ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM
Okunma Sayısı: 1983
Yazar: Mustafa Çelik
BELİMİZİ KIRAN HİLÂFETSİZLİKTİR

Cahiliye düzeninin hükümleri kalkmasın diye direnenlerHilafetsiz yetim ümmetin hâli

Hilafet, sahib-i ümmet olan nebevî bir nizamdır. Hilafet nizamını “mürteciliğin alâmeti” gibi görüp mutlak manada terkedilmesi ve unutulması gereken bir müessese olduğunu savunmak, itiraf edilemeyen İslâm düşmanlığının bir tezahürüdür.

Hilafet, dünya Müslümanlarının güç kaynağıdır. Onların dinleriyle olan bağı ve bağlantısıdır. Ebû Hüreyre radıyallahuanhten rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Oruç kalkan-dır...” (Buharî, Savm: 2; Müslim, Sıyam: 162). Yine Ebû Hüreyre radıyallahuanhten rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “İmam kalkan-dır...” (Buharî, Cihad 109; Müslim, İmâre 43). Hadis kitaplarımızda yer alan rivayetler içinde “kalkan, siper ve örtü” diye tercüme edebileceğimiz “cünne” kelimesinin Sevgili Peygambe-rimiz tarafından birbirinden oldukça farklı iki şey için oruç ve imam (halife, emir, komutan) için kullanıldığını görmekteyiz. Biri kulluk görevi, diğeri tamamen sosyal yapının en başta gelen temsilcisi ve sorumlusu olan oruç ve imamın aynı şekilde “kalkan” olarak değerlendirilmesi, bizim için, günümüzün gelişen şartlarında, (üstelik Ramazan orta-mında) üzerinde durulması gerekli fevkalâde dikkat çekici bir tespit ve çok ciddi bir uyarı niteliğindedir. Ümmet için liderin asıl işlevini ve yerini belirlemiştir. Bir millet ya da ümmet için liderin, asker için kalkan ya da zırh gibi koruyucu bir fonksiyona sahip olduğunu açıklamıştır. Ancak burada dikkat çeken bir başka husus daha bulunmaktadır. O da imamın, taarruz ve savunma gibi savaşın her iki safhasında da gereğine işaret edilmiş olmasıdır. Bu, imamın her iki durumda, bir başka ifade ile her hâl ve şartta ümmet için gereğine işaret etmektedir. Nitekim hadisi değerlendiren şârihler de, burada vurgulanmak istenen mananın, sadece harb hâli ile sınırlı olmadığını, bütün bir hayatı kapsadığını, çünkü imamın, Müslümanlar için her türlü ihtiyaçlarını karşılamakta daimî bir melce, sığınak ve müracaat kaynağı olduğunu bildirmişlerdir. İmamın sadece dış tehlikelere karşı bir kalkan değil, aynı zamanda iç kargaşa hallerinde de bir kısım insanların diğerlerine verecekleri zararı önleyici, İslâm merkezini ve otoritesini koruyucu, her türlü şer odaklarına karşı bütün değerleri himaye edici olduğu sonucuna varmışlardır. (Aliyyu’l-Kârî, Mirkatu’l-Mefâtih, VII, 244245, (tahkikli baskı).)

Dünyanın değişik yörelerinde sırf dinlerinden dolayı zulüm gören ve kıyıma tabi tutulan Müslümanlara, İslâm dünyasının el uzatamaması, zalimlere karşı etkili bir tavır alamaması, Hilafet nizamına ve hilafet nizamının başındaki halifeye sahip olamamalarındandır. Hilafetsiz ve Halifesiz Müslümanlar, korumasızdırlar; yalnız ve biçaredirler.

Hilafet, Müslümanların birlik ve beraberliğinin korunmasıdır. Müslümanların birlik ve beraberliğinin korunması, onların din ve dünyalarının korunması anlamına gelmektedir. 

Müslümanlar için hilafetsiz ve halifesiz kalmak, beşeriyet âleminin yetimi olmaktır. İslâm’ın iktidar ve muktedir olmadığı bütün ortamlarda Müslüman yalnız ve biçaredir. İslâm’ın yönetim biçimi olan Hilafet ve başındaki halife derdine derman olacak çaredir. Genelde İslâm coğrafyasında özelde ise ülkemizde müesses firavunî düzenin taşlarını yerinde oynatan, hilafet nizamının yeniden ihyasına hizmet edecek olan her adımın, her faaliyetin yanında olmak, hilafet sevdalılarının asli misyonlarındandır.

Hilafeti inkâr edenin aklından, dininden ve vicdanından şüphe etmek, sahih iman sahibi olan her Müslümanın en tabiî hakkıdır. İslâm’da Hilafet ve Halife şarttır, zarurettir, vaciptir.

Hilafet ve Halife’nin naspedilmesinden maksad; dini ikame etmek, Raiyyeyi (halkı) himaye etmek, Allah yolunda cihad etmek. Bunlar hilafetin maksatlarıdır. Bunlar tahakkuk ettiğinde hilafet sahih ve şer’an bağlayıcıdır. Aksi takdirde değildir.

Hilafetin yokluğunda geldik dünyaya. Allah’ın inzal ettiği Hüda yerine hayatlarımız tabi tutuldu hevaya. Hilafet nizamından gayrisine uymak Müslümana gayr-i caiz. Çünkü Ümmet Hilafet’in yokluğunda sahipsiz, kimsesiz ve aciz. Her şeyi halifede gören bir düşüncenin eksikliği ne kadar ortada ise, onun millet ve ümmet için “kalkan” niteliğini gözardı etmek de mes’eleyi hiç anlamamak ya da anlamazdan gelmek demektir. İslâm ümmeti için merkezî otoriteden yani hilafetten ve halifeden mahrumiyet, kıyamet şiddetinde bir tehlikedir. Hilafetin yokluğunda dünyaya gelmiş her Müslüman yatağını arayan nehirdir. Halifesiz kalmış Müslüman hür değil esirdir!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Çelik
08-04-17
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
BELİMİZİ KIRAN HİLÂFETSİZLİKTİR
Online Kişi: 21
Bu Gün: 317 || Bu Ay: 6.307 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.387 || Toplam Tıklanma: 52.118.800