Tanrıdağı rüzgârlarının uğuldayan seslerinden ne kadar hâtıra saklıyorsa, Macaristan ovalarında, dünyaya Türk gücünü tanıtmak için ilerleyen:

Sultan Süleyman ordusunun hür davulları

ndan da o kadar heybet ve hâtırayla yüklüdür.

Arabistan çöllerinin uzun, İran yaylalarının uzatılan sesleri; İtalyan sularında, korsanlar kadar, dalgalarla da çarpışan levendlerin bu zafer ve mâcerâ ufuklarından getirdikleri gür sesler, Türkiye Türkçesinde ve onun bütün yaşayan kelimelerinde mevcuttur.”1

(…)

“Bir milletin ataları, asırlarca o kelimelerle duymuş, onlarla düşünmüş; birbirlerini ve evlâtlarını o kelimelerle sevmiş ve bu kelimeleri tamamıyla millî bir sanatla işleyip Türk yapmışsa, evlâtlar, artık o kelimelere düşman kesilemezler.”2

(…)

“Her dil imparatorluk dili olamaz. Çünkü her millet imparatorluk kuramaz.

Bunun için büyük millet olmak lâzımdır. Büyük milletlerin dili de tabiatiyle, büyük vatanlarda işlenmiş büyük dil olur.

Nasıl vatanın bir karış toprağı bile verilemezse asırlarca Türk’ün malı olmuş, Türk sesiyle ve Türk sanatıyla işlenmiş; ev, âile, köy Türkçesine, aşk ve îman Türkçesine girmiş; Türkün heyecânına işlenip vicdânına yerleşmiş ve Türk olmuş kelimeler de verilemez!...

Bunlar bizim zafer ve şeref hâtıralarımızdır.

Bunlar, birtakım aşağılık duyguları içinde çürüyenlerin değil, bizim büyüklük devirlerimizin zafer âbideleridir.

Bizimdirler ve bizim kalacaklardır.”3

Mevzûu müşahhaslaştıralım: Kastettiğimiz dil; Yûnus Emre’lerin, Bâkî’lerin, Fuzûlî’lerin, Nef’î’lerin, Şeyhülislâm Yahyâ’ların, Nâilî’lerin, Cevdet Paşa’ların, Elmalılı Hamdi Yazır’ların, Mehmed Âkif’lerin, Yahya Kemâl’lerin… ve bu çizgiyi devam ettirenlerin dilidir. Kovulmasından, kaybolmasından korktuğumuz kelimeler de bu dilin kelimeleridir.

Bir gün birileri çıkıp da bu kelimelerin şahsında bizi imanımızdan, târîhimizden, İslâm kültür dâiresinden koparmayı, başka kültür ve medeniyetlere yelken açtırmayı düşünmeyeler. Biz asırlarca diğer kültür ve medeniyetlere karşı bu kelimelerle, bu kelimelerle güç kuvvet kazanmış dilimizle dik durduk, varlık ve şahsiyet kazandık. Asırların mahsûlü dilimiz bizim alâmet-i fârikamızdır.

Bu kelimelerden kopuş, târihî mâcerâmızdan kopuş, hâtıralarımızdan kopuş, iftihar vesilelerimizden, büyüklük devirlerimizin vesîkalarından kopuş mânâsına gelecektir.

Târihini, içinde binlerce yıllık hâtıralarını ve îmânını barındıran dilini kaybeden bir milletin varlığını devam ettirmesi muhâldir.

Gücümüz ve aklımız yetiyorsa bin yılın hâsılası kelimeleri tasfiye etmek yerine her gün dilimize boca edilen ecnebi kelimelerine set çekelim. Ama her nedense Arapça ve Farsçadan gelen ve bizim olmuş kelimelere karşı duyulan nefret İngilizce ve diğer ecnebi dillerinden gelen kelimelere karşı duyulmuyor. Böylece Türkçenin “özleştirilmesi” gayesinde ne kadar samîmî olunduğu da ortaya çıkıyor; takke düşüyor yani…

Her şeye rağmen bu yazıyı heyecanla, gönül birliği ile okuyanların varlığı târihimizden, dilimizden, îmânımızdan, şahsiyetimizden koparılamayacağımızın delilidir.

