ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : EDEBİYAT / UNUTULMAYANLAR
Okunma Sayısı: 3074
Yazar: Fatih Bayhan
HECENİN BÜYÜK ŞÂİRİ GÖÇTÜ

Dün bir yıldız kaydı gökyüzünden, alıp götürdü onu bizden. Rahmeti rahman'a vuslatı son buldu şairin.

Hece'nin büyük şairi Abdurrahim Karakoç tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Kelimeler yetim kaldı, dizeler şairini kaybetti.

Bir şairin ölümü, bir alimin ölümü gibidir aslında. Alimin ölümüyse alemin ölümü gibi.

Sözlüklerin şair tanımına bakarsanız size şunu söyler; Şair, "şiir yazan demektir, Arapçadan gelir; doğaüstü güçlere sahip, meczup, kahin gibi anlamlar da yüklenmiştir." Şairlik biraz meczupluk olarak yorumlanıyor.

Karakoç üstadın hayatı, şiire adanmış, bir fikrin yolculuğuna çıkılmış hayatlar gibiydi. Bohçasında şiirlerinden başka bir şey olmadı. Bazen bir köylü gibi seslendi, şehrin soğuk kaldırımlarında yükselen duygularını geçirdi hece hece... Bazen masum bir insanı oynadı şiir tiyatrosunda...

Onun, beylik sözler ettiği Açık dilekçe" şiirindeki ruh hali gibi...

Görmediğim bir bambaşka durum var
Sizin şehrin kızlarında savcı bey.
Yaklaşanı tâ yürekten vururlar
Kan kokuyor gözlerinde savcı bey.

***
Hece ölçüsü ile yazdığı şiirlerinde yaptığı müthiş söz sanatları ve aynı ölçüde mükemmel kişileştirmeleri ile birçok kişiyi şiirine hayran bırakan bir söz ustasıydı Karakoç. 1932'de Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesine bağlı Ekinözü Köyü'nde doğmuştu. Her Kahramanmaraşlı gibi şiire özel bir sevgiyle büyüdü. Ama onu asıl şiir sokağının en vazgeçilmez sakini haline getiren yaşadığı zor ve çileli hayatın içinde kavrulan, yoğrulan ruhudur.

Arzu halini anlattığı, ama asıl Anadolu insanının devlet makamındaki gariban ve teslim olmuş halini anlatan o etkileyici şiiri bir dönem herkesin dilindeydi.

"gitmişti makama arz-ı hâl için
'bey' dedi, yutkundu, eğdi başını
bir azar yedi ki oldu o biçim
'şey' dedi, yutkundu, eğdi başını

***
Eserlerine yansıyan bir başka hal daha vardı ki, o da vatan, din ve millet sevgisi. Dönemin fikir tartışmaları, Türk, İslam söylemleri, Türklük ve İslamlık'a dair farklı ve aykırı seslere cevap verircesine şiirler yazdı. Vur Emri'nde üzerine basa basa bir marş gibi dizelediği şiirinde sanki Türklük ve İslamlık düşüncesine dair sözünü söyler gibiydi.

Bir haber dolaşır semada pulpul;
Kılınçlar bilensin akın var Çin'e.
Yiğitler at sürer düşman içine;
Tarihe hükmeden bir ses duyulur:
- Vur! TÜRKLÜK aşkına vur!

Karakoç'un şiirlerine yansıyan bir başka ruh hali ise onun politik ve sosyal gerçeklik üzerine yazdığı heceli şiirleridir. Oldukça etkileyici tasvirlerle kaleme aldığı şiirler içinde "Dağlara Arzuhalimdir" şiir sadece bir örnek olarak gösterilebilir. Şiirinde;

Muhalefet ölü, iktidar aciz
Türk milleti boğuluyor, ne haber?
Kapıya dayandı ambargo, haciz
Müfettişler çoğalıyor, ne haber?

