ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / KİTAP
Okunma Sayısı: 1331
Yazar: Dursun Gürlek
KİTABIN SAĞLIK BİLGİSİ (Kitap bakımı)

KİTABIN SAĞLIK BİLGİSİ (Kitap bakımı)Kitap Muzırları

Medeniyetimizin asıl malzemesini teşkil eden kitaplar ve kütüphaneler hakkındaki haberler doğrudan ilgi alanıma girdiği için onları muhakkak okurum. Perşembe günü Yeni Şafak’ta “Kitapların Duş Keyfi” başlığıyla yayımlanan haberi de işte böyle bir merakla gözden geçirdim.

Haberden anlaşıldığına göre, Anadolu Üniversitesi yerleşkesinde bulunan kütüphanenin kitapları üç yıldan bu yana “Kitap Duşu” sistemiyle temizleniyormuş. Ultraviyole ışınlarıyla bir kitabın 40 saniye içinde kapağının, yapraklarının ve cildinin temizliği sağlanıyormuş. Rektörün ifadesiyle, böylece hem çocukların sağlığı düşünülüyormuş, hem de tozlu raflardaki kitapların ömrü uzatılıyormuş.

Burada hemen belirtmek isterim ki, kitabın düşmanı sadece tozdan ve tozlu raflardan ibaret değildir. Bu zararlı maddelerin içinde daha başka nesneler de bulunuyor. Mesela kitap kurtları da bu listeye giriyor. Gerçi “kitap kurtları” deyince akla kitap dostları, kitap âşıkları geliyor ama ben bu yazımda onlardan değil de, gerçek kitap kurtlarından, diğer bir ifadeyle kitap muzırlarından söz etmek istiyorum

Yıllarca Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nin müdürlüğünü yapan Muzaffer Gökman’ın kitaplar ve kütüphaneler hakkında bir hayli çalışması bulunuyor. Bunlardan bazılarını, kütüphanecilik hakkında daha çok teknik bilgiler veren, kitapları zararlı maddelerden ve zararlı insanlardan korumak için alınması gereken tedbirlerden bahseden eserler teşkil ediyor. Mesela bunlardan biri olan “Kitabın Sağlık Bilgisi” bize konuyla ilgili önemli bilgiler veriyor. Kıdemli kütüphanecimiz, önce “kitap” hakkında kısa bilgiler verdikten sonra, onların bakım ve korunması için ne yapmak gerektiğini izah ediyor. Adı geçen eserin en can alıcı bölümünü – tabii ki – kitabın düşmanları oluşturuyor. Gökman’a göre, çeşit çeşit kitap düşmanı vardır, ne yazık ki bunların içinde insanlar da bulunmaktadır. Yine teessüfle belirtmek icap eder ki, kitap zararlılarının içinde en tehlikelisi diye bildiğimiz o küçük haşereler değil, bizzat insanlardır. Muzaffer Gökman, sözün burasında bir ikazda bulunuyor, kütüphanelerimizde memurların, evlerdeki kütüphaneler için de, ev sahiplerinin en fazla dikkat etmeleri gereken düşmanlar, bu kabil adamlardır, diyor.

Muzaffer Gökman, kitaplara zarar veren nesneleri rutubet, sayfaların yapışması, güneş ışığı, tozların ortaya çıkardığı kurtlar diye sıraladıktan ve bunlar hakkında kısa kısa bilgiler verdikten sonra sözü kitap hırsızlarına getiriyor, adı geçen eserinde kitap sirkatçilerinin kütüphaneden nasıl kitap aşırdıklarına dair çarpıcı örnekler veriyor. Sadece kütüphanelerin mi, şahıslara ait kitapların da bir takım hasımları bulunuyor. Aldıkları kitapları geri getirmeyenler, getirseler bile perişan bir halde teslim edenler de aynı gruba giriyor. Bunların içinde ödünç aldıkları kitaba sahip olmak düşüncesiyle unutturmaya çalışanlara da rastlanıyor. İşte bu türlü arsızlık ve hırsızlık olayları, kitap dostlarını bir takım tedbirler almaya yönlendiriyor. Mesela, bir daha kimseye kitap vermemek için yemin bile ettiriyor. Ödünç aldığı kitapları iade etmemek suretiyle kütüphane kuranlar bile vardır ki, bunlar da arızalı insanlar olarak karşımıza çıkıyor.

Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nin hafız-ı kütübü Muzaffer Gökman’a göre, kitap zararlılarının bir bölümü de, tahripçilerden meydana geliyor. Direkt olmasa bile, dolaylı yollardan kitapları tahrip eden bu adamlara daha çok umuma açık kütüphanelerde rastlanıyor. Okuyucuya verilmek için depodan çıkarılan bir kitap bazen kötü niyetli bir okuyucunun (!) masasına gidebiliyor. Sadece kendisini düşünen bu hoyrat eller, okurken veya not alırken dirseklerini sayfaların üstüne koyup yıpranmalarına sebep oluyorlar. Hatta aldıkları notları kitabın üstünde yazanlar bile oluyor. Parmaklarını tükürükleyerek sayfaları çevirenlere, kapağı kıvırarak okuyanlara gelince, onların da bu yanlış hareketleri – tabii ki – kitapları rencide etmiş oluyor.

Kütüphane muzırlarının arasında bir de jiletçiler bulunuyor. Bunlar kitaptan ziyade gazete ve dergi koleksiyonlarına zarar veriyorlar. Sözde araştırmacı, önüne konulan gazete cildinin sayfalarını çevirirken aradığı yazıyı veya fotoğrafı bulunca, onu normal yollardan, yani resmini çekerek, kopya ederek değil de, sayfayı keserek bir nev’i cinayet işliyor. Aynı vahşi yöntemi – tabii ki – dergiler için de uyguluyor. Bendeniz bu cinayet örnekleriyle defalarca karşılaştım.

Biliyor musunuz? Kesici aletler kullananların içinde tanıdık isimler, yani bazı yazarlar bile bulunuyor. Anlatayım: İkinci el kitap satışı yapan bir arkadaşım, geçenlerde telefon etti. Hocam, birkaç koli eski kitap ve evrak satın aldım. Gel, bak. Belki işine yarayacak bir şeyler çıkar, dedi. Derhal arkadaşın dükkânına gittim. Önüme konulan kolilerden hayli kitap ve dergi seçtim. Lakin duyduğum mutluluk uzun sürmedi. Eve gelip de kitapların ve dergilerin bazı sayfalarının kesilmiş olduğunu görünce büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Ünlü yazarlarımızı “bütün cepheleriyle” anlatan bu beyefendi, hem de kendi kütüphanesine ait kitapların birçoğunu – tabirimi mazur görün – kılıçtan geçirmiş. Bu harp malullerinin içinde merhum Sadeddin Nüzher Ergun’un “Türk Şairleri” isimli nâtamam antolojisini de gördüm. Takım halindeki bu antoloji de – ne yazık ki – katliâma uğramış.

Kitap düşmanları saymakla bitmiyor. Ne yazık ki bunların arasında bazı idareciler bile bulunuyor. Ne demek istediğimi daha iyi anlamak için, harf inkılabından sonra eski yazılı kitaplara uygulanan imha hareketini gözden geçirmekte fayda var. Özellikle bin dokuz yüz otuzlu ve kırklı yıllarda, yani tek parti döneminde bu ülkede bir kültür faciası yaşandı. Bazı vilayetlerin valileri kitap ve Osmanlıca evrak katliâmında o kadar ileri gittiler ki, şehrin sokaklarında tellallar dolaştırıp evlerdeki bütün eski yazılı kitapları toplattılar, bununla da kalmayıp meydanlarda cayır cayır yaktırdılar. Kitap imha memuru diyebileceğimiz böyle valilerden birini yakından tanımak ve dehşet verici icraatı hakkında bilgi almak istiyorsanız kıymetli şairimiz Yavuz Bülend Bâkiler’in “Gidenlerin Ardından” isimli eserinde “Hasip Efendi” başlığıyla yer alan yazıyı okumanız gerekiyor.

Not: Yeni Şafak’ta yazmaya başlamam dolayısıyla arayıp tebrik eden Mehmet Nuri Yardım, Muzaffer Doğan, Resul Tosun, Mahmud Bıyıklı, Vehbi Vakkasoğlu, Orhan Âlimoğlu beylere ve diğer dostlara teşekkür ederim.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Dursun Gürlek
20-01-19
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
KİTABIN SAĞLIK BİLGİSİ (Kitap bakımı)
Online Kişi: 18
Bu Gün: 496 || Bu Ay: 8.309 || Toplam Ziyaretçi: 2.219.383 || Toplam Tıklanma: 52.154.892