ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM
Okunma Sayısı: 2035
Yazar: Mustafa Çelik
İSLÂM ÜMMETİNİN ÂİDİYET BEYANNÂMESİ

DİN DEVLETTE HAYAT BULURBiz Müslüman’ız. İbadetimiz siyaset, siyasetimiz de ibadettir. Yeryüzünde bizim vasfımız, misyonumuz ve vizyonumuz Müslümanlığımızdır. Müslümanlığımızın gereği de tek ümmet olmaktır. Bizim siyasetimiz şeriat ile mukayyeddir. Siyaset-i Şeriyye; ümmetin İslâm’a aidiyet beyannamesidir. İslâm’a aidiyetini ikrar ve ilan etmeyen bir ümmetin siyaseti olmaz. Zaman, İslâm’ın çocuklarının kendilerine içirilen ırkçılık zehrini kusma zamanıdır. Irkçılık, İslâm ümmetinin aidiyetini unutturma girişimidir. Zulümdeki eşitlik kavgasının hayata yansıma biçimidir. Oysa ki zalimden hürriyet dilenilmez. Zulmünden başka silahı olmayan zalim, kendi zulmünün esiridir. Zalimi de zulmünün esaretinden kurtarmak için siyaset-i şeriyye ihtiyaç vardır. Rabbimiz uyarıyor:  “Bir zaman Rabbi İbrahim’i birtakım kelimelerle sınamış, o da onları tamamlayınca: “Ben seni insanlara önder yapacağım” demişti. “Soyumdan da (önderler yap, ya Rabbi!)” dedi. (Rabbi): “zalimlere ahdim ermez (onlar için söz vermem!)” buyurdu” (Bakara Sûresi/ 124) Millet-i İbrahim’den olanlar için siyaset, zulümsüz ve zalimsiz bir dünya için ortaya konulan gayretler bütünüdür.

Siyaset-i Şeriyye; mazlumlarla birlikte zalimleri de zulümden kurtarma sanatıdır. Üç çeşit siyaset tarzı ve siyasetçi taifesi vardır.

1) Kanla idare edenler

2) Kanunla idare edenler

3) Kur’ân’la idare edenler

Kanla idare edenler Kabil’in çocukları, Kanunla idare edenler de Karun’un çocuklarıdır. Kur’ân’la idare edenler ise İslâm’ın çocuklarıdır. Güçlerini kandan ve kanundan alanlar; katil Kabil’in, kapitalist Karun’un yolunda olurlar. Gücünü Kur’ân’dan alanlar ise Hz. Muhammed (sav)’in yolunda seferber olup mesafe alırlar. Müslümanların siyaseti; her yerde ve her zaman Kur’ân ile idare etme ve Kur’ân ile idare olunma siyasetidir. İdare sistemlerini Kur’ân’ın emrine vermeyenler, yakalarını kanlı katillerden, kapitalist Karunlardan kurtaramazlar. Şunu bilelim ki; Kur’ân’la idare olunmayanlar ya kanla veya kanunla idare olunuyorlar demektir.

“Celladına aşık olmuşsa bir millet, ister ezan ister çan dinlet, itiraz etmiyorsa sürü gibi illet, müstahaktır ona her türlü zillet.”

Asrımızda siyasetle ilgilenen Yahudilerin yönettikleri Müslümanlar, siyasetle ilgilenmeyen Müslümanlardır. Müktesebatları sekiz on yıl gerisini anlatmaya yetmeyen slogancı medya-tilkilerine yenik düşmüşüz. Onların dedi-kodularını dinleye dinleye kendi gündemimizi unutmuşuz. Bunlar dünkü Ebu Leheb’in bugünkü torunlarıdır. Dünkü Ebu Leheb’in elleri kurudu bugünkü Ebu Leheb’lerin de dilleri kuruyacak.

Siyaset, imanı israiliyat ile işgal etmeye çalışan İsrail’e isyandır. İmanlarından İsrailiyatı söküp atmayanlar, atamayanlar, kendi idarelerinde İsrail iradesini söküp atamazlar.

