ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ŞUUR YAZILARI
Okunma Sayısı: 2373
Yazar: Mehmet Lütfi Arslan
DÜNYÂ SÂLİHLERİ BEKLİYOR

DÜNYÂ SÂLİHLERİ BEKLİYORDünya bizi bekliyor ifadesini tashih edelim güzel kardeşler; dünya aslında sâlihleri bekliyor. Bize düşen sâlihlerden olmaya niyet ve sâlihlik yolunda gayrettir.

İstikbalin gülleri olacak tomurcukların ilim, irfan ve maneviyatla sulandığı bir kampta sordular: “Dünya bizi bekliyor diyorsunuz, biz dediğiniz kimdir, biz kimiz?” Sorunun güzeli, zihnin ve gönlün güzelinden gelir. Ve hiç şüphesiz diğer zihinlere ve gönüllere güzellikler getirir.

“Biz, dedim, etnik ya da coğrafi bir tarif değiliz. Kur’an’a hizmetle şereflenmiş bir ecdadın vârisiyiz. Vârisi olduğumuz, sanmayınız ki maddi bir hazzın ya da konforun kaynağıdır; vârisi olduğumuz hüzündür, acıdır, derttir ve gözümüzün içine bakmaya bile mecali kalmamış mazlum bir coğrafyadır. Biz mukaddes bir emanetin vârisiyiz.”

Vârisi olduğumuz bir mânâ var. O mânâ aslında hakkımızdaki muradın tecellisidir. Ve bir vazifedir ki “Andolsun ki biz Zikir’den sonra Zebur’da da: ‘Hiç şüphesiz Arz’a sâlih kullarım vârisçi olacaktır’ diye yazdık.” (Enbiya, 105) ayetiyle boynumuza borç kılınmıştır. Biz dünyaya, dünyanın vârisi olmaya geldik. Arza vâris olmak hem kürenin iplerini elinde tutmak, hem de buradan muradı anlamak, buna uygun yaşamak ve burada elde ettikleri ile cennet yurduna liyakat kazanmaktır. Biz dünyaya sâlih olmaya geldik.

Kur’an’ımızda arz diye ifade edilen ve bizim küre dediğimiz mekân, sâlihler için hazırlanmış bir mekândır. Orası özellikle onlar için yayılmış, üzerine dağların, ırmakların ve yolların var edildiği bir döşektir. İçindeki canlıları ile yemyeşil donatılmış, türlü çeşit ürünler bitirilmiş bir yerdir. Düşünüp ibret alacaklar için üzerinde çeşitli ayetlerle müzeyyen bir tefekkür vesilesidir. Küre Allah’ındır. Allah, burasının efendiliğini kullarından dilediğine vereceğini söylemiş, sonra da bu kulların sâlih kullar olacağını haber vermiştir.

Cennetin vizesi arzdadır. Zümer Suresi’nin sonunda zümreler halinde cennete sevk edilecek takva sahipleri Allah’a hamd ile derler ki: “Bize vaadinde sadık olan ve bizi yeryüzüne vâris kılan Allah’a hamdolsun. Cennette istediğimiz yerde oturabiliriz. Çalışanların ecri ne de güzeldir.” Arza vâris olmanın bir güzel neticesi de cennette istediği yerde oturabilmektir. O yüzden arz mühimdir, burasının sahipliği, burada geçirilecek zaman ve buradaki duruş hayatidir.

Ama arza vâris olmak sadece öte dünya ile ilişkili değildir. Verâsetin, kürenin efendisi olma boyutu da vardır. Vâris, mirası olduğunun yönetimini eline alan demektir. Arzın vârisliği arzın iplerini eline almaktır. İpleri başkasının elinde olana, başkasının iplerini eline alma liyakati verilmez. Arzın vârisliği ancak sâlihlerin harcıdır. Sâlih; iyi, hayırlı, faydalı, düzgün anlamlarına gelir; fesadın, bozgunculuğun zıddıdır. Malın temiz ve helali sâlih mal, evladın hayırlısı sâlih evlat, kavmin faziletlisi sâlih kavim, işlerin hayırlısı sâlih amel, kadınların namuslu ve iffetlileri sâlihât, insanların hayırlıları sâlihlerdir. Allah insanları bölük bölük yapmış (Araf, 168), onlardan bir kısmını sâlihler, bir kısmını bu mertebede olamayanlar olarak nitelendirmiştir.

Sâlih olmak sâlih amel işlemek demektir. Sâlihler; nebiler, sıddıklar ve şehitlerle beraber anılan bir gruptur. Onlar, Allah’a ve ahiret gününe iman eden, iyiliği emredip kötülüğe karşı çıkan ve hayırlarda yarışan kimselerdir. Dostları Allah, koruyucuları yine Allah’tır. Tahiyatta geçen ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, Allah’ın selamını kendisi ile beraber üzerine aldığı seçkin müminlerdir sâlihler. Gıpta edilecek bir makamları vardır. Öyle ki birçok peygamberin duasında sâlihler arasına katılmak vardır:

İbrahim aleyhisselam “Ey Rabbim! Bana hikmet ver ve beni sâlihler arasına dâhil et.” (Şu’arâ, 26/83) diye dua etmiş ve yine oğlunun sâlihlerden olmasını niyaz etmiştir: “Ey Rabbim! Bana sâlihlerden (bir oğul) ihsan et!” (Sâffât, 37/100)

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mehmet Lütfi Arslan
03-12-15
E mail: gencdergisi.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
DÜNYÂ SÂLİHLERİ BEKLİYOR
Online Kişi: 12
Bu Gün: 164 || Bu Ay: 8.700 || Toplam Ziyaretçi: 2.219.853 || Toplam Tıklanma: 52.156.675