ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / TASAVVUF
Okunma Sayısı: 2826
Yazar: Mustafa Özcan
MEVLÂNÂ'YI GÖSTERİP TASAVVUFA VURUYORLAR

MEVLÂNÂ'YI GÖSTERİP TASAVVUFA VURUYORLARDinime Dahleden Bari Müselman Olsa!

Geçenlerde İran meşrepli bir cemaatin mensubu otostop yapmadığım halde beni görünce durdu ve aracına buyur etti, bu vesile ile kısa bir yolculuğumuz ve sohbetimiz oldu. Dış politikaya meraklı olduğunu ve vakit bulursa doktora yapmak istediğini söyledi. Ben de merak edip hangi konu üzerine çalışmak istediğini sordum. Nakşibendilerin İngiliz ajanlığı üzerine çalışacakmış! Kıbrıslı Şeyh Nazım’ı kastedip kastetmediğini sordum, oralı olmadı. O gözünü sadata, daha büyüklere, tepelere kestirmişti. Halid-i Bağdadi ile açtı İmam Rabbani ile devam etti. Herhalde İngilizlerin yükseliş dönemine denk gelmediği için Şah-ı Nakşibendi’yi es geçti. Aranırsa ona uygun bir kulp,  ajanlık sıfatı da bulunabilir. Mikail Bayram ve Mustafa İslamoğlu gibilerinin Mevlana hakkında ‘Moğol ajanı’ yakıştırmasında bulunduğu gibi. Dönemi İngiltere ve ABD’ye erişmeyeni Moğollara nispet ediyorlar. Elbette bütün ehli tarik pürü pak değil. Moğollar döneminde ve 19 ile 20’nci yüzyılda sömürgecilik döneminde düşmanla iş tutan tarikat meşrep kesimlere rastlanmıştır. Ama genellemeden daima kaçınmak gerekir. Moğollarla Haçlılarla savaşan  gönül ehli her zaman olagelmiştir. Kübreviyye tarikatının kurucusu Necmeddin-i Kübra bunlardan birisidir. Destanlar yazan Şeyh Şamil ve Abdulkadir el Cezairi’yi zikretmek sanırım tezimizi ispata kafidir (Bak: MUTASAVVIF MÜCAHİDLER/ Khurram Zaman).

***

Nedense son yıllarda dini ulusallaştırma cereyanı yaşanıyor. Bu Ubeydullah Afgani’den itibaren devam ediyor. Dini ulusalcılar, tarikatlara kulp takarak itibarsızlaştırıyorlar.  Çok azı Mikail Bayram gibi doğru veya yanlış da olsa bir teze dayanıyor. Ötekiler hepsi karalama eseri. Bununla birlikte sufilerin ibrizi/ altını olduğu gibi kalpı da her zaman olacaktır.  Zamanın Cüneyd’leri olduğu gibi kalpazanları dahi eksik değildir. Hangi meşrep dört dörtlük ki? Kalpı yani sahtesi veya züyufu var diye sağlamını da mı elden çıkaralım?  Son sıralarda çeşitli vesilelerle birlikte sabitelere ve kutsallara dokunmak moda oldu. Sabitelerimizden birisi de Mevlana’dır. Mevlana’ya karşı olanların çoğunluğu onu anlamamıştır. Sevenlerinden bir kısmı da istismarcısıdır. Bununla birlikte Mevlana aşılamaz bir eşiktir. Elbette Peygamber değildir ve bazı ifadelerine çekince konabilir.  Bununla birlikte şimdiye kadar İslam’ın özünü en iyi kavrayan, anlatan ve yansıtanlardan birisidir. Inkıbas halini temsil ederler yani hal ile temsil ile dini yansıtırlar. Hakla sorunu olanların Mevlana ile de sorunu vardır. Sözgelimi geçen yıl Mustafa İslamoğlu Mevlana ve Bediüzzaman hakkında yakıştırmalarda bulundu. Haydar Baş Hoca’nın ocağı veya kampı da özellikle Nakşibendiliği hedef alan güruh arasında yer almaktadır. Daha İmam Rabbani hayatta iken bazı Şiiler veya Şii vezirler onu çekememişler ve saraya jurnallemişlerdir. Nakşibendilik teşeyyü hareketlerine karşı en dik duran müteşerri tarikat olmuştur. Daima dalga kıran olmuştur. Onların tehlikesinden haberdar olmuştur. Halid-i Bağdadi de Hint seferi sırasında İranlı mollalarla bu meseleleri teati etmiştir. Fikri ve ilmi mübareze etmiştir.

