ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 5345
Yazar: C.Yakup Şimşek
DİLDE GAFLETTEN UYAN!

Türkçenin disiplini gittikçe kayboluyor. Söylenen / yazılan sözler çoğu zaman belirsiz bir yönü işâret ediyor. Çünkü dilimizin lâfız-mânâ bağları herkesin kafasında az çok kopup zayıfladı. Tendonları kopmuş bir sporcu ne kadar iyi futbol oynayabilirse, lâfız-mânâ bağları koparılmış bir dili kullanmak da ancak o kadar güzel olabilir...
***

Konuşurken veyâ yazarken şimdi eskisinden daha çok zorlanıyor, yoruluyor ve acziyete düşüyoruz. "Türkçemiz iyi yolda..." kabîlinden iddiâlar bir vehimden öteye geçmiyor. Dil İnkılâbı'yla Türkçeye sokulan kelimelerin çoğunun yanına destek olsun diye başka bir kelime, hattâ bâzen birkaç payanda kelime getirmek zorunda kalıyoruz: "İlgi-alâka / koşulsuz-şartsız / imkân ve olanaklar / düşünce ve fikir / hikâye ve öykü..."
Lâf çok, mânâ az...  

Binlerce kelimeyi devlet zoruyla değiştirmeye kalkarsanız olacağı budur: Öncekinin yerine koyduğunuz (devlet ikaameli) kelime çoğu zaman yükünü kaldıramaz, bu yeri dolduramaz. Peki, ne olur? Bu “devlet ikamesi” kelime zihinlerde, dillerde ve satırlarda serseri mayın gibi dolaşır, kâh o mânâya kâh bu mânâya bulaşır. Şu süreç uyduruğu kaç mefhûmun yerine geçmedi, bir düşünün.
***
Kafalarda şekillenen fikirler uyduruk kelimelerle ağızdan dökülürken eriyor, yazılırken başka kalıplara giriyor. "AnlamıyorsunuzBeni yanlış anladılar, hiç anlamadılar... Sözlerim maksadını aştı; hayır, öyle demek istemedim, aslında şunu kasdetmiştim..." diyenler niye bu kadar çoğaldı?
***
Bir dilin vazifesi, anlama-anlatma-anlaşmayı sağlamaktır. Bugünün kavruk-savruk-bozuk-uyduruk-kılkuyruk Türkçesi bu işi yapıyor mu, yapamıyorsa neye yarıyor acabâ?

TDK uyduruklarını "Nasıl olsa Türkçedir..." deyip -yâhut öyle zannedip- asırlık kelimelerin yerine kullananlara sorarım: Siz "öneri-önerme"li cümleler kurunca daha iyi anlaşıldığınızı mı zannediyorsunuz? Siz öyle sanın fakat bu cümleniz "teklif / tavsiye" ile kurduğunuzdan daha kötü bir cümledir. Çünkü "teklif" ile "tavsiye" farklıdır, birbirinin yerine kullanılması "dil hatâsı" olur. Oysa "öneri-önerme"li bir cümlede sizin bir şeyi "teklif" mi yoksa "tavsiye" mi ettiğiniz belli değildir. Meselâ "Konutkredisi.com.tr" adresinde şu haber başlığını görüyorsunuz: Ev Alacak Takipçilerimize 20 Öneri. Size 20 tavsiyede mi yoksa 20 teklifte mi bulunuyorlar acabâ? Bunu ancak haberin tamâmını okuyunca anlayabilirsiniz...

TDK 1935'te "teklif etmek" yerine uydurduğu "önermek" kelimesini tam yetmiş sene bu mânâda kullanmaya, kullandırmaya çalıştı. (Bk. Türkçe Sözlük) Baktı ki millet bu kelimeyi daha çok "tavsiye etmek" yerine kullanıyor, bu sefer "önermek" maddesine bu ikinci mânâyı birinci mânâ olarak yazmak zorunda kaldı. Peki, bu değişiklik yeter mi? Yetip yetmediğini "öneri-önerme-önermek" kelimelerinin bugünkü Türkçede hangi mânâlarda kullanıldığına bakarak karar verin:

öneri: teklîf; tavsiye, telkîn, teşvîk; nasîhat, öğüt
önerme: kaziyye; teklîf; hüküm; tavsiye, telkîn, teşvîk; nasîhat, öğüt
önermek: teklîf etmek; tavsiye etmek, telkîn etmek, teşvîk etmek; nasîhat etmek, öğüt vermek; arz etmek, sunmak
***

Bu "öneri-önerme-önermek" kelimelerinin mârifeti burada bitmiyor. Bâzıları "önermek" kelimesini -bir başka uydurma söz olan- "öngörmek" yerine de kullanabiliyor ve bu sefer "öngörmek" ile kasdedilen mânâlar da önermek” oburunun mîdesine giriyor: "derpîş etmek, göz önünde tutmak; tahmîn etmek, kestirmek, beklemek..."

