ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / PORTRELER
Okunma Sayısı: 3154
Yazar: Murat Özel
AHMET ULUÇAY- BOZKIRDA BİR YUNUS

Bu hikaye ele avuca sığmayan cevizlerin hikayesidir…

“Sinema makinesine dair her şeyi bilirim… Her şeyi… Ama o, hiçbir zaman benim için Alaaddin’in Sihirli Lambası olmaktan öteye gitmedi. Hâlâ büyülüdür benim gözümde…”

Ahmet Uluçay, bu ülkenin görüp görebileceği en naif, en samimi sanatçılardan biriydi. Zira, kendisi sanatını para için yapmadı. Paradan çok daha fazlasını hak eden işler yapageldiği halde, bilinir hale gelmesi ömrünün son demlerinde oldu. Ahmet Uluçay ve İsmail Mutlu, ilk gençlik yoluyla beraber sinemaya da adım atıyorlar. İlk maceraları da, büyülü feneri yapıp, köylülere sinema izletmek. Bir yandan da bir iş öğrenmeleri gerekiyor, bir altın bilezik. Gündüzleri kasabada çıraklık yaparken, akşamları köyde film projeksiyon makinesini yapmak için bir tahta sandık, küçük bir ampul, pil ve kopuk peliküllerle deneylerine devam ediyorlar. Bunu da başarıyorlar zaten. Almanya’da bir işçi olan tanıdıkları vasıtasıyla getirilen bir kamera, yönetmenlik macerasının da başlangıcını oluşturuyor. Arkadaşları İsmail Mutlu ve Şerif Akarsu ile birlikte Tepecik Köyü Sinema Grubu’nu kuruyorlar.  Anlatılana göre, üstadın bu kamerayla yaptığı ilk çekim bir cenaze merasimi. Burası önemli. Üstadın daha işin en başında bir cenaze merasimini çekmesi, derdi olan bir sanatçı olmasının nişanesi adeta. Batarya problemi nedeniyle, ilk çekimlerini elektrik olan yerlerde yapıyorlar. Kurgu işlerini İsmail Mutlu hallediyor. Çektikleri kısa filmlerin bir köy ortamında, herhangi bir teknik imkan olmaksızın ve tamamen kendi bütçeleriyle çekildiğini hesaba katarsak ne kadar büyük bir iş başardıklarını anlayabiliriz.

İlk kısa filmleri “Optik Düşler” ile tanınıyorlar. Anadolu Üniversitesi Sinema Bölümü’ne gittiklerinde, "Optik Düşler”i izleyen dekan, hayranlığını gizleyemiyor. Akabinde bu film festivallerden ödüllerle dönüyor. Bir festivalde tanıştığı Ezel Akay, kendisine uzun metraj projesinde destek sözü veriyor. Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak da bu sayede çekiliyor. Hem de birçok popüler filmde, sadece bir oyuncuya verilen para kadar bir bütçeyle…

Türklerin Cinema Paradiso’su şeklinde anılması boşa değil. Bu süre zarfında, köyünü  terk etmiyor. Taşradan da sanat yapılabileceğini, illa ki büyük şehirlerde yaşamak gerekmediğini göstermek istemiştir belki de.

Ahmet Uluçay, Türk Sineması’na gelmiş en büyük, en dervişmeşrep sanatçılardan birisi. Hatta kendisi için sinema zanaatkârı bile denebilir. Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın var mıdır gerçekte bilemeyiz  ama Ahmet Uluçay için bu bir gerçek. Kendisi de, eşinin bu konuda ne kadar cefakâr olduğunu her fırsatta dile getiriyordu. Öyle ki, Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak da O’na ithaf edilmişti. Kendisinin ve köylülerin delilik diye nitelediği sinema işine ömrünü vermiş, çok yokluk görmüş, sıkıntılar çekmiş birisinin hayatında olmak, hem de sürekli destek olmaya çalışmak herkesin harcı değil.

Hayatındaki anekdotlar da, adeta Anadolulu olmanın birer göstergesi. Anlattığına göre, ödül olarak verilen sinema heykellerine anacığı elbiseler dikermiş mahrem diyerek. Uluçay, sinemanın yanı sıra heykelle de uğraşmış, şiirle de… Sanatın çeşitli dallarıyla iştigal etmiş, dört başı mamur bir sanatçıydı O. Bir o kadar da yerli, bu toprağın evladı. Bir röportajında şunu söylemişti:  "İhanet etmeyeceğim ve batıya yaranmak için vatanıma sövmeyeceğim.”

O hep kendi hikâyesini-hikâyelerini anlattı. Tabi ki bizim hikayelerimizi de aynı zamanda… Basit olan güzeldi. Eğer yaşasaydı, Bozkırda Deniz Kabuğu öksüz kalmayacaktı. Daha büyük işlere de imza atabilirdi. Çok muazzam bir korku filmi çekebilirdi mesela. Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filminin son sahneleri ve ara geçişleri bunun çok somut deliliydi. Hoş bir seda bıraktı gitti. Bu toprakların çocuğu olmaktan yüksünmeden, bunu söylemekten çekinmeden sanatını yaptı. Ölümü de, aşkı da, deliyi de akıllıyı da onun gözünden gördük. Kendisi için şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; sinema yapmıyordu, onunki başka bir şeydi. Manevi bir tarafı hep vardı yaptığı işin. Belki de melekler yardım ediyordu, kim bilir?

Ruhun şad olsun usta, mekanın cennet olsun. Öyle gemiler yaptın ki, dünyanın fırtınalarına karşı durdu. Artık Cennet Sineması’nda filmlerini çekersin. İnşallah bizler de izleriz.

Filmleri;

2004-Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak

2000-Exorcise

1998-Epileptic film http://youtu.be/ZRpu9MbcecQ

1996-İnci Deniz Dibinde http://youtu.be/xkV6Yj32hhA

1995-Minyatür Kosmos’da Rüya http://youtu.be/gebCcmF4Jo0

1993-Koltuk Değneklerinden Kanat Yapmak

1993-Optik Düşler

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Murat Özel
30-11-14
E mail: kirkincikapi.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
AHMET ULUÇAY- BOZKIRDA BİR YUNUS
Online Kişi: 21
Bu Gün: 139 || Bu Ay: 2.039 || Toplam Ziyaretçi: 2.229.850 || Toplam Tıklanma: 52.251.342