ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : EDEBİYAT / TENKİD
Okunma Sayısı: 3449
Yazar: Ömer Lekesiz
ŞİİR BAŞIBOŞ, ŞÂİR BOŞBOĞAZ OLUNCA...

Serbest şiirle, serbest şiir yazanın şiir bilgisinde serbestî olması arasında bir bağ var mıdır? Ya da şöyle sorayım: "Serbest şiir lâyüs'el midir ki, serbest şiir yazanlar şiirleri konusunda burunlarından kıl aldırmazlar?"

Aslında konuya böyle "pat" diye girmek yerine, büyük yazarlar gibi lafı şöyle yaya yaya dolaştırmalı sonra sözü getirip buraya dayamalı ve cevaba yer kalmadı diye de yazımı tamamlamalıydım ama gördüğünüz gibi hâlâ bunu başaramıyorum.

06.06.2012 tarihli yazımda özetle şöyle söylemiştim: "Şiir ölmez, şiir tarzı ölür. Tıpkı oluş şartlarının değişmesi nedeniyle bir hal'in değişmesindeki gibi İkinci Yeni'yi doğuran ve yaşatan şartların ortadan kalkması da İkinci Yeni'nin sonunu belirler".

Nasıl böyle söyler mişim? Sezai Karakoç'un İkinci Yeniciliğinden, İsmet Özel'in "Sonal Manyas Eya Hatim" şiirinin tipik bir İkinci Yeni şiiri olduğundan bile habersizmişim. Hasılı bilmeden konuşuyormuşum. Aslında iyi bir adammışım ama şiir benim bilmediğim bir şeymiş, bu konuya girmemeliymişim.

Kimden geliyor bu itirazlar derseniz, "yaşayan her beş Türk'ten altısının şair olduğu" cennet vatanımızdaki yedinci, sekizinci, dokuzuncu.. şairlerden geliyor.

Gelsin, önemli değil de ben onların ileri sürdükleri doğru sanılan yanlışların hangi birini düzelteyim?

Her şey bir yana İsmet Özel'in zikrettiğim şiirini aynı zamanda "İkinci yeninin tüm şiirlerini tek bir şiirimde toplar, arka cebime mendil niyetine koyarım" edasıyla yazdığını bu ironi cahillerine nasıl anlatayım?

"Bizim Gökhan Özcan'a uğrayın da biraz ironi dersi alın" desem bile kendilerinin alınabilecek ve verilebilecek tüm dersleri ikmal ettiklerini sanan şair artı şiir ulemasına sözüm nasıl geçsin?

İşte bu "ikmal yanılsaması"dır ki, bana çok uzun zamandır cevabını aradığım yukarıdaki soruları tekrar sordurdu.

Serbest şiirin sözlüklerdeki, edebiyat kitaplarındaki "vezinsiz, kafiyesiz yazılan, belli kurallara bağlı bulunmayan şiirler" şeklinde tanımlandığını bildireyim ilkin ama lütfen siz buna gülmeyin.

Çünkü şiirde serbestliğin yani onda veznin ve kafiyenin bulunmamasının şiirsel ritmi, ses uyumunu, musikiyi iptal etmek bir yana bunları zorunlu kıldığını bizim Gümüşpala'nın pazar esnafı bile bilir ve onlar da bu saçma sapan tanıma gülmeye tenezzül etmezler.

O halde konu şiirde serbestliğin gereğince bilinmemesinde toplanıyor olmalı.

Farsça'da "ser-best" başı-bağlı demek, bizde ise "başı-boş" anlamında kullanılıyor.

Şiir dil toprağında meyveye durduğu için "serbest şiir" tanımı her iki anlamın da üstüne oturuyor: Şair şiirinde serbest olur ancak lâyüs'el olamaz. Eğer olursa aruz ve hece gibi iki disiplinden sonra benimsenen serbest şiirin damarlarını kesmiş ve zıpçıktı bir şiir üretmiş olur.

Mustafa Kutlu, bir sohbetimizde İkinci Yeni'nin damarları kesik bir şiire doğru evrildiğinin ilkin Sezai Karakoç, gecikmeli olarak Turgut Uyar tarafından farkedildiğini söylerken tam da bunu söylüyordu.

Okulda ya da -şimdiki modayla- şiir atölyelerinde yukarıdaki serbest şiir tanımını ezberleyip, öylesi şiirler yazmaya heveslenenlerin problemi de zikrettiğim kelimede toplanıyor. Özgür şiir yazabildiklerine göre zaten kuralı, ölçüsü, kaidesi olmayan şiir hakkında dibine kadar konuşmakta özgür olduklarını zannediyorlar birileri, serbestliği başı-boş'luk olarak anladıkları için şiir konusunda da başı-boş bir boş-boğaz kesiliyorlar.

Oysa ki şiir edebî (doğrudan edeple ilgili) olanın içindedir. Bu edep / edebîlik şairin şiir marifetinin vakarıyla eserinin birkaç adım berisinde durmasını gerektirir, kendi marifetinin çığırtkanlığını yapmasını değil.

Bu boş-boğazlık bağlamından koparılmış, yarım yamalak kavram ve vecizelerle şıralanınca tadından yenmez hale geliyor. Hırsızlık yapan metinlerarasılığa, Türkçe düşünemeyen dilselgeçişliliğe, mitoloji sözlüğüne bakarak yazan kültürlerarası diyaloga öyle bir vurgu yapıyor ki, sizin en küçük bir itirazınız bile boğazınızda düğümleniveriyor bu muhteşem cehalet karşısında.

Önceki yazımda yer alan "Terbi, tahmis ve tesdis"e kıymetli okurum Ahmet Çelen "tehzil, taştir, tazmin"i de ekleyebiliriz diye mesaj göndermişti. Teşekkür ettim ama tebessüm de ettim. Çünkü serbestliğin boş-boğazlık etme hakkı olmadığını bilmeyen daha neyi bilebilir ki bu kelimeleri bilsin? Yumurtası gelmiş tavuk sürüsüne benzeyen ukala şaircikler bir anlığına olsun kendi kümeslerine çekilmiyorlar ki şiirin eleştirmenleri meydana çıkabilsin.

Sonuç olarak: Serbest şiir yazan şairin başı her şeyden önce edeple, sonra başı-boş olmayan kelimelerle bağlıdır.

Bağsızlıkta ısrar edene ise sadece şunu söyleyebilirim: "Sen kendine bi baktır!"

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ömer Lekesiz
20-06-12
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ŞİİR BAŞIBOŞ, ŞÂİR BOŞBOĞAZ OLUNCA...
Online Kişi: 22
Bu Gün: 458 || Bu Ay: 6.448 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.683 || Toplam Tıklanma: 52.120.698