ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÂKİF EMRE
Okunma Sayısı: 2078
Yazar: Akif Emre
LOZAN'IN SESİ BAĞDAT'TAN GELDİ

LOZAN'IN SESİ BAĞDAT'TAN GELDİAnkara'da Lozan polemiği yaşanırken yankısı Bağdat'tan geldi. Aslında bu işin 'doğasına uygun' bir tepkiydi ve bu kimseyi şaşırtmamalı. İmparatorluğun tasfiyesi ve onun mirası üzerinde yeni devletin inşasını resmen tamamlayan Lozan anlaşmasının ana ekseni kurulacak yeni entitenin Batı ile olduğu kadar Ortadoğu ile ilişkilerinin mahiyetinden ibarettir.

Lozan “zafer mi hezimet mi” şablonuna indirgenen anlaşmanın Türkiye'ye biçtiği rol, bir ulus devlet olarak imparatorluk mirası ile her tür bağının koparılması şeklinde özetlenebilir. Bu bağın koparılması sadece jeostratejik ilişkiler bağlamında değil, kültürel müşterekliklerin de kesilip atılmasıdır. Osmanlı'yı parçalayan emperyalizmin “evrensel medeniyet değerleri” ile devralınan mirasın tarihi ve kültürel kökleri arasında yapılan bir tercihti bu.

Bu nedenle Türkiye ile Ortadoğu sınırı ortak paylaşılan bir çizgiden ziyade kesin bir kopuş hattının, ayrımın sınırıdır. Bu ayrım coğrafi olduğu kadar yoğrulduğumuz medeniyet değerlerinden, ortak tarihi köklerden kopuş anlamına geldi.

Lozan tartışmaları Batı için iki önemli endişeyi hatırlatır: Bir, Türkiye'ye biçilen dış politika alanında değişim. İkincisi içerde kurulan statükonun ana yönelimlerinde bir değişim olup olmayacağı.

Adeta Batı'nın sinir uçlarına dokunmak anlamına gelen Lozan tartışmasına Bağdat'tan cevap gelmesi bu açıdan beklenen bir durum. Bağdat adına konuşanların bu meselede özne olmadıklarını, siyaseten ehil bile olmadıklarını söylemeye gerek yok. Siyasi iradelerini rehin verdikleri anlaşmaları imzalayanlar Bağdat'ın ruhunu, tarihini ne kadar temsil edebilirler ki.

Amerikan işgalinde bir ülkenin, Amerikan denetiminde ve garantörlüğündeki yönetiminin ülke bütünlüğü ve toprak egemenliğinden bahsetmesi siyasal ironi olabilir ancak. Bağdat'ın bu rehin hali ile ülkede bulunan TSK varlığını bağımsızlık ve ulusal onur sorunu olarak gündeme getirmesinin zamanlaması çok net olarak Lozan tartışmaları ile alakalıdır.

Türkiye'nin Ortadoğu daha açıkçası Osmanlı mirasını paylaşan Müslüman uluslarla anlamlı ilişki kurmamasının garantisinin Lozan olması zaten her şeyi açıklıyor.

Türkiye'nin gerçekte Lozan'ı tartışmaya açabilecek potansiyelinin, uluslararası düzlemde davet edeceği muhtemel tehdit ve riskleri göğüsleyecek gücünün olup olmadığı ayrı bir konu.

Her ne kadar sorun, Lozan'a rağmen dış politikada eksen değişimi ihtimaline karşı küresel güçlerin yerel müttefiklerini öne sürmesi şeklinde görünse de asıl tepkinin içeri ile alakalı olduğundan kuşkum yok. Zira Bağdat'ı bu çıkışa cesaretlendiren Amerika'nın Türkiye'nin askeri gücünün, ekonomik yapısının bırakalım Irak'ı işgal etmeye, eksen değiştirme riskini ne kadar göğüsleyip göğüslemeyeceğini gayet iyi biliyor olmalı. Gerçi bu statüko değişiminin sözünün bile edilmesi yeterince rahatsızlık vereceği muhakkak.

Asıl endişelendikleri hususun Lozan'ın ima ettiği içerdeki tercihlerin, yönelimlerin değişme ihtimalidir. Siyasi bir polemikten öteye geçmeyen Lozan tartışmasının ima ettiği gelecek perspektifinin alarm zillerinin çalmasına yetecektir.

Her konuda olduğu gibi bu hassas konuyu da ağır bir hamasete kurban etmekte üzerimize yok. Belki bu vesile Lozan'ı kutsayanların inançlarını sorgulamalarına vesile olacak bilgi akışı ya da Lozan'ı lanetlemekten öte bir perspektif geliştiremeyenler için de siyaset ve dünya vizyonu geliştirecek açılımlara vesile olabilseydi. En iyi yaptığımız ise, hak etmediğimiz ölçüde belayı üstümüze çekecek tepkiye neden olacak genellikle parıltılı söylemlerin esiri olmak.

Bunca yıl geçmesine rağmen neden yakın tarihimizle ilgili aklı başında bir konuşma, değerlendirme, en azından tarih disiplini içinde ortaya eser konulmaz? Tüm bunlar yapıldığında elbette herkes aynı sonucu çıkarmayacak, farklı yorumlar olacak. Kimin neye neden karşı çıktığı veya savunduğu hakkında elle tutulur sağlıklı kriterlerimiz olurdu. Siyasal tercih de bu sağlam bilgiler üzerinde yapıldığında anlam kazanır, saygı görür. Etkili olur/du.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Akif Emre
08-10-16
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
LOZAN'IN SESİ BAĞDAT'TAN GELDİ
Online Kişi: 19
Bu Gün: 501 || Bu Ay: 5.891 || Toplam Ziyaretçi: 2.214.662 || Toplam Tıklanma: 52.113.223