ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TÂRİH / TÂRİHİN ARA SOKAKLARI
Okunma Sayısı: 502
Yazar: Hüseyin Yağmur
ÇANAKKALE ZAFERİNE FARKLI BİR BAKIŞ (1)

ÇANAKKALE ZAFERİNE FARKLI BİR BAKIŞ (1)

Siyaset bilgelerimizden ve TBMM eski başkanlarından Ferruh Bozbeyli ‘Yalnız Demokrat’* isimli Hatıralarında şöyle bir tesbitte bulunuyordu: Şöyle bir şey müşahede ediyorum; Türkiye’de bazı insanlar fikir paketleri hazırlıyor. Bunlar partilerdir, fikir kulüpleridir. Bir kısım insanlar da o düşünceleri ezberlerler. Açarlar o kutuyu, düşünce paketleri vardır, o paketi açarlar. O paketin dışına çıkanları suçlarlar. İnsanların bir kısmı bu paketleri alıyorlar. Kendilerine armağan edilmiş gibi onları açıyorlar. Paketin içinde ne varsa onu öğreniyorlar. Onun dışına bakmıyorlar. Bu da Türkiye insanlarını birbirinden uzaklaştırıyor. Birbirini tanımaz, birbirine itibar etmez, birbirini hoşgörü ile karşılamaz hale getiriyor. (Bozbeyli,2009:68).

Bozbeyli’nin bu tesbitinden sonra belki 20 yıl geçti. Benim gözlemime göre, ülkemizde bir çok şey maalesef değişmedi. Bir çok şeyi marketten hazır satın aldığımız gibi, kelimeleri ve kavramları da hazır kalıplar halinde önümüzde buluyoruz.

Esasen uzun bir mevzu olmakla birlikte ‘Çanakkale Zaferi’ kavramı da bu anlamda önümüze servis edilmiş kutsal bir hazır kalıptır. Konunun kısa özeti şöyle: Savaşların bittiği günlerde ‘Çanakkale Zaferi’ isimli bir zaferimiz henüz yok idi. Çanakkale, Harbi Umumi yani bir I. Dünya Savaşı içerisinde bir cephe idi. I. Dünya Savaşı'nda Çanakkale Cephesi'nde yapılan savaşları zaman içerisinde tarihçiler kaleme alırken ‘Çanakkale Zaferi’ olarak tanımladılar. Daha sonra devlet, bu savaşları sene-i devriyesinde anmaya başlayınca (Bu anmalar da 1970’li yıllarda başlamıştır) ‘Çanakkale Zaferi’ olarak kutlanmaya başladı.

Çanakkale Zaferi günlerinde yaklaşık 10 yıl önce ‘Geriye Dönmeyi Düşünmediler’ alt yazılı bir fotoğraf paylaşılmaya başlanıldı. Fotoğrafta ‘yamalı kıyafetli, soluk benizli’ iki asker yer alıyordu.

Bu günlerde yeni bir moda çıktı. 18 Mart günü bazı lokanta ve bazı televizyon dizileri askerimizin Çanakkale Cephesinde ‘üzüm hoşafı ve kapuska yediğini’ söyleyerek müşterilerine ve izleyeceklerini bunun sürpriz hatırlatmasını yapıyorlar.

Ben de gençliğimde Çanakkale Zaferi ile ilgili kitapları okurken, Dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın Cephedeki subaylara gönderdiği bir tamimi okumuştum. Bu tamimde Enver Paşa “Askerlerimize söyleyelim. Kahvaltıda yedikleri zeytinin sayısı sınırlıdır. Dolayısıyla askerlerimiz zeytinin bereketlenmesi için tek ısırmada değil 3 ısırmada yesinler” diyordu.

Bütün bunlar aslında bir başka pencereden bakıldığında; Çanakkale savaşını veren Osmanlı Devleti ve Ordusunun ne kadar büyük yokluklar ve yoksulluklar içerisinde yaşadığını gösterir.

Biz bu konuyu da bir başka inceleme gününe bıraktıktan sonra, şimdi zihnimizde yeni pencereler açmak üzere, binlerce kilometre öteden Çanakkale'ye gelen işgalcilerin gıda ve lojistik malzemelerini incelemeye alalım. Bakalım Enver Paşa tarafından ‘tek ısırmalık zeytinle savaşması’, Mustafa Kemal Paşa tarafından ‘ölmesi emredilen’ askerimizin karşısına nasıl bir düşman çıkmış?

