ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / PORTRELER
Okunma Sayısı: 549
Yazar: Mahmut Bıyıklı
HARPUT BEYEFENDİSİNE VEDA!

HARPUT BEYEFENDİSİNE VEDA!

Çağımızın çilekeşlerinden, Allah'ın davasının davacısı olmuş, Medreseyi Yusufiyede çilesini doldurmuş, Harput’un yiğit evladı, ilim adamı, gönül adamı, kültür adamı, şair yazar Dr. Ahmet Tevfik Ozan Ağabey uçmağa vardı.

Elazığ denilince ilk aklıma gelen isimlerden biriydi. O güzelim Harput kültürünü içinde yaşatan yüzüne yansıtan sözüne katan son muhafızlardandı.

Muhafızlar sadece cephede vatan koruyanlar değildir. Şehirlerin kadim kültürünü muhafaza etmeye çalışan, geleneği yaşatan geleceğe taşıyan kültür muhafızları da vardır.

Ahmet Tevfik Ozan işte onlardan biriydi. Doğup büyüdüğü şehrin ağıtlarına türkülerine masallarına ninnilerine şiirine hikâyelerine vakıftı.

Geçmiş güzel günlere hasret çektiği kadar günümüzdeki ihanetlere öfkelenenlerdendi. Şehrin çarpık kentleşmeyle yok edilen hafızasına içi yanan, hatıralarda kalan sokaklarına, çarşılarına gözyaşı dökenlerdendi.

Doğduğu yer bir anlamda ruhunun doyduğu yerdi. Şehirle bu denli kuvvetli rabıta kuran insan sayısı azdır. Maalesef o az olanlar da birer birer çekiliyor aramızdan.

Şehrin gerçek efendileri sessiz sedasız veda ediyor. Kim bilir belki de kalpleri dayanmıyor talan edilen güzelliklere, kadir bilmezliklere vefa bilmezliklere.

Kimlik krizi yaşayan toplumun sıkıntısı onların kalbinde kriz olarak olarak kendini gösteriyor.  Sonrasında başlık atıyor koca koca gazeteler. Kalbine yenildi diye. Kalp adamlarını başka ne yenebilir ki.

 Kavga meydanlarında yenilmeyenleri vatanının ha ekmeğini yemişim ha kızıl kurşun diyenleri başka ne yenebilir ki.

Onlar ki insanlığın bütün acılarını kalbinde hissedip memleketin sorunlarının kalbine atan nahif yürekli adamlar.

 Kırılmayı tercih edip kırmamaya özen gösteren bu gönül adamları kâinatı kalplerine sığdırarak yaşarlar bir ömür boyu.

DAİMA GÖNÜLLÜ

Şehrin kültürüne sosyal hayatına katkı sunmak onlar için bir ibadet hükmündedir. Yüzlerinde sevap neşesi taşıyan dervişler gibi sürekli verir sürekli üretirler.

Daima gönüllüdürler. Bir bakmışsınız şehirde çıkan bir derginin sayfalarında, bir bakmışsınız yerel televizyonun kültür programında, bir bakmışsınız şehirde kurulmuş derneğin en ön safında.

İşte Ahmet Tevfik Ozan da o gönüllüler ordusundan bir nefer. Kim okur kim dinler derdi yok. Kimse okumasa kimse dinlemese de her şeyi gören kudret sahibi var ya. Gerisi ne gam diyerek yola devam.

Bu babayiğitlik sadece samimiyetle inanmış inandıklarına içtenlikle bağlanmış şeksiz şüphesiz teslim olmuş müminlerde bulunur.

 ARŞİVLİK PROGRAMLAR YAPTI

Ozan da işte o tam inanmış teslim olmuşlardandı. Vefatına kadar yerel televizyonda ardıç dalından koku yaydı yeryüzüne.

Zaman zaman internetten açar dinlerdim. ‘Sevgili seyircilerimiz uydu üzerinden yayınımız orta Asya’ya Balkanlara Kafkaslara bütün dünyaya gidiyor. Sanmayın ki sadece Elazığ’a ulaşıyor sesimiz’ diyerek kemali ciddiyetle yaptığı programı hayran hayran izlerdim.

 Kafkaslardan, Balkanlardan, çok uzaklardan kimse izler miydi bilmiyorum ama onun kalbinin oralarda attığı kesindi.

Bir şehre sığmayacak cüsseye sahipti. Çok uzaklara ecdadının at koşturduğu topraklara selam çakması boşuna değildi.

TV programlarındaki edebi lezzeti ulusal kanallarda bulamazdınız. Yıllar önce Kayseri’de kurulan Elif TV’de de muhteşem programlara imza attı.

Özellikle şair Abdurrahim Karakoç gibi Türk edebiyatının dev isimleriyle Abdullah Saraçoğlu gibi Kayseri’nin yetiştirdiği büyük âlimlerle arşivlik programlar yaptı.

