ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 3755
Yazar: C.Yakup Şimşek
DİLİN BÜYÜK MÜ?

Bir dil (lisan), kendisinden beklenen işi görebildiği ölçüde sıhhatlidir.

Bir dil, asıl vazîfesini (maddî veyâ mânevî varlıkları ve onların hareketlerini, yâni fiilleri karşılayabilmek) yerine getirebildiği kadar güçlüdür. 

Elbette, bütün varlık ve fiilleri -istisnâsız- anlatabilen bir dil olamaz. Akla hayâle gelen her işi yapabilecek bir makinenin olmayışı gibi. Böyle mükemmel bir makine yoksa öyle bir lisan da yoktur. Netîcede, bunların hepsi kul yapısıdır, illâki eksiği gediği vardır.

O hâlde, -mânâ(mefhum-fehvâ-medlûl-konsept-nosyon)ları birbirinden ayırarak ifâde etmek şartıyla- en fazla kelimeye sâhip olan dil, en büyük dildir. Tabii ki, lügatteki kelime sayısı bir dilin hakîkî zenginliğini göstermez. Lügatlerde bulunan bütün kelimeler tedâvülde (o dili konuşan milletin yaşayış ve kullanışında) bulunmalıdır. “Bir kelimenin o milletin hayâtında olması” demek, “ehli ve erbâbı tarafından bilinip kullanılması” demektir.

Bu da yetmez. O kelimenin dile tabii yoldan girmiş olması şarttır. Dile gayr-ı tabii olarak giren (var olan bir kelimeyi yok etsin diye onun yerine sun’î olarak konan ve dilde yayılması için devlet gücü kullanılan) kelimelerin birçoğu resmî lügatte yer alabilir ama kimse tarafından bilinmez. Bunlara örnek olabilecek ve TDK'nın Büyük Türkçe Sözlük'ünde madde başı yapılmış binlerce kelimeden yalnızca birkaçını verelim: açınlayımanıklık, ansal, ayrıç, ayrıt, ayrıtsal, başal, bağıtlı, baysal, biçe, bilit, bulunak, kayra, önerti, dalınç, derney, deyibiçim... (Bilen bilir ki bu vaziyet dünyâda yalnızca Türkçe hakkında mevzûbahistir.)

Türkçenin bu bakımdan ne seviyede olduğunu ortaya koyan ilmî çalışmalar var mı, bilmiyorum. Fakat şunu biliyorum ki, Türkçenin bugünkü varlığı 1930'ların öncesine göre cılızlaştı. (Bugünkü Türkçeden bahsederken “kelime varlığı” diyeceğim yerde “kelime darlığı” diyesim geliyor…)

TDK'ya bakarsak "Türkçenin bütün söz varlığını bir araya getiren... Büyük Türkçe Sözlük’te söz, deyim, terim ve ad olmak üzere toplam 616.767 söz varlığı bulunmakta" imiş. Peh peh!.. Peki, bırakın 616.767 (yarım milyondan fazla) sözü, günlük ortalama kelime sayımız 616'yı bulur mu acabâ? TDK'nın bu yönde bir çalışması var mı, onu da bilmiyorum. Ayrıca, eğer günlük vasatî kelime sayımız 616'yı bulursa sevinirim. Hak getire...

Şunu da ilâve edeyim ki, Dil Darbesi’ne (1930’lara) kadarki günlük kelime sayımız bugünkünü geçiyordu. TDK'lılar başta olmak üzere, bu iddiâya îtirâz edenlerle müzâkere veyâ tartışmaya hazırım. Haleb ordaysa arşın burda: Günümüzde yazılan herhangi üç kitapla 1930’lardan önceki herhangi üç kitabı dil bakımından karşılaştıralım. Meselâ -tekrarlar dâhil- 40.000 kelimeden meydana getirilmiş altı (6) kitap bulalım. (İsterseniz numûne olarak romanları, ister ders kitaplarını, isterse dînî eserleri alalım, netîce değişmez.) Üçü 1930’lardan önce, diğer üçü de bu sene (2015) yazılmış olsun. Bu kitaplarda şu tedkikleri yapalım:
1. Tekrarlar hâriç kaç kelime kullanılmış?
2. Yerinde kullanılmamış kaç kelime var?

Emînim ki öncekiler -tekrarlar hâriç- kelime çeşitliliği bakımından da kelimelerin yerli yerinde kullanılması yönünden de son çeyrek yüzyılın kitaplarına fark atar, tozu dumana katar.

Ey TDK! Var mısın bunları adamakıllı araştırmaya, sonra da ortaya çıkan netîceden ders almaya?

Uydurduğun on binlerce kelimeyi içine boca ederek doldurup şişirdiğin lügatine “büyük” demekle, “616.767 söz varlığı”ndan dem vurup büyük lâf etmekle Türkçe büyük dil olmuyor…

Bu dilin afyonlu, operasyonlu, hormonlu, şarbonlu ve radyasyonlu olduğu teşhis edilmeden tedâvî edilmesi, eski sıhhatine kavuşması ve sağlıklı büyümesi de mümkün görünmüyor.  

Eee, lâfla peynir gemisi yürümüyor. Bakar körlerle gözü bağlılar, yürüyor sansalar da…


Yazar: C.Yakup Şimşek
02-05-15
E mail: c.yakup_simsek@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 2
ALAETTİN
Cüceleştirilmiş Dil
Tarih : 06-05-15

Necip Fazıl'ın 'En Kötü Patron' isimli eserinde Tarkün karakterinin şöyle dediği aklıma geldi (tabii hatırlayabildiğim kadarıyla, yanlışım olursa lütfen düzeltin) : Ey Yüce Tark milleti! Seni cüceleştirdiler... Dilimiz de aynı âkıbete uğramış desem haddimi aşmış olur muyum? Artık siz büyüklerimize arz ederim. Ayrıca Yakup Ağabeyimin tatlı, mizâhî üslûbu da çok hoşuma gidiyor. Allah'a emanet olun.

 
AHMET
DİLİM BÜYÜK/TÜ
Tarih : 02-05-15

Dilimiz hakîkaten "büyük"tü. Hem lugatteki hem de sokaktaki kelime hazinemiz bakımından. Ama uydurma çekirgeleri bütün kelime ekinimizi yedi. Şimdi daneleri gitmiş anızı kalmış bir tarlada şaşkınız. Teşekkürler Yakup Hocam.

 
DİLİN BÜYÜK MÜ?
Online Kişi: 10
Bu Gün: 103 || Bu Ay: 8.639 || Toplam Ziyaretçi: 2.219.773 || Toplam Tıklanma: 52.156.242