ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 1597
Yazar: Süleyman Seyfi Öğün
1 KASIM YORUMU VE GELECEĞE DAİR DEĞERLENDİRMELER

1 KASIM YORUMU VE GELECEĞE DAİR DEĞERLENDİRMELERKırılgan bir yüzde için şeytanın gör dediği

Sosyolojik arka planı veya tabanı zayıf siyâsetlerle, güçlü olanlar arasındaki mücâdeleyle yüklü olan bir seçimi geride bıraktık. Netice çok berrak. Sıradan ve nokta vuruşlarla başlayalım: Yerleşik orta sınıfların “light” bürokratik zihniyetini taşıyan Ege-Trakya Partisi CHP; Türkiye'nin son çeyrek asırda yaşadığı kentleşme dinamiklerini kentlerin dışında kalmak suretiyle taşralılığını aşamamış bir doktrin partisi MHP ve nihâyet Türkiyelileşme atağı yapıp, bunun hakkından gelememiş olan ve Kürtçü siyâsetlerin içine gömülen HDP kaybetti. Muhafazakâr AK Parti ise ezici bir destekle kazandı. Bu tabloyu nasıl okuyacağız? Önümüzdeki mesele bu.

İlk mühim tespit şu olmalıdır: Türkiye'nin geleceğinde belirleyici olan dinamikler başta İstanbul olmak üzere, toplamda sayısı 20-25 arası olan kentlerde odaklanmış durumdadır. Bu kentlerin sosyolojisini kim ıskalayacaksa daha baştan kaybetmeye mahkûmdur. 2019 Seçimi muhtemelen toplam nüfûsun yaklaşık %80'inin kentlerde temerküz etmiş olduğu bir toplumsal-siyâsal havzada gerçekleşecek gözüküyor. Bu havzanın hayli karmaşık; giderek daha da karmaşıklaşacak “kültürel” dünyasını çözmek siyâsal partilerin beyin takımının başlıca vazifesi olmak durumundadır. Yeni siyâsetlerin esrârı hiç şüphesiz burada yatıyor. Dolayısıyla siyâsal partiler, önümüzdeki dönemde çok sayıda sosyolog istihdam etmek zorundadır. Yeni dönemde, kuru ve kaba doktrinlerle başarılacak, elde edilebilecek çok az şey kaldığı âşikâr.

AK Parti'nin başarısı, Türkiye'nin sosyolojik dinamizmini taşıma kapasitesini göstermesiyle âlâkalıdır. AK Parti'nin bizzât bu sürecin içinden geldiği çok iyi biliyoruz. Yani AK Parti'yi en başta “var eden” bir süreçtir bu. AK Parti, sâdece “çevreyi merkeze” taşıyan değil; büyük nüfûsları “aşağıdan yukarıya” da taşıyan bir sürecin dümenini elinde tuttu. Yâni AK Parti sâdece yatay değil dikey bir sosyolojinin siyâsal-ontolojik karşılığıdır.

13 sene boyunca AK Parti bu süreçlerin “içinde” yer aldı. Bizzât bu durum AK Parti'yi taşıdı. 7 Haziran partiyi “düşüşe geçiren” olgu artık sürecin “içinde” kalmakta zorlanmasıdır. Bu zorlanmayı doğuran şartların bir kısmı, özellikle Gezi olaylarından başlayarak rakipler tarafından tezgâhlanan, dış odakların manipülasyonlarını da çeken, dışarıdan bir zorlanma niteliğine sâhipti. AK Parti'yi merkezkaç bir türbülansa sokan bu etkiyi dikkâte almamak elbette ki çok yanlış olur. Buna şüphe yok. AK Parti siyâsetleri bunu gördükten sonra savunmacı bir çizgiye girdi. Bu da partiyi küçülme riskine soktu. 1 Kasım seçimini mühim kılan; muhafazakâr toplumsal aklın kendi vasatları üzerinden bu gidişata “dur” demesidir. %50'ye yaklaşan bir destek bu îtibârla bir kabalamanın konusu olmamalıdır. Bu desteğin %9'u bulan oynak, kırılgan kısmı çok dikkatli okunması gereken, derin gönül bağları üzerinden verilmiş olmaktan çok “şartlı” bir desteği ifâde ediyor. Zafer duyguları içinde ıskalanmaması gereken de budur. Unutmayalım %9, birkaç ay evvel başka partilere verilmiş oylardı. Şimdi bu dönüşü “millet aklını başına aldı”, “hatâsını anladı ve geri döndü” gibi okumak son derecede basitçi bir yaklaşım olur. Yine unutmayalım ki, eğer HDP kendisini kuşatan terör nebulası içinde kaybolmayıp, Türkiyelileşme rotasını devam ettirmiş olsaydı tablo çok, ama çok farklı olurdu.

Görülmesi gereken, AK Parti'nin 13 sene sonra kendisini var eden ve içinde olduğu bir sürecin artık bir miktar dışında olduğu gerçeğidir. Bu da AK Parti'nin ev ödevinin ana hatlarını veriyor. AK Parti artık kendisine yeni bir siyâsal ontoloji kurmak zorundadır. Bu ontoloji, içinden çıktığı bir sürecin taşıyıcı payandalarını kurmakla âlâkalıdır. Yâni AK Parti kendisini ayağa kaldıran bir sürecin artık “taşıyıcısı” durumundadır. Kendisini taşıyan süreçleri taşımak yükümlülüğü partinin konforlu dünyâsını tehdit ediyor. Üstelik konforlu bir çoğunluğuna rağmen. AK Parti'nin yeni zihin ayarlamaları, savunmacı bir stratejiden çıkmayı, bunun yerine ön alıcı siyâsetleri oluşturup hayâta aktarmayı gerektiriyor. 1 Kasım îtibârıyla karizması perçinlenen Sayın Erdoğan'ın artık rahat rahat yüksek siyâset yürütmesinin önünde engel kalmadı. Diğer taraftan iki seçim arasında başarılı bir siyâsal mühendislik örneğini vererek rüştünü ispatlayan Sayın Davutoğlu'nun yeni taşıyıcı ontolojiyi başarıp başaramayacağını ise zaman gösterecek...

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Süleyman Seyfi Öğün
09-11-15
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
1 KASIM YORUMU VE GELECEĞE DAİR DEĞERLENDİRMELER
Online Kişi: 27
Bu Gün: 156 || Bu Ay: 5.546 || Toplam Ziyaretçi: 2.214.072 || Toplam Tıklanma: 52.106.928