ERCİYES ÖZLEMİ

 Sadece memleketi Elazığ’a değil Kayseri gibi görev yaptığı şehirlerin de kültür sanatına katkılar sundu, değerli hizmetlerde bulundu.

Kayseri’deki bütün kültür adamlarıyla yakın dostluklar kurdu. Öyle inanıyorum ki vefat haberi sadece Elazığ’daki yakınlarının değil Kayseri’deki dostlarının da ciğerini yaktı.

Kayseri’yi Türk dünyasının çadır direği olarak gördü. Şiirlerinin çoğunun ilhamını bu kadim Selçuklu şehrinin manevi havasından aldığını biliyoruz. Ahir ömründe Hazarın kıyısında yaşasa da Erciyes özlemi hep diri kaldı.

Dost halkası genişti. Eli kalem tutan herkesi tanırdı. Milli manevi değerlere bağlı yazar çizerlerle yakından dostlukları vardı. Herkeste güzel hatıralar bıraktı.

YÜREKLENDİRİCİ

Savaşla alınan toprakların kalıcılığının o topraklarda üretilen değerlerle mümkün olacağının şuurunu taşıyanlardandı.

Edebiyatın bu anlamda önemini çok iyi bilenlerdendi. Genç şair ve yazarlarla kolay ahbaplık kurup onları yüreklendirmek konusunda ustaydı.

Amatör bir dergi çıkaran gençle konuşmasını görmüştüm. O kadar çok ciddiye alıyordu ki sanki uluslararası alanda edebiyat ödülü alan birisiyle konuşuyormuş gibiydi.  Edebiyat heveslisi gence önemli bir iş yaptığını hissettirecek şekilde iltifatlarda bulunuyor, gelecekte daha güzel işler yapacağının müjdesini veriyordu. 

BABACAN BİR HOCA

Talebeye dost olmayı her hoca başaramaz. Bazen kariyeri bazen kibri uzak tutar hocaları gençlerden.

Ozan ise talebe milletinin baba hoca dediği sevdiği saydığı hocalardan biri olarak hepsinin gönlüne girmeyi başardı.

Üniversite dolayısıyla gurbete çıkan çocuklara öz yeğeniymiş ve onların amcası dayısıymış gibi davrandı.

Gençlik yıllarında hayatlarını karartan kutuplaşmalardan uzak durmaları noktasında öğrencilerini uyarıp, onlara okullarını dereceyle bitirip vatana hizmet etmenin sevgisini aşıladı.

 Maddi durumu olmayanların ceplerine harçlık bırakıp, derdi olanların derdini dinledi.

 Babacan tavrıyla değerlerine bağlı ülkesine sevdalı gençler yetişmesi için gayret gösterdi.

 

YESEVİ DERVİŞİ

Bir tekkeye mensubiyeti var mıydı bilmiyorum ama taç ile hırkası olmayan ve şekle şemale takılmayan sanki Yesevi Hazretlerinin aşk dergahında pişip vazife için Harput’a yollanmış bir derviş edasındaydı.

 Sevgi dolu yüreğinde kir pas barındırmadan herkese dost nazarıyla bakar muhabbetini paylaşırdı.

 Vatana millete düşman olanlardan başka düşmanı olduğunu sanmıyorum. Herkesin anne babası var, insanları niye kıralım niye üzelim diyen herkese evliya gözüyle bakan bir alperendi.

 Halk sağlığı uzmanı olduğu için değil insanları sevdiği için daima halkın arasındaydı. Onun için her insan bir kâinattı.

Şiiri aracı kılarak halkın gönül âleminde de iyileştirici etkiler bıraktı.

Hastalıkların sadece iğneyle ilaçla değil hasetlikten fesatlıktan kıskançlıktan kurtularak biteceğine inanan bir doktordu.

Kendisine kötülüğü dokunanları bile affeder incinse de incitmez, yeni tanıştıklarına tebessümle cüsseme takılmayın ince ruhluyum ben derdi.

 İnsanların aşkı yaşamadan, paylaşmayı öğrenemeden, sevmeyi başaramadan huzuru yakalamayacağını bildiği için özünde taşıdığı güzellikleri içinden çıktığı topluma buket buket sundu.

 Nefsine uymayı bırakıp hakikatin peşinden koşmanın aşısını vurdu insanlara. Onun aşılarının hiçbir yan etkisi yoktu. Bu çağın sorunlarını iyi tespit ettiği için bilgelikle çözüm yolları sunmaktan geri durmadı.

 

SÜREKLİ YAZDI

Sosyal hayatın içinde aktif olmasına ve yoğun mesai gerektiren bir mesleği icra etmesine rağmen yazıdan hiç kopmadı.

Yazmayı her zaman hayatının merkezine koydu. Şiiri esrarlı bir meşgale olarak gördüğü için hiçbir zaman şiirine ihanet etmedi.

Yerel ve ulusal birçok dergide okuyucuya sundu mısralarını.