Rüşvet meşrulaştı yukarı katta
Fukaranın canı çıkıyor altta
Şahlar dans ederken repo'da rant'ta
Orta direk eğiliyor ne haber?

Yine "Biz ne bilek beyim" diye vurgulattığı şiiri oldukça etkileyicidir. Ve dönemin siyasal, sosyal meselelerine göndermeler yapar.

yalan dolan ile devran sürmeyi
biz ne bilek beyim büyükler bilir
milletin başına çorap örmeyi
biz ne bilek beyim büyükler bilir

rüşvet vermek rüşvet almak nasıl şey
hazineden para çalmak nasıl şey
terlemeden zengin olmak nasıl şey
biz ne bilek beyim büyükler bilir

***

Döneminin siyasal tartışmalarından bağımsız değerlendirilemeyecek olan bir çok şiiri, nesiri ve sözleri olan şair Karakoç, Mehmet Akif Ersoy'un dizelerine yansıyan din ve vatan sevgisinin günümüz coşkunluğu ve diline etki etmiş biçimiyle şiirine yansıdığını görüyoruz.

ben milletim uğruna adamışım kendimi
bir doğrunun imanı, bin eğriyi düzeltir.
zulüm azrail olsa, hep hakk'ı tutacağım
mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir."

Dizeleri, onun İslam aşkını ve imani duyarlılığını gösterir. Şair, Akif'in "Zumlu alkışlayamam, zalimi asla sevemem" dizesindeki vurgusuna benzer bir vurguyla, "Zulüm Azrail olsa, hep hakkı tutacağım" diyerek fikir ve gönül dünyasının çizgisini gizlememiştir. Onun bu manada bir İslam şairi, bir vatan şairi, halk ozanı gibi anılmasını sağlayacak bir çok şiiri bulunduğunu da ifade etmemiz gerekiyor.

Karakoç'un asıl şöhreti ise onu bir klasikler arasına yerleştiren Mihriban şiiriyle olacaktır. Bestelenen eserlerinden 'Mihriban', unutulmaz türküler arasında yerini aldı.
Aşıkların şiiri haline dönüşen beste, en çok dinlenen, en çok söylenen şiir olacaktı.

"sarı saçlarına deli gönlüme
bağlamışlar, çözülmüyor mihriban.
ayrılıktan zor belleme ölümü,
görmeyince sezilmiyor mihriban.

yâr, deyince kalem elden düşüyor;
gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor
lâmbamda titreyen alev üşüyor
aşk, kâğıda yazılmıyor mihriban."

Ancak ülkemize has "telif garabeti" onun bu şiirinde çok canını yaktı.

Öğrenebildiğimiz şu ki, hala 74 sanatçıdan telif alacağının bulunduğudur. Ancak bir şairi ne çok yıkan hadise bunca telif mücadelesini verirken, bu mücadele içinde dava ettikleri arasında dönemin Kültür Bakanı ve Bakanlığının bulunması oldukça acıdır. Kültür Bakanlığı, Fikri Sağlar döneminde "Yaşayan Halk Ozanları Antolojisi" adında bir kitap yayınlar. Bu kitapta şair Abdürrahim Karakoç'a ait bir şiir, tek bir şiir, Abdullah Tuzcu ve Kasım Okal adlarıyla ayrı ayrı sayfalarda çıkar. Karakoç, bakanlığı mahkemeye verir ama, burada da tam bir garabet yaşanacaktır. Çünkü Bakanlığın avukatları duruşmada tarihe geçen şu ifadeyi vereceklerdir; "Bizim arşivlerimizde Abdurrahim Karakoç'un şair olduğuna dair belge yoktur." Bu söz Karakoç'un daha da kızmasına yol açacak, bir sonraki mahkemede aynı bakanlığın yayınladığı bir başka kitapta kendisinin şiirlerine yer verildiğini belgeleyecek ve davayı kazanacaktır. Mahkeme Kararında, söz konusu antolojinin toplatılmasına, basın, yayın ve dağıtım işlemlerinin durdurulmasına, yeni baskısının önlenmesine, hüküm özetinin Hürriyet ve Sabah gazetelerinden birisinde üç gün üst üste yayınlanmasına ve davacının maddi ve manevi haklarının saklı tutulmasına hükmedilir.

