ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TÂRİH / DÜNDEN BUGÜNE
Okunma Sayısı: 2464
Yazar: Ali Tekelioğlu
Hz. Muhammed(s.a.v) Çanakkale'de

 Hz. Muhammed(s.a.v) Çanakkale'deHz. Muhammed(s.a.v) Çanakkale'de

Çanakkale…

Şavaş içinde savaşların yaşandığı bir yer..

17. alayın komutanı Yarbay Hasan Bey kendilerinden dokuz kat fazla düşmana karşı savaşta en önde ilerliyordu. Kilitbahir Köyü’nün meydanındaki çeşmenin önündeydiler.

Yarbay Hasan Bey, gözünü çeşmenin yalağına doğru yaklaşmaya çalışan bir köpeğe dikti. Üzeri yara-bere içindeydi. Tüylerinin çoğu dökülmüş ve iki büklüm bir haldeydi köpek. Köylüler de çeşmeye yaklaşmasına izin vermiyorlardı. Yarbay Hasan Bey, hemen atından indi ve köpeğin yaralarından akan irine aldırış etmeden kucakladı onu. Çeşmeye götürdü ve su içirdikten sonra yaralarını temizledi. Kerevizdere’ye olan yolculukta Yarbay Hasan Bey’in adına Canberk dediği köpek de vardır. Canberk, Yarbay Hasan Bey ve Mehmetçikle cephede. Bir ara soruyor askerler komutanlarına:

” Komutanım, neden bu kadar değer verdiniz bu köpeğe?”

Yarbay Hasan Bey, “ Cenâb-ı Hakk’ın mahşerde ‘ Bu köpeğe neden merhamet etmedin?’ diye sormasından korkuyorum.” diye cevap veriyordu.

Canberk de bu merhametin karşılığını ani baskınlarda havlayarak veriyordu. Çünkü Mehmetçiğin gözü kulağı olmuştu.

Mehmetçik son bir gayretle Fransız siperlerine taarruza geçmişti. Ortalık şehit bedenleri ve Fransız askerlerinin cesetleriyle doluydu. Bir Fransız askeri dikkatini çekti. Ölü gibi yatan bu askerde bir kıpırdanma olmuştu. Yarbay Hasan Bey askerin yaralı olduğunu düşündü. Zavallı bir köpeğe kayıtsız kalamayan Osmanlı subayı düşman da olsa acı çeken askere kayıtsız kalamazdı. Çünkü o, Rahman ve rahim olan bir Allah’a ve âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir Yüce Peygambere inanıyordu. Yerde yatan Fransız askerine şefkat ve merhamet hisleriyle eğilmişti ki ölü numarası yapan askerin kaması göğsüne saplanmıştı. Derin bir “Âh!” çektikten sonra yere yıkıldı. Oluk oluk kan akıyordu. 

Uzaklardan bir havlama sesi duyuldu. Askerler sesin sahibini iyi tanıyorlardı. Canberk olanca hızıyla oraya geldi ve velinimetinin o halini görünce hemen yanına çöküverdi. Sahibinin ellerini yalıyor, kalkmasını istiyor, adeta gözlerini onun gözlerinden ayırmıyordu .

Derken alay imamı da geldi. Hasan Bey’in yanında Kuran okumaya başladı .Daha yeni başlamıştı ki, Hasan Bey birden bire ; “İmam Efendi ” LA HAVLE VELA KUVVETE ILLA BILLAHIL ALIYYIL AZIM ” duasını 33 kere okuyunuz.” dedi. İmam Efendi okurken Hasan Bey de bunu tekrar etmeye çalışıyordu .

Artık Hasan Bey’in gözleri buğulanmaya, o güzel çehresi solmaya başlamıştı. Birden silkinir gibi oldu. Gözleri sanki yanındakileri değil de ufku takip ediyordu. Sonra basını yanındakilere çevirmeden gözleri hala öteleri takip eder bir vaziyette fısıltıyla, ” Beni ayağa kaldırınız.” dedi. Askerleri, komutanlarının bu son emrine de hemencik uydular ve Hasan Bey’in koltuklarına girerek kaldırdılar. Üstü başı kan içinde son anlarını yaşamakta olan Yarbay Hasan Bey, ” LA ILAHE ILLALLAH MUHAMMEDUN RESULULLAH ” dedi. Yüzünde derin bir tebessüm oluşmuştu .Ve bu vaziyette iken dudaklarından şu sözler döküldü :

” Niye zahmet buyurdunuz yâ Rasulallah ”

Canberk de dâhil bütün herkes ağlıyordu. Fakat yapacak bir şey yoktu. Hasan Bey'in üzerine bir Türk bayrağı örttüler ve şehit düştüğü yeri kazmaya başladılar. Canberk de bayrağın altından girip Hasan Bey'in ayaklarına kapanmıştı. Kabri kazdıktan sonra defnetmek için bayrağı kaldırdılar. Hasan Bey'in sadık dostu Canberk'i ayırmak için dokunduklarında askerlerin şaşkınlığı bir kat daha arttı. Çünkü Canberk sadakatin zirvesine ulaşmış, o da velinimeti Hasan Bey'in ayak ucunda ruhunu teslim etmişti. Önce Peygamberimizin ağuşunu (kucağını) açtığı o mübarek komutanı defnettiler, sonra da onun ayak ucuna sadık dostu Canberk'i...

Hamilton şöyle demişti: “Bizi Türklerin maddî gücü değil manevî gücü yendi. Onların atacak barutu bile kalmamıştı lakin biz gökten inen güçleri gördük.”


Ama bu milletin inancına Hamilton’dan daha yabancı olanlar bu ve benzeri hadiseler için “Hurâfe” demektedirler. Bunlar müminlerin dedeleri şehit olurken kendi dedeleri para kazanmakla meşgul olanlardan başkası değildi.


Onlara cevabını verememeyeceklerini bildiğim halde şu soruları soruyorum:

 

Çanakkale’yi geçilmez yapan, “Ölürsem şehit kalırsam gazi.” inancı değil midir?

 

Yarbay Hasan Bey’i ve Mehmetleri ölüme götüren sonunda “ Sevgili”’ye kavuşma inancı değil miydi?


Âlemlere Rahmet olan Hz. Muhammed(s.a.v)’in ziyaret ettiği ve kucağını açtığı bir savaş meydanında Mehmet’ler orada kanının son damlasına kadar savaşmaz mı?

 

Hele Cenab-ı Hakk’ın şu va’dini iyi bilen Müslümanı kim tutabilir?


“Bizim dâvâmız uğrunda cihad edenleri, elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah, muhsinlerle/iyi ve güzel davrananlarla beraberdir.” (Ankebût, 69)


“O inkârcı kâfirlere de ki, siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena bir döşektir. Hiç şüphesiz karşı karşıya gelen iki toplulukta size bir âyet, bir işaret ve ibret vardır. Onlardan biri Allah yolunda savaşıyordu, öbürü de kâfirdi ve karşılarındakini göz kararıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da gönderdiği yardımla dilediğini destekliyordu. Gören gözleri olanlar için elbette bunda apaçık bir ibret vardır.” (Âl-i İmrân, 12,13)

 

Selâm ve dua ile

Yazar: Ali Tekelioğlu
17-03-15
E mail: ateko09@hotmail.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
Hz. Muhammed(s.a.v) Çanakkale'de
Online Kişi: 17
Bu Gün: 577 || Bu Ay: 9.181 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.753 || Toplam Tıklanma: 51.939.323