ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 2153
Yazar: Ömer Lekesiz
NABİ AVCI'NIN İŞİ NEDEN ZOR?

NABİ AVCI'NIN İŞİ NEDEN ZOR?Sayın Nabi Avcı, Kültür (ve Turizm) Bakanı oldu. Tebrik ediyorum; onun ve milletimizin hakkında hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Avcı'nın kültürle ilgisini, sanat edebiyat ortamıyla ilişkisini bilenlerden kime sorduysam, bu bakanlığa gelmesinden memnuniyet duyduklarını ifade ettiler.

Öyle ya, gençliğinde şiir yazmış, dergi çıkarmış, gazete yönetmiş, yayınevi kurmuş, kültürel iletişim ve iletişim kültürü üzerine kitaplar yazmış, birçok kalem erbabının yetişmesine çalışmış, kültüre, sanat ve edebiyata meraklı gençlere ağabeylik etmiş biri olarak Avcı'nın Kültür Bakanı olmasından ancak memnuniyet duyulabilir.

Oysa ki, daha tecrübeli oluşundan başlayan ciddi endişelerim var benim; kısaca, Avcı'nın işinin hiç de kolay olmadığını düşünüyorum.

Şöyle ki, ne dergi ne gazete ne de kitap yayıncılığı Avcı'nın bunlarla uğraştığı zamandaki hallerinde değiller; her şey gibi onlar da çok hızlı bir değişime uğradılar.

Hâlâ Türkiye'nin düşünsel birikimini temsil eden Yeni Şafak'ı dışarıda tutarak söylersek, büyük gazeteler adeta yandaşlık ve tetikçilik kastıyla, küçük gazeteler ise ilgili kurumdan ilan alıp, yan gelip yatma maksadıyla çıkıyor gibiler.

Dergilerde ise it ayağı at ayağına çoktan karışmış durumda. Merkezde yer alan İtibar ve Karabatak dergileri dışındaki fotokopi dergileri, geleceğe taşımak istedikleri idealleri borç yüküne tahvil ederek, üç beş sayı çıkıp kapanıyorlar ve hemen yerine ibret almaz maceracıların yeni dergileri sökün ediyor.

Kitap yayıncılığında ise, butik yayınevlerinin sayısı bir elin parmak sayısını geçmiyor artık. Dolayısıyla bir davayı dert edinenlerin sayısı da bu sayıyı geçmiyor. AK Parti iktidarlarının ilk on yılında devletten çokça beslenmiş olan Paralel yayınevleri, şimdi kripto devrine geçerek gemisini yürüten kaptan olmaya çalışırlarken, diğer büyük olarak niteleyebileceğimiz yayın evleri, bunların biraz geriye çekilmelerinden doğan boşluğu doldurabilmek için devletten bir işaret bekliyorlar.

Öte yandan, Gezi Eşkıya Kalkışmasında büyük darbe yiyen ve düşük bir seviyeye inen itibarını olsun koruyabilmek için Avrupa'da müsait gördükleri son kelaynaklar mağduriyetiyle her kapıda ağıtlar yakan kültürel hegemonya mensuplarının, oralardan aldıkları, hamili kart yakinimizdir ibareli kartlarla hala kültür-sanat pastasından aslan payını kapma çabaları var.

“Biz sanatçı olmak bakımından peşinen muhalifiz ama devlete sövsek de saysak da o bizi beslemek zorundadır” diye tempo tutan tiyatrocular, ressamlar, çalgıcılar, dansörler ve dansözler, heykelciler, mimarlar, sinemacılar… var sırada.

Üstüne üstlük bunlar yeni atölyelerin, sergi salonlarının açılmasını, eserlerinin resmi kurumlarca satın alınmasını bekledikleri gibi, devlet imkanlarıyla yurt dışına taşıp, eserlerini mukallidi oldukları ağabeylerine, ablalarına beğendirmek arzularıyla dopdolu olarak kuyrukta bekliyorlar.

Bunlardan da önemlisi, çocuklarının eline verdikleri 7/24 aktif olan son model akıllı cep telefonlarını, tabletleri kontrolden aciz olup, onların bu düşkünlüklerinin aldıkları eğitiminden kaynaklandığını sanarak, sorunun çözümünü devletten bekleyen aileler var.

Yine çocuklarından, sadece sınavlarda birinci gelen yarış atının performansını gözettikleri halde, onlardan ahlaklı olmayı, edepli davranmayı, sorumluluk paylaşmayı da devletin sağlamasını bekleyen ebeveynlerden oluşan sayıları azımsanmayacak bir yığınla karşı karşıyayız.

Gelin görün ki, tüm bunların yanı sıra Avcı'nın, yukarıda parantez içinde ikincil bir iş gibi verdiğim ancak maddi teamüller açısından ilk sıraya lök gibi oturan turizm işiyle uğraşması da zorunlulukları arasında yer alıyor.

Bunlara şunu da ilave edelim: Avcı, Kültür (ve Turizm) Bakanlığı'nı şahsen ve elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmak niyetiyle seçmedi. Türkiye Cumhuriyeti'ndeki partilerden bir parti olarak iktidarda bulunan AK Parti'nin milletvekili olması nedeniyle bu bakanlığa getirildi.

Demem o ki, Avcı, temsil ettiği kulvarda partisinin çıkarlarını, başarılarını da dikkatle gözetmek zorundadır. Dolayısıyla son tahlilde bir kitle partisi olan AK Parti'nin içkin olduğu tüm sivil grupların, ideolojisi ve dünya görüşleri farklı olan kesimlerin yararlarını da gözetmek, korumak ve kollamak mecburiyetindedir.

Cumhurbaşkanımız, bu meseleleri hepimizden daha iyi bilir. Şunca zamandır kültür konusunda nötr bir politikayı baş yere yürütmedi; buranın ne kadar mayınlı bir saha olduğunu, derlenip toparlamaktansa dağınık bırakılmasının daha evla olacağını da çok iyi biliyordu.

Ancak Gezi Eşkıya Kalkışması, Paralel yapının oyunları derken, kültür sahasına el atılması şimdi kaçınılmaz hale geldi. Avcı da bu manada en uygun isimdi.

Demem o ki, Sayın Nabi Avcı'nın elinde bizim bilmediğimiz sihirli bir değnek varsa mesele yok.

Ama benim endişelendiğimce, ya yoksa!?

İşte o zaman, yandı gülüm keten helva!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ömer Lekesiz
27-05-16
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
NABİ AVCI'NIN İŞİ NEDEN ZOR?
Online Kişi: 22
Bu Gün: 466 || Bu Ay: 5.856 || Toplam Ziyaretçi: 2.214.585 || Toplam Tıklanma: 52.112.567