Süvari Teğmeni Safiyüddin Efendi’nin ‘Çanakkale ve Kafkas Cephesi Harp Hatıratı’ isimli eserinden Çanakkale Cephesindeki Düşmanın halini görelim:

20 Aralık 1915 Pazartesi

(….) Yere yatmış ve çalılara sürünerek düşman siperlerine doğru ilerliyorduk. Mesafemiz pek az idi. Önceki muharebelerde şehit olup ve maktul düşüp fundalıklar arasında çürüyen bir ceset kümesi arasına düştüm. Doğrusu ya ziyadesiyle korkuya kapılarak müthiş bir sinir buhranı arasında boğulur gibi oldum. Hâlimizin vahametini ve bu kadar efradımın hayat ve mematları omuzlarım üzerinde olduğundan sakinliğimi muhafazaya mecbur olduğumu da düşünerek ölülerin üzerinden gelip geçiyorum.

Birkaç adım ilerisinde önümüzde düşmanın tel örgü engelleri çıktı. Düşman siperlerine yaklaşıldığı halde nasıl olur da tek bir kurşun patlamasın? Nasıl olur da bizi bir ateş karşılamasın? Tel örgülerini kesmek için makas almadığımızdan, olduğumuz noktada mıhlandık. Müfreze avcı nizamında ve aralıkla geliyorlar idi. Düşman siperleri görünüyor lâkin ses ve sada da duyulmuyordu. Siperlerde kimse yok. Hayırdır inşallah! Bütün alay meydana çıktı. Meğerki İngilizler firar etmişler!

Telefon hatlarını parçalayarak düşman siperlerine girdik. İngilizler de adaları tutmuşlar idi [adalara varmışlardı]. İngilizlerin uzun bir müddet devam eden ateşleri bizi oyalamak ve bu fırsattan istifade ederek askerini vapurlara bindirerek süngülerimize dayanıp güç yediremeyerek firar zilletini seçtikleri anlaşılmıştı (Safiyüddin,2019:105-106).

Çanakkale’deki Düşman Siperleri

Bizim siperlere nazaran hem muntazam ve hem de sağlam ve müstahkem olmakla beraber, korunaklı mahallerinin de gayet iyi olduğunu söyleyebilirim. Siperlerini harp tekniğine uyarak pek derin kazıp üzerlerini de demirlerle örtmüşlerdi. Yeraltındaki ulaşım yolları büyük şehirlerin muntazam caddeleri kadar temiz olup ve cephe hattını o şekilde taksim etmiştir ki siperler manga manga olup gözcüler için de örtülü siperler kazılmıştı. Efradın yatacak mahalleri de her birliğin görev yaptığı siper yanında bulunuyordu.

Her siperin üzerine merdivenlerle çıkılıp ve kum torbaları bir kale duvarı gibi siperler üzerine yerleştirilmiş olup büyük bir düzen içindeydi. Korunaklı mahaller özenli bir şekilde yapılmış ve İngiltere'den getirilen büyük mağazalarda döşeme vazifesini gören eğri ve kalın demir kalaslarla üzerleri örtülmüş ve içerileri vapur kamaraları gibi döşenmiş adeta pansiyoner odaları kadar süslü bir halde idi. Bomba mahallerinde görülen sağlamlık hepimizi hayrette bıraktı.

Düşmanın Örtülü Yollar

Örtülü yolların bir kısmına çakıl taşları döşenmiş ve dağların altından tüneller açılarak yeraltında olan bu mahallerin rutubetten korunması için güneşin nüfuz edeceği noktalara pencereler yapılmış geniş ve muntazam olan yollardan el arabaları ile cephane nakliyatını temin ve askerin yan yana dolaşacak kadar geniş ve hemen her örtülü yol başında sargı merkezi mahallerini inşa ve su sarnıçlarını koyarak efradın en mühim olan hava, su gibi ihtiyaçlarını temin etmişler idi. Yollar o kadar çok idi ki her siperin başına bir numara tahtası ve siperin ismi ve hangi taburla tutulacağını içeren levhalar takılmış olduğundan bu eğri büğrü yollardan girip çıkmak biraz olsun kolaylaştırılmıştı.

(Devam edecek)

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Hüseyin Yağmur
26-03-21
E mail: yenisoz.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ÇANAKKALE ZAFERİNE FARKLI BİR BAKIŞ (1)
Online Kişi: 19
Bu Gün: 393 || Bu Ay: 9.616 || Toplam Ziyaretçi: 2.201.334 || Toplam Tıklanma: 51.943.438