ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 355
Yazar: Ergün Yıldırım
KORONAVİRÜSTE AİLE VE DİN EN BÜYÜK DESTEK

KORONAVİRÜSTE AİLE VE DİN EN BÜYÜK DESTEKToplumbilim Bilimi Kurulu üyesi, Prof. Dr. Veysel Bozkurt’un koronavirüs üzerine yaptığı son araştırma çok önemli bilgiler veriyor. Araştırma Pandemi’nin Toplumun Ruh Hali ve Aile İlişkileri Üzerindeki Etkisi adını taşıyor. Nisan 2021 tarihlerinde yapılan araştırma, geçen yıl yine aynı tarihte yapılan araştırma ile mukayese ediliyor ve toplumun salgın nedeniyle yaşadığı dönüşümü anlatıyor. Bir bakıma epidemik toplumun seyrini gösteriyor. Salgın ile oluşan bu toplum biçimi nereye gidiyor? İnsanlar nasıl tepki veriyorlar? Bu sorunların cevabını din, aile, ekonomi, gençlik, kadın, yoksulluk ve politik bağlamlar çerçevesinde kaygı, depresyon, depresif belirtiler etrafında araştırıyor. Bir toplumsal psikoloji çalışması yapıyor.

Araştırma orta eğitimli bir popülasyon üzerinde 4075 kişiye uygulanmış. Öncelikle yaşam memnuniyetinin cevabı aranmış. Memnuniyet bir yıl içinde, %60’dan %44 e inmiş. Kaygının yükselişi ile karşılaşıyoruz. Buna göre ölüm korkusu yüzde 28’den 48’e çıkmış. Virüs kapma korkusu 41’den 48’e yükselmiş. Sevdiklerini kaybetme düzeyi ise halen %66 düzeyinde. Virüs kapma, ölme ve yakınlarını kaybetmeden kaynaklanan korkular ve kaygılar bireysel olmanın ötesinde toplumsaldır. Çünkü bütün bunlar sosyal hayatı, ortaklaşa yaşamı ve bireyler arası etkileşimi kapsıyor.

Kaygı toplumu doğuyor. Bunun başka belirtileri de araştırmada tespit edilmiş. Uyku kalitem bozuldu diyen %51, sinirli ve öfkeli hale geldim %36’dan %46’ya çıkmış, yalnızlık duygusundan şikayetçi olan %27’den %51’e yükselmiş, günlük işlerimi yapmaktan zorlanıyorum diyen ise %41. Veriler yüksek oranlarıyla oldukça dikkat çekici. Genel toplum yapısında kaygının yüksek düzeyini gösteriyor. Araştırmada buna varoluşsal kaygı adı veriliyor.

Toplumsal kaygı ile ekonomi arasında da önemli ilişkiler bulunmakta. Özellikle yaş grupları açsından daha fazla 20 ile 25 arası görülmekte. Öğrenciler, işsizler, yoksullar ve emeklilerde depresif belirtiler daha yüksek gözlenmekte. Gelir azaldıkça depresyon belirtileri yükseliş eğilimi gösteriyor. Gelecekte işini kaybetme duygusu ortaya çıktıkça kaygı da artıyor. Özellikle köy ve kasabalarda ekonomik nedenlerden kaynaklı kaygılar daha da yüksek. Buna karşın memurlarda, kamu çalışanlarında ve belli bir işi olanlarda düşük.

Araştırmada çok ilginç bir biçimde kaygının politik boyutları üzerinde de durulmaktadır. Salgın toplumunda ortaya çıkan kimi tepkiler politik tercihlerde de farklı biçimde yansımakta. Buna göre sol siyasal alanda yer kesimlerde depresif belirtiler “belirgin şekilde yüksek”. Soldan sağa gidildikçe “ekonomik ve varoluşsal kaygılar” azalma eğilimini gösteriyor. Sağda yer alanlar, aile bağları daha fazla güçlendi diyor. Buna karşın solda ve merkezde yer alanlar ise aile sorunları daha da arttı cevabını veriyorlar.

Araştırmada toplumsal kaygının azaltılması, engellenmesi ve onunla başa çıkılması için aile ve din ile ilgili veriler oldukça dikkat çekici. Aile içinde de salgınla beraber sorunlar ortaya çıktı. Nitekim araştırmada ailenin güçlendiğini söyleyenler 2020 yılında %55 iken, 2021 yılında %43. Yine aile içi iletilişim sorunları geçen yıla göre %17’den %27’ye yükselmiş. Aile içi şiddetin arttığını söyleyenler ise %9. Fakat öte yandan ailenin salgınla başa çıkma konusunda oldukça olumlu işlevler üstlendiğini de görüyoruz. Buna göre salgın döneminde ailelerin birbirine yardım ettiğini söyleyenlerin oranı %65. Yine araştırmada aile bağları güçlendikçe depresyon ve kaygıların da azalma gösterdiği tespit ediliyor. Öte yandan bekarlık da sultanlık değil! Aile içi sorunlar bekârlarda daha fazla. Depresif belirtiler evlilerde az, bekârlarda ise daha fazla rastlanıyor

Ailenin salgınla gelen kaygı ile başa çıkmak için yardımlaşma ve dayanışma yapısıyla önemli olduğu görülmekte. Araştırma bulgularına göre aile benzeri bir rolü din de üstlenmektedir. Dini bağlılık depresyon üzerinde belirgin bir farklılık üretmektedir. En düşük depresif belirtiler mütedeyyin kesimlerde rastlanıyor. “İnanıyorum ve dini yükümlülüklerimi yerine getiriyorum” diyenler arasında “varoluşsal ve ekonomik kaygılar” daha düşük. Dini bağlılık ile aile ilişkileri arasındaki ilişkilerde belirgin biçimde farklılaşmakta.

Araştırma bulguları salgın sürecinde yaşam memnuniyetsizliği, ölüm ve yakınlarını kaybetme korkuları, işsiz kalma kaygısı gibi ciddi sosyo-psikolojik sorunların doğduğunu gösteriyor. Aile ve din hala bunlarla başa çıkma konusunda çok önemli iki destekleyici kurum. Aile dayanışma ve yardımlaşma, din ise maneviyat ve anlamlandırma yönüyle bu meselelerin ürettiği acıları dindirme konusunda önemli fonksiyonlara sahip. Bu iki kurumun ihyası ve ayakta kalması için büyük bir gayret içinde olmalıyız.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ergün Yıldırım
12-05-21
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
KORONAVİRÜSTE AİLE VE DİN EN BÜYÜK DESTEK
Online Kişi: 9
Bu Gün: 191 || Bu Ay: 8.727 || Toplam Ziyaretçi: 2.219.898 || Toplam Tıklanma: 52.157.038