Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM | Okunma Sayısı: 2387 |
“MÜSLÜMAN MAHALLESİ” temalı 30 mesajlık dizimize başlıyoruz. Ya Allah Bismillâh!
Değerli kardeşim İbrahim Tenekeci ile tanışmamızda da aynı hissi yaşadım.
Yeni tanıştığınız biriyle, ortak dostlar ve münasebetlerle, kırk yıldır tanıştığınız bir dost gibi sohbet etmenin sırrı nedir?
Bunun sırrı, aynı çevrede, Müslüman mahallesinde büyümektir.
Atalarımızın dediği gibi, “Biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz.”
Nitekim Arapçada “ümmet”, kırk ile yüz arası kişiden oluşan cemaate denir.
Kırk sayısındaki gibi, varlıktaki bu ilahî takdirin, sayısal mantığın keşfini hurûfilik sayan ilahiyatçı bozuntuları vardır.
Efendimiz’in “Bana cesaret ve nikâhta kırk er kuvveti verildi” hadisi, Hz. İbrahim gibi “tek başına bir ümmet” oluşuna delalet eder.
İmâm-ı Şâfiî’nin bir beldede Cuma namazının vücûbunu kırk Müslümanın varlığına bağlaması bu yüzdendir.
Hz. Ömer radıyallâhü ‘anhın kırkıncı Müslüman olmasıyla Müslümanlar ümmet olmuş ve açıktan Kâbe’de namaz kılmaya başlamışlardır.
İşte Ümmetin çekirdeği, Mescid-i Nebî’nin Cemaati, sahâbe-i kirâm rıdvânullâhi aleyhimdir; Cuma namazını kılanlar, Cemaat=Ümmet demektir.
15 Temmuz’dan sonra “Cemaat arayan câmiye gelsin” diyen kara cahiller, ne bilsin bunu. Cahile cahilliğini anlatmak için de bilgi gerekir.
Kur’ân-ı Kerim’deki “Mü’minlerin Yolu” (Nisâ/115) ifadesinin açılımı “Cemaatin Sünneti”dir; Müminler=Cemaat yolcular,Sünnet, yol demektir
Mü’minlerin Yolu, Peygamber (sünnet) ve ashabının (cemaat) yolu olduğu için Ehl-i sünnet ve cemaat yolu=Sünnîlik İslâm'ın kendisidir.
Sünnîliğe İslâm’ın (ana) yorumu diyenler, Peygamber ve ashabının yolu dışında bir İslâm yolu olabileceğini iddia ediyorlar demektir.
Mü’mini Haşhâşilik gibi belalara bulaşmaktan koruyacak yegâne yol, “Cemaatin Sünneti= Mü’minlerin Yolu”nda olmaktır.
Sünnete bağlılık ise ancak Cemaatle, Müslüman mahallesinde yaşamakla mümkündür.
İslâm dünyasında mahalle mescidin, şehir ise “mescid-i câmi” veya “câmi-i kebir” denen câminin etrafında kurulur.
Yani mahalle halkı, câmi cemaatidir. Mahalle, adını câmiden veya yaptıran şahsın isminden alır, İskender Paşa Câmii/Mahallesi gibi.
İşte sosyolojik olarak “mahalle baskısı” denen şey, cemaatin bu ahlakî murakabesidir; çünkü göz gözden utanır.
İs yanına var is koksun, mis yanına var mis koksun. Sürüden ayrılanı kurt kapar.
Mü’min, gerektiğinde Müslüman mahallesinden dışarıya açılabilir ama ondan ayrılamaz.
O yüzden günde hiç olmazsa bir vakit namazımızı muhakkak -tercihan mahalle- câmimizde kılarak cemaatten kopmamaya çalışmalıyız.
Akşam namazına Dülgerzâde Câmiinde buluşalım gibi olabildiğince saatlere göre değil namaz vakitlerine göre randevularımızı ayarlamalıyız.
Bugün sekülerleşmenin ana sebebi, betonperestliğin hâkimiyeti sonucunda câmi/mahalle özdeşliğinin kaybolmasıdır.
Câmi/mahalle özdeşliğine güzel bir örnek, bir zamanların Edirne’sidir.
Sekülerleşmenin ana sebebi, sünnet ve câmi-eksenli bir hayatın yerini kültür ve avm-eksenli bir hayatın almasıdır.
Bu durumun birbirine bağlı iki sonucu, atomizasyon (tefrika) ve hücre evlerinde, salonlarda atomik örgütlenmedir.
Câmi olmazsa cemaat, cemaat olmazsa sünnet, sünnet olmazsa İslâm, İslâm olmazsa kurtuluş olmaz.
Meydanı Haşhâşiler, Kur’ân Müslümanları gibi şakîler doldurur. O yüzden kurtuluş yolu, sünnet ve câmi-eksenli bir hayata dönüştür.
Bunun yolu ise eğreti kampanyalar değil, yeniden câmi/mahalle özdeşliğine dayalı bir şehre dönüştür.
Bu, şu anda imkânsız görünse de insan hayal ettiği müddetçe yaşar. Unutmayalım ki Allah nurunun tamamlayıcısıdır, kâfirler hoşlanmasalar da...
Yazar: Bedri Gencer |
11-12-16 |
||
E mail: twitter.com | Tweet | ||