Kategori : TÂRİH / TÂRİHİN ARA SOKAKLARI | Okunma Sayısı: 3936 |
1059 senesi... Bağdat sokaklarından akın akın yetişen Selçuklu askerleri, Hemedan’a doğru at sürüyorlardı. Başlarında ise bir kadın vardı. Bir haberle Bağdad’daki Selçuklu ordusunu toparlayıp başına komutan olan bu kadın kimdi? Orduyu nereye götürüyordu?
Dedem Korkut'a göre, Oğuzlar'da kadın dört türlüdür. Solduran sop, dolduran top, ne kadar dersen bayağı ve evin dayağı. Evin dayağı, yâni evi ayakta tutan, Ayşe, Fatma soyundandır. Evin i’tibârını korur. Eşi dışarıda ise yokluğunu hissettirmez. Eli açıktır. Fazilet sâhibidir.
İşte böyle Ayşe Fatma soylu bir kadın olan Altuncan Hatun, Büyük Selçuklu Devleti'nin kurucusu Tuğrul Bey'in ilk eşidir. Tuğrul Bey ise, Altuncan Hâtun'un ikinci eşi. İlk eşi Harzemşah ölünce, Tuğrul Bey'in tâlib olmasıyla oğlu Anuşirvan'ı yanına alarak Selçuklu sarayına gelin oldu. Zeki, akıllı, bilgili, at binen, kılıç kullanan bir hâtundu. Tuğrul Bey, devlet işlerinde dâima ona danışarak hareket etti. Altuncan Hâtun, hep devletin iyiliği için akıl verdi. Sarayda entrika, dedikodu gibi fenâlıklara geçit vermedi. Tâbir-i câizse, fenâfiddevle olmuş bir hâtundu. Yâni, devletin varlığında yok olmuş; devletin bekâsını her şeyden üstün tutmuştu. Hattâ, öz evlâdından bile...
Selçuklu Devletİ'nİ yıkılmaktan kurtaran yİğİt hâtun
Büyük Selçuklu Devleti’nin kurucusu Sultan Tuğrul Bey, 1055 senesinde Abbasi Halifesi Kâim Biemrillah'ın dâveti üzerine Bağdat'a gitti. Yanında eşi Altuncan Hâtun ve üvey oğlu Anuşirvan da vardı. Büveyhîlerin Bağdat’daki siyâsi gücüne son verdi. Adına hutbe okutulması ile İslâm dünyâsının da siyâsî lideri oldu. Bilge Kağan-Kültigin misâli kardeş dayanışması ile devleti yönettiği kardeşi Çağrı Bey devletin Doğu siyâsetine hâkimdi.
Tuğrul Bey, kendisinin Bağdad'da olmasını fırsat bilerek isyân edip Hemedan'a doğru ilerleyen üvey kardeşi İbrahim Yınal'ı bastırmak için 1058'de Bağdat'dan ayrıldı. Veziri Amidülmülk, eşi Altuncan Hatun ve üveyoğlu Bağdad'da kaldı. Sultan, İbrahim Yınal karşısında başarısız oldu. Bir hayli yaşlanmış olan Çağrı Bey'in oğullarından ve Bağdad'daki vezirinden yardım istedi. Ancak, Selçuklu askerleri giderse Büveyhîlerin yeniden işgâlinden çekinen Halife ve vezir Amidülmülk, Tuğrul Bey'in üvey oğlunun sultan îlân edilmesini istediler. Anuşirvan da aynı fikirdeydi. Altuncan Hâtun, üçlü muhâlefete rağmen atına atladı ve haberi alıp akın akın Bağdad'ın her tarafından yetişen Türk askerlerinin başına geçerek Hemedan'a doğru yola çıktı. Çâresiz annesine katılan oğlunu ise devlete baş kaldırdığı için zincire vurdu. Tuğrul Bey, eşinin ve yeğenlerinin yardımı ile İbrahim Yınal'ı yendi. Bizzat annesi tarafından teslim edilen üvey oğlunu ise affetti.
Altuncan Hâtun'un yiğitliği bununla bitmedi. Hasta olup ölümü beklerken bile kalbi devlet için çarpmaktaydı. Ölüm döşeğinde, Tuğrul Bey'e halifenin kızı ile evlenmesini, böylece daha da güçleneceğini tavsiye edecek kadar fedâkâr ve kıskançlıktan münezzeh bir kadındı. Yakalandığı hastalık sebebiyle 1060 yılında vefât etti. Devletin başkenti Rey şehrine defnedildi.
Eşinin vefâtına çok üzülen Tuğrul Bey, vasiyetini dinleyerek halifenin kızı ile evlendi. Ancak, çocuğu olmadı. 1063 yılında vefât edince yerine, kardeşi Çağrı Bey’in oğlu Alparslan geçti.
Dolduran Top: Terken Hatun
Altuncan Hâtun’un, uğruna öz oğlundan vazgeçtiği Selçuklu Devleti, onun ölümünden 30 yıl sonra sarsılmaya başladı. Devletin bölünme ve dağılma sürecine girmesindeki sebeplerden biri de Sultan Melikşâh’ın eşi Terken Hâtun’dur. Devlet kurtaran Altuncan Hâtun’un aksine, oğlunu başa geçirebilmek için türlü entrikalar çeviren Terken Hâtun, Sultan Melikşah ile büyük devlet adamı vezir Nizâmülmülk’ün arasının açılmasında etkili oldu. Bu yüzden, Selçuklu’nun Hürrem’i olarak bilinir.
Bir tarafta, sultan eşi olmakla yetinmeyip, vâlide sultan olmak için üvey oğlunu ölüme gönderen ihtirâslı hâtunlar; diğer tarafta, devletin iyiliği için öz oğlunu bile gözden çıkaranlar... Hürremdi, Kösemdi derken târihimizdeki fazilet timsali kadınları görmez olduk. Her nedense, ihtirâslı ve entrikacı kadınlar daha ilgimizi çekiyor. Oysa, Dede Korkut'un bahsettiği Ayşe, Fatma soylu kadınları, özellikle bugünlerde hatırlamaya çok ihtiyacımız var. Eskiden sâdece târih kitaplarında yer alan entrikacı saray kadınları, diziler sâyesinde iyice meşhûr oldu. Fazilet sâhibi olanlara ise yeterince âşinâ değiliz.
Altuncan Hâtun'un ne romanı yazıldı ne filmi yapıldı. Devlet için kadınlıktan, analıktan, bir an bile tereddüt etmeden vazgeçebilen bu soylu Müslüman Türk kadınını rahmetle analım ve Dedem Korkut ile bitirelim.
Ayşe, Fatma soyundan
Böylesi ocağından
Hân’ım eksik olmasın,
Soyu sopu yaşasın.
Bebekleri yetişsin,
Allah sana da versin.
Yazar: |
08-02-15 |
||
E mail: gazetevahdet.com | Tweet | ||