Müslüman’ın siyaseti, nezaketinin zekâtıdır. Nezaketi kaybedenler, zeki ve zengin de olsalar siyaset ehli sayılmazlar. Kendilerini aklamak ile kendilerini yoklamak arasında kararsız kalanlar, ehli siyasetten değil, ehli politikadan sayılırlar.

Siyaset; ahkâm kesmek değil, her şeye rağmen yaşamın domuz bağını çözmeyi başarabilmektir. Domuzlaşanlar ile Maymunlaşanları hayat sahnesinden, memleket idaresinden uzaklaştırmaktır.

Müslüman’ın siyaseti; devleti değil, insanlığı temsil etmesidir. Vicdanında insanlığı temsil edemeyene devleti teslim edenler, kendi Firavunlarını üretenlerdir.

Siz gönül dergâhında yaranızı duanıza rabteylemişseniz, Allah’tan başkasını Rab eyleyemezsiniz. Siz Allah’tan başka Rabler ediniyorsanız gönül dergâhında yaranız duasız kalmıştır.

İnsan kendinden ayrılabilen, kendinden eksilen bir varlıktır. Siyaset; kendinden  ayrılan, kendinden eksilen insana “insan ol” demeyi nezaketle hatırlatma sanatıdır.

Müslüman’ın siyasetinin merkezinde “Yaradılanı Yaradandan ötürü sevmek” vardır. Bu nedenle siz her hangi bir insana iyilik yaparken “Sen Türk müsün, Kürt müsün? Arap mısın? Kuzeyli veya Güneyli misin? Batılı veya Doğulu musun?” sorularını sormayınız. Çünkü Allah insanlara nimet verirken bu soruları sormaz. Allah’ın sormadığı soruları biz de sormayalım.

Siyaset, muhataba kıymet biçmektir. Yani kıymetten düşmüş olanı kıymetli kılma girişiminde bulunmaktır. Nuh aleyhisselam, isyankâr oğluna “Yavrucuğum” diye hitap ederken, , sigara içtiği için çocuğuna “serseri” diye hitap eden babanın siyaset şuuru sıfırdır.

Müslümanlar tek ümmet olma ile siyaset-i şeriyye sahibi olmayı birbirlerinden ayırdıkları günden bu yana “Yahudi Siyaseti” ne yenik düşüp ırkçılık/kavmiyetçilik davasını kuşandılar. Müslüman olduklarını söylediler ama bin parçaya bölünüp Yahudi ve Hıristiyanlar gibi yaşadılar. Şunu bilelim ki; İmamı papazlaştırmaya, Camiyi kiliseleştirmeye, Kur’ân’ı İncilleştirmeye çalışanların siyasetleri, Yahudi siyasetidir.

Müslüman oldukları halde uzun geceleri uyuyarak kısaltma, aydınlık gündüzleri de günahlarla karartma yoluna gidenler, terk-i siyaset eyleyenlerdir.  Terk-i siyaset eylemek, ümmet-i İslâmiyye’nin vasfı değildir. Çünkü İslâm’da ümmet ile siyaset ikizdir. Ümmetin olduğu yerde siyaset, siyasetin olduğu yerde de ümmet vardır. Altını çizerek diyoruz ki; İslâm’da siyaset denildiğinde ümmeti gündemde tutmak akla gelir. Gündemlerinde Ümmet-i Muhammed olmayan siyasetçilerin peşinde gitmek ile şeytanın peşinde gitmek arasında hiçbir fark yoktur. Ümmetsiz siyaset, siyasetsiz ümmet olmaz.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Çelik
21-10-15
E mail: yeniakit.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İSLÂM ÜMMETİNİN ÂİDİYET BEYANNÂMESİ
Online Kişi: 23
Bu Gün: 330 || Bu Ay: 5.243 || Toplam Ziyaretçi: 2.235.620 || Toplam Tıklanma: 52.296.401