Elbette hâfızasını kaybetmiş mankurtlar olmayacağız!...

NOT: Dilimiz üzerinde oynanan oyunları daha detaylı öğrenmek isteyen okuyucularımıza küçük bir kitap listesi vermek isteriz:

Nihat Sami Banarlı- Türkçenin Sırları

Kadir Mısıroğlu- Bin Uydurma Kelimeyi Boykot

D. Mehmed Doğan- Yüzyılın Soykırımı

D. Mehmed Doğan- Bir Lugat Bulamadım

Yavuz Bülent Bakiler- Sözün Doğrusu 1-2

Prof. Dr. Beynun Akyavaş- Seni Seven Neylesün


KAYNAKLAR

 1 Nihat Sami Banarlı, Türkçenin Sırları, Kubbealtı Neşriyat, 3.Baskı, İst. 1977 a.g.e., s.31

2 N. Sami Banarlı, a.g.e., s.32

Yazar: Ahmet Ar
18-03-12
E mail: ahmet_ar@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 3
hasan hüseyin
teşekkür
Tarih : 19-03-12

allah sizden razı olsun. çok güzel işlenmişbir mevzu. yahu bu doğruluş sadece dertleri mi dert ediniyor? geçen günlerde eğitim tartışılıyordu, ben sadece o mesele var zannediyordum. bu gün baktım dildeki sıkıntı daha büyük, biz konuştuğumuz kelimenin, koyduğumuz ismin hangi dile ait olduğunu sormayı bile unuttuk. bina adlarına residence, lokantaya restaurant demeye tamamen alıştık. torosların başında 70'lik nineye, oğlun nerede çalıyor? diye sorduğum zaman restaurantta çalışıyor, deyince, helal olsun sana diyorum. ne hallere düştük be!

 
M. Özgen
Teşekkür ve Merak
Tarih : 18-03-12

Kültür ve medeniyeti taşıma kabı olan dilin korunmasına dair yaptığınız uyarılar için teşekkür ederiz. Dil, taşıdığı muhteva kadar güçlü, onun kadar temiz ve onun kadar zarif olmalıdır. Türk dili özündeki kuvvete Arapça ve Farsçadaki nezaket zarafeti de ekleyerek hem zenginleşti hem de mükemmelleşti. Türk İslam'ı olarak tarif edilebilecek ehlisünnet inancının muhafaza ve taşıma kabı olma şerefine erişti. Bir İngiliz'in 400-450 sene önce yaşamış Şekspir ve Milton'u zevkle okuduğunu da bilen bir yabancı dil hocası olarak bu günkü gençlerimizin elli sene önceki yazarları bile anlayamamalarını anlamaya çalışıyorum. Birileri bizi diri tutan gıdayı tespit edip dile hücum ederek yeni nesli bir kuşak öncesini anlayamayacak şekle getirmeyi mi hedefledi acaba? Koca bir ağaç kesilip bir dalından yeni bir ağaç oluşması ama koparıldığı gövdeden eser kalmaması isteniyor. Bu, ağacı korumak mıdır, yoksa özelliklerini kaybettirip neslini tüketmek midir?

 
uğurlu
Uydurukça mikrobuna dikkat
Tarih : 18-03-12

'Uydurukça'yı sahaya sürenlerin asıl maksatlarının bu aziz milletin mefkuresinin katline yönelik olduğu aşikar. Dikkat çekilmesinde elbette fayda olduğunu düşünüyorum. Elinize sağlık.

 
TÜRK MİLLETİNİN HÂFIZA KARTI: TÜRKÇE-2
Online Kişi: 17
Bu Gün: 117 || Bu Ay: 1.757 || Toplam Ziyaretçi: 2.229.039 || Toplam Tıklanma: 52.242.540