Şimdi "öneri-önerme-önermek" kelimelerini doğru kullanma imkânının ne kadar olduğunu varın siz hesâb edin…
***
Aynı karışıklık 1935'ten beri "düş"te de vardır: "Rûyâ" mı demek istiyorsunuz "hayal" mi? 1935'ten önce "düş" yalnızca "rûyâ" demekti. 1935'ten îtibâren "hayal"in ölmesi için TDK birçok karşılık (sanı, imge, düşlem...) bulup ileri sürdü. Hattâ "hayal" yerine bizzat "düş"ü kabûl etti. Artık "düş" kelimesi hem "rûyâ" hem de "hayal" yerine kullanılıyor.
Sormadan edemiyoruz: "Gündüz hayâlimde, gece düşümde..." diyenlerin Türkçesi mi doğruydu, yoksa şimdikiler mi doğru konuşuyor.

***
Bir dilde incelik, nüans, derinlik, berraklık, sağlık ve zenginlik gittikçe kayboluyorsa sanat, edebiyat, felsefe... de sırra kadem basıyor demektir. Bu, bir dilin gelişmesi değil zayıflayıp gerilemesidir.
***
Beyinleri “Dil İnkılâbı” asidiyle dağlanan, birbirini daha az, yarım yamalak ve yanlış anlayan; hattâ hiç anlamayan insanlar her gün birbirinden kopup uzaklaşıyor. Bu milletin fertleri yalnızca atalarına, inançlarına, örf ve âdetlerine değil, birbirine de yabancılaşıyor. E, artık bu vaziyette "millet" olarak ne kadar kalabiliriz, bilemem…
***
Siz, -hâlâ- kelime tercîhinin basit bir siyâsî ve ideolojik sembol; sağcılar - solcular, muhafazakârlar – devrimciler arasında kuru bir tartışma, didişme ve inatlaşmadan ibâret olduğunu mu zannediyorsunuz?

“Dilde gaflet” içindesiniz, demek ki…

Uyanın!

Yazar: C.Yakup Şimşek
03-05-14
E mail: c.yakup_simsek@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 4
Süleyman YILMAZ
Dil ve Kitaplar
Tarih : 12-05-14

Bugün "100 Temel Eser"den Gururlu Peri (Mehmet SEYDA, Bilge Kültür Sanat Yayınları) adlı kitabı okudum. Devletimizin çocuklara okuması için tavsiye ettiği kitapta (Sayfa 182) aynen şu ifade yer alıyor: "Övülecek bir şey yaptıktan sonra, övülmesinden utanıp sıkılan tek canlı varlık da insandır, çocuklar. İnsan hayvandan türemiştir, diyelim, maymunların bir kolundan türemiştir, ama aklıyla ve duygularıyla hayvanlardan başkadır, çok başka. Onlardan ayrı, onlardan farklı bir varlık olmuştur. Bunu burada belirtmekte yarar görüyorum." Bu cümleleri anlayan varsa beri gelsin. Dil konusunda devlet eliyle bir şeyler yapalım derken kafalar mı karıştırılıyor acaba? Şimdi ben bu kitabı öğrencilerime nasıl tavsiye edeyim? Kuran-ı Kerim'de insanın nasıl yaratıldığı çok açık bir şekilde ortaya konmuşken bu ifadeleri nasıl açıklamalı? Yakup Hocam yazınızın son paragrafı beni düşündürüyor. Bu bir ideoloji midir? Yoksa Meb sağ gösterip sol mu vuruyor?

 
Selman Vahabzade
Beyhude Çaba
Tarih : 05-05-14

Birkaç gün önce Diyanet İşleri Başkanı; 'Gençleri rahat bırakın, dövmesine, saçına, giyimine, küpesine karışmayın.' mealinde şeyler söyledi. Pekâlâ TDK başkanı da çıkıp 'Gençlerin diline de karışmayın.' diyebilir. Neslin dili ve hâli gittikçe kötüleşiyor. Vurdumduymazlık da cabası. 80-90 yıllık uydurukça rezaletine son yıllarda türeyen tivitırcayı da ekleyebiliriz. Sesli harflerin olmadığı bir dünya... Çaba ferdî olursa hiç bir fayda sağlamaz. Çare, devlet eliyle bir seferberlik yapmak. İşe -hiç zaman kaybetmeden- müfredata ve ders kitaplarına el atılarak başlanabilir. Yoksaaa...

 
İhsan Efendioğlu
DİL YARASI
Tarih : 05-05-14

Siz, -hâlâ- kelime tercîhinin basit bir siyâsî ve ideolojik sembol; sağcılar - solcular, muhafazakârlar – devrimciler arasında kuru bir tartışma, didişme ve inatlaşmadan ibâret olduğunu mu zannediyorsunuz? “Dilde gaflet” içindesiniz, demek ki… Uyanın! Yine yaramızı deşmişsin diyeceğim ama yara kabuk bağlamışsa acı da vermez Yakup Hocam. Şu iki satır yorumu yazarken bile çekiniyorum hata yaparım diye. Yanlışımız olursa siz de bizleri ikaz edeceksiniz artık. Allah kolaylık versin.

 
AHMET
GELMEYECEKSİNİZ SANMIŞTIK
Tarih : 03-05-14

Biz de Yakup Hocam uzun bir seyahata çıktı, herhalde artık dönmeyecek sanmıştık. Şükür geri döndü. Artık devam et Yakup Hocam.

 
DİLDE GAFLETTEN UYAN!
Online Kişi: 19
Bu Gün: 29 || Bu Ay: 9.691 || Toplam Ziyaretçi: 2.221.877 || Toplam Tıklanma: 52.170.939