Hayatın faniliğini, erdemli yaşamanın güzelliğini, memleket sevdasını, çocukluğunda derin izler bırakan Buzluk yaylasını, içine işleyen şehirleri, ırmakları, gölleri, denizleri, dağ başlarında yalnız açan çiçekleri, mahpus damlarından görmeye hasret kaldığı yıldızları, Allah aşkını, erenlerin izini, dervişlerin tebessümünü, annesinin yüzünü, yoksulların sızısını, meczupları, garipleri kısacası ruh yapısını oluşturan her şeyi şiirlerinde işledi.

Yazdıklarının karşılığını hayattayken yeteri kadar görmedi. Maalesef kendisinden önceki birçok söz ustası gibi Ozan’ın da kıymeti bilinmedi.

 Bir Elazığ ziyaretimizde imzalayıp hediye ettiği kitabını okuyunca üzülmüş, keşke iyi bir yayınevinden özenli bir şekilde çıksaydı bu kitap diye içimden geçirmiştim. Taşrada olmanın bedelini ödeyenlerden oldu.

 

HAPSE DÜŞÜREN DOĞRULUK

Memleket ve millet sevdalısı Ahmet Tevfik Ozan’ın karakterini tanımak isteyenler için şu meşhur hatırası çok ibretliktir.

Sağ sol gibi kamplara ayrılarak gençlerin birbiriyle çatıştığı karanlık zamanlarda solcu bir grup Ahmet Tevfik Ozan’a silahla saldırır.  Ozan da o yıllarda öğrenci lideridir ve kendisine saldıran militanlara silahla karşılık verir. Bu olay sebebiyle yargılanır,

Ölü ya da yaralı olmadığı için Hâkim hafifletici sebepler bularak tahliye etmek ister.

 “Evladım sen silahını onları korkutmak için üzerlerine değil, yere sıktın değil mi diye sorar.

Evet dese tahliye olacaktır. Ama Ahmet Tevfik Ozan eski zaman yiğitlerine has bir duruşla aleyhine olacak bir kararda dahi yalan söylemez.

’’Hayır Efendim. Yalan söyleyemem, onlar bana saldırdıkları için doğrudan üzerlerine sıktım” der.

Bunun üzerine hapishane macerası başlar. Hayatın soğuk ve sert yüzünü içeride daha iyi görür. Roman olacak günler yaşar. Koğuş sorumlusu olur.

Bütün mahkûmlara adaletle davranır, hepsinin gönlünü kazanır.

Kaldığı hapishanede solcuların sorumlusu Yılmaz Güney’dir. Güney’le farklı görüşlerde olmalarına rağmen sağlıklı bir iletişim kurarak hapishanedeki sorunları birlikte çözer.

Hapishane yetkililerinin bile kontrol etmekte zorlandığı mahkûmları tatlı diliyle hakkaniyetli davranışı ve efendiliğiyle etkiler ve onlara dediklerini yaptırır.

Mahkûmların kendisinden önce parayla yazdırdıkları dilekçelerini ücretsiz yazarak herkese yardımcı olur. Suçları ne olursa olsun herkesin hatırını gözetir. Ahlaklı duruşundan dolayı farklı siyasi görüşlerdeki insanlar bile Ozan’ın sorumlu olmasını ister.

Ahmet Tevfik Ozan o dönem hangi görüşten olursa olsun insanlar daha ilkeliydi der bir röportajında.

Solcularda da sağcılarda da bir ilke bir duruş vardı der. Hatta aç kalma pahasına yanında taşıdığı bir torba dolusu paraya örgütün parası diye dokunmayan solcu bir militanı örnek verir.

Ahmet Tevfik Ozan haysiyeti kristal vazoya benzetir ve düşünce kırılacağını söyler. Hayatı boyunca kristal vazoya zarar gelmemesi için yaşar ve gerçekten de o vazoyu düşürmeden veda eder.

 

HARPUT’TA ÇİÇEK ÇİÇEK!

Arkasında her kesimden her meşrepten gözyaşı döken insanları görünce  ’’Öyle bir ömür sür ki mevtin olsun sana hande, halka mâtem diyen şairi bir kez daha anmış olduk.

Sevdiğine kavuşan Ahmet Tevfik Ozan sosyal medya üzerinden bana attığı son mesajında Dostlara selam ve dua diye yazmış.

 Biz de bu vesileyle evvel giden dostlara selam söyle ağabey diyoruz. Dilimizde ondan kalan bir şiirle kendisine rahmet diliyoruz.

’’Güneş kar ve kabristan. Harput'ta çiçek çiçek
Ve yan yana zamanda. Huzur-u İlâhi’de!
Busesi karda güneşin; ne mümkün incitsin canı.
Kabristan bizzat can kokar. Dergâh-ı İlâhi’de!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mahmut Bıyıklı
18-01-21
E mail: haber7.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
HARPUT BEYEFENDİSİNE VEDA!
Online Kişi: 28
Bu Gün: 108 || Bu Ay: 8.712 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.100 || Toplam Tıklanma: 51.931.650