***

Nakşibendilik tarihi, Şiilikle mücadele ile geçmiştir.

Ebu’s Suud çevirmeni Ali Akın gibiler de bu kervana katılmışlar ve Nakşibendilik yolu ve Risale-i Nur için ileri geri konuşmuşlar ve özellikle de İmam Rabbani’nin sahabe konusundaki görüşlerini sakatlamaya çalışmışlardır. Demek ki ajanlık suçlamasının arkasında meşrep meselesi ve takıntısı vardır. Son sıralarda bu kervana Harun Yahya adıyla anılan bir grubun üyeleri de dahil olmuş ve ‘kedicik’ tabir edilenlerden Tülay Kumaşçı adlı bayan da attığı tweetlerle birlikte Mevlana’yı karalamıştır. Kadın düşmanı ilan etmiştir. Mevlana kadınları aşağılıyormuş! Halbuki Mevlana tam tersine rahimiyet ismine ayine ve mazhar olmaları dolayısıyla kadınların neredeyse yaratıcılık vasfı kazandıklarını söylemiştir. Mevlana’nın savunmaya ihtiyacı yoktur. Bununla birlikte tasavvuf karşıtlığı iyice ayağa düşmüştür.

Mevlana tarih boyunca benzetmeyi en iyi kullanan dil ustalarından birisi olmuştur. Onun için erişilmezdir. Ona bu özelliğini kazandıran Mütenebbi’nin divanı olmuştur.

Hurafe ile batinilik arasında bir bağ ve derin bir ilişki vardır. Pratiğini yitirmiş dindarlıkla da ya da sülükünü kaybetmiş bir tasavvufla iğretilik arasında köprü vardır. Bugün istikametinden kopmuş bir dindarlık hali yaşıyoruz. Kafası bulanık ve istikameti yitik birçok bedbaht meşrep İslam’ın rehberliğine soyunmuş ve karalayarak Mevlana’nın yerine kurulmak istemiştir. Kimileri meşrep tutkusundan kimileri İslam düşmanlığından kimileri de gündeme gelmek için Mevlana’ya saldırıyorlar. Aslında eteğinden çekiyorlar.

Kara çalıcıların bir kısmı bu gayretkeşliklerini Şiilik veya Selefilik dürtüsüyle kimileri de Yahudilik namına yürütüyor olabilir. Bilmiyorum, ulemanın kanı zehirlidir bu halleri ondan mütevellit midir acaba? Çarpıklıkları bu yüzden olmalıdır. Mevlana’da hepinizin hastalığına yetecek kadar manevi reçete var. İyileşmeyi murat edenler için Mevlana’ya ilave olarak iradeye de ihtiyaç vardır. Dolayısıyla çözüm ikili. Reçete Mevlana’dan, uygulama hastalardan. Mesnevi Kıptiye kan mümine ise tatlı su görünür.

Günümüzde, dindarlık hastalıklarından ve ilahiyatçı skandallarından geçilmiyor.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Özcan
09-01-16
E mail: gazetevahdet.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
MEVLÂNÂ'YI GÖSTERİP TASAVVUFA VURUYORLAR
Online Kişi: 23
Bu Gün: 370 || Bu Ay: 5.760 || Toplam Ziyaretçi: 2.214.390 || Toplam Tıklanma: 52.111.544