Mahkemenin karar gerekçesinde, "Dosta Doğru" ve "Hasan'a Mektuplar" adlı kitaplarda bulunan iki şiirin, bakanlığın çıkarmış olduğu antolojide başka isimler altında kısmen değiştirilerek yayınlandığı, bu suretle Abdurrahim Karakoç'un isim hakkına tecavüz edildiği belirtiliyor.

***

'Yasaklı Rüyalar', 'Gerdanlık-I-II-III', 'Parmak İzi' adlı kitapları bulunan ünlü şairin 'Çobandan Mektuplar' adlı denemesi de basıldı. Eserleri: Şiirleri: Hasan'a Mektuplar (1965), Hasan'a Mektuplar ve Haberler Bülteni (1967), El Kulakta (1969), Bütün Şiirleri (1973), Vur Emri (1975), Kan Yazısı (1978), Şiirler (1981), Suları Islatamadım (1988), Dosta Doğru (1988), Gökçekimi (1991), Yazıları: Düşünce Yazıları (1990), Beşinci Mevsim (1990).

Hecenin üstadı, bunca şiir zenginliğine rağmen maddi olarak o şaşaalı bir hayat hiç yaşamadı. Kahramanmaraş'tan Ankara'ya yerleşmesinde yakın dostu Dr. Lutfu Şahsuvaroğlu'nun desteği oldu. Bu beraberlik son yolculuğuna giden bu hayat yolunda hiç bitmeyecekti. Evinde iki gün kesilen elektrik nedeniyle günlük bir saat girmesi zorunlu olan diyalize giremeyince komaya girdi. Ambulansla hastaneye kaldırılırken yanında onu Ankara'da hiç yalnız bırakmayan Şahsuvaroğlu vardı. İki oda bir pencere evinde, kesilen elektrikler onun sevenleriyle olan bağının kesilmesine yol açacak ve refik-ul ala'ya yolculuğunu başlatacaktı.

Önceki gün vefat etti. Bugün Kocatepe camiinde cenaze namazı kılınacak, dostları ve sevenleri onu yalnız bırakmayacak. Alkış, şaşaa istemediğini kardeşine vasiyet etmişti. Kendisine yakışan bir şekilde dualarla ebedi makamına uğurlanacak.

bunca yıldır bir hiçliğe
gittim, sana geliyorum
yeter artık, döne döne
bittim sana,geliyorum

durdum ve düşündüm demin
baktım, bu yol daha emin
ayrılmamaya bin yemin,
ettim sana geliyorum.

gözüm yaşlı gönlüm garip,
yalvarayım dedim varıp,
benliği benden çıkarıp,
attım sana geliyorum.

aşk tokmağı değdi örse,
durmam gayrı dünya dursa,
dünden kalma neyim varsa,
sattım sana geliyorum.

bıraktım öfkeyi kini,
oldum bir rahmet ekini,
seni sevmenin zevkini
tattım sana geliyorum

Üstadın makamı cennet olsun. Hecenin büyük şairi yetim bıraktı.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Fatih Bayhan
08-06-12
E mail: haber7.com.
 
 
Yorumlar: 1
Süleyman YILMAZ
Şair
Tarih : 12-06-12

Büyük şair olak herkese nasip olan bir şey değildir. O, ruh dünyasına hitap edebilen bir şairdi. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.

 
HECENİN BÜYÜK ŞÂİRİ GÖÇTÜ
Online Kişi: 19
Bu Gün: 122 || Bu Ay: 6.112 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.020 || Toplam Tıklanma: 52.115.901