ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÂKİF EMRE
Okunma Sayısı: 2042
Yazar: Akif Emre
KENDİ MEDENİYETİNE DÜŞMAN BİR ZİHNİYET

HERKES İŞİNİ YAPSINRestorasyona karşı medeniyet kini

Son dönemde tarih mirasla ilgili kayda değer en önemli gelişmelerden biri yapılan restorasyon çalışmaları olduğunu peşinen belirtelim. Bir toplumun hafızası, bulunduğu mekanla sahih ilişki kurmasını sağlayan maddi varlıklardır tarihi eserler. Yaşadığımız coğrafyaya, bastığımız topraklara ait hissetme, var olma hakkını elinde tutma meselesidir.

Mesele bu tarihle ne türden bir ilişkimizin olduğu, geçmişe nasıl sahip çıktığımızla alakalıdır. Daha doğrusu yerel kalmadan yerli olmakla alakalıdır. Kendi medeniyetine, değerlerine sahip çıkmayan, saygı duymayanların başkalarının değerlerine saygılı olmasını beklemek beyhudedir.

Anadolu'da henüz köyden şehre göçün çözücü boyutlara ulaşmadığı, her kasabanın kendi halinde kendine yeter şartlarda hayatını sürdürdüğü toplumsal, ekonomik dengelerin çok değişmeden kendi mecrasında aktığı yıllar... Henüz kasaba ile şehir merkezi arasında düzenli ne ulaşım araçları var ne de yol. Genç fotoğrafçı çalıştığı gazete için Ege Bölgesi'nin bir ilçesinde habere gönderilir. Haberi yaparlar, fotoğrafçı fotoğraflarını çeker ancak yoğun yağış nedeniyle yollar kapanır, birkaç gün bu küçük kasabada beklemek zorunda kalır. Zamanı değerlendirmek üzere kasabayı keşfe çıkar, fotoğraf çekecektir. Zaten küçük kasabada o muhteşem eseri keşfetmesi zor olamayacaktır. Antik Yunan harabelerinden kalma dört sütun. Sütunların üzerine kuş yuvası gibi zarif bir Selçuklu eseri cami kondurulmuş. Camiin avlusunu gölgeleyen asma çubukları sütunlardan aşağıya doğru sarkmış...Her şey yerli yerinde, ölçülü, zarif.... Antik ölü bir medeniyete yeni bir soluk verircesine hayata kazandıran Selçuklu yaklaşımı. Genç fotoğrafçı bu iki medeniyeti buluşturan muhteşem tasarımı zarif, mütevazı yapı ile antik zamanların sütunlarını buluşturan görüntüyü kamerasına kaydeder. Çektiği fotoğraflarla Türkiye'de ilgilenecek, yayınlayacak yer bulamaz. Şansını yurtdışında dener, Amerika'da yayınlanan önemli bir fotoğraf dergisine gönderir hikayesi ile birlikte. Bir müddet sonra dergi bu fotoğraflara geniş yer ayırır ve Anadolu'da Antik Yunan mirasının yeni örnekleri bulundu türünden yorumla yayınlar. Çektiği fotoğrafların dünyaca ünlü bir Amerikan dergisinde yayınlanması üzerine Ankara hemen harekete geçer. “Keşfedilen tarihi eser”leri insanlığa kazandırmak için kollar sıvanır. “O güzelim Selçuklu eseri cami yıkılır, sütunlar tabiatla, insanla uyum içindeki dokusundan soyutlanır. Orta yerde dört mermer sütün kalır sadece. Keşke o fotoğrafı çekmeseydim de o cami o sütunların ahengi yok olmasaydı” diyecektir yıllar sonra. Bu fotoğrafçı Ara Güler'dir ve yerli olmanın tüm estetik kaygısıyla isyan edecektir.

Hikaye çok şey anlatıyor. Tarihten, estetikten, uygarlıktan, sanattan, bu toprağın birikiminden ne anladığımızı özetlemektedir. Yunan sütunlarını sanata ve tarihe sahip çıkmak adına kendi medeniyetimizin birikimini sanattan, tarihi eserden saymayan batıcılık yobazlığı sergilenir...

Selçuklu, hatta Osmanlı eserlerine bakıldığında kendinden önceki uygarlık ve sanat birikimini yok etmek ya da hayattan kopararak dondurmak yerine işlevselleştirdiği, hayata kattığı görülür. Dönemin anlayışı da göz önüne alındığında Ara Güler'in fotoğrafladığı örnekler müthiş bir anlayışı yansıtır.

Cumhuriyet aydınlanmacılığı ise kendimize ait olan her şeye kör, hatta Braudel'in İspanyolların Endülüs'ü Müslümanlara karşı tavırları için söylediğine benzer bir tür “medeniyet kini” ile yaklaşır.

Yapılan restorasyonların, bakımlara karşı çıkışlarda büyük ölçüde bu medeniyet kininin yansımalarını görebiliyoruz. Üstelik ait olmadıkları, öykündükleri bir uygarlık adına İslam, Osmanlı medeniyetinin birikimlerine karşı oluş, sanatını, estetiğini yok sayma ve yok etme ye dönüşen bir öfke bu.

Diğer tarafta, elden geçirilen bunca eserin restorasyonlarının ne kadar sağlıklı yapıldığı, sahiplenme adına ne kadarının tahrip edildiği hususu sorgulanması gerekir. İki husus önemli; beceriksiz, liyakatsiz ellere teslim edilerek alelacele yapılan, bazı özelliklerinin tahrip edilmesine yol açan uygulamalara çok rastladık. Bir tür inşaat müteahhitliği mantığıyla yapılan işler çıktı ortaya.

Diğer tarafta ne kadar titiz olunursa olunsun teknik, beceri, tecrübe ve bilimsel anlamda yetersizliğin doğurduğu sonuçlar var. Elimizdeki eserleri ihya edecek, mesela geleneksel işçiliği uygulayacak insan unsurunun kalmadığı bir ülkede beklenen sonuçtu. Üniversitelerde sanat tarihi bahsinde bile görmezlikten gelinen, kuramsal çalışmaların olmadığı sanat ve mimari atmosferin pratik yansıması olarak kötü uygulamalar da çıktı ortaya.

Bunlar bir tarafa tüm Türkiye'de ciddi bir bütçe ve emek verilerek tarihi mirasımız elden geçirilerek bakımsızlıktan, yıkılmaktan kurtarılmış oldu. İstanbul'un en merkezi yerlerinde hepimizin gözü önünde, kubbesinde otların büyüdüğü, taşlarının sökülüp yıkılmaya başladığı her biri bakımsızlık ve köhnelik duygusu veren eserlerin elden geçirilince gerçekte ne kadar göz kamaştırıcı bir sanat eseri olduğu fark edildi.

Bundan sonraki dönemde bu uygulamaların bir sonucu olarak elde edilen birikim ve tecrübenin kaybolan ustalıklar açısından geleneğinin oluştuğunu umuyoruz. Nitekim gözle görülür bir iyileşme fark ediliyor.

Medeniyet kini meselesine dönecek olursak, Antik Yunan sütunlarını yok etmeden yapılan Selçuklu eserini tarihi ve sanatsal anlamda değersiz bulup yok eden zihniyetin Osmanlı eserlerinin ihya edilmesine karşı olması beklenmeyen bir durum değildi.

Baştan savma liyakatsiz ellerde yapılan uygulamaları eleştirerek olması gerekene işaret etmekle, eksik olana bile tahammül edemeyen eleştiriyi yani medeniyet kinini karıştırmamak lazım.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Akif Emre
07-05-16
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
KENDİ MEDENİYETİNE DÜŞMAN BİR ZİHNİYET
Online Kişi: 21
Bu Gün: 153 || Bu Ay: 6.665 || Toplam Ziyaretçi: 2.216.257 || Toplam Tıklanma: 52.124.912