HALEB'E DÖNÜŞ

Halep, 12 Aralık 2016'da Rus ve İran destekli Esed ordusu tarafından düşürülmüştü. Üzüntümüz hadsizdi. 30 Kasım 2024'te geri alındı.

ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
"Her kim selefin bilmediği bir amel icad ederse, Peygamber'in risalete ihanet ettiğini iddia etmiş olur. Çünkü din tamamlanmıştır (Maide, 3) O gün din olmayan şey bugün de din değildir."
İmam Mâlik
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 216
Yazar: Murat Kubat
KENDİ HAYATININ ÖZNESİ OLMAK

KENDİ HAYATININ ÖZNESİ OLMAKİş ve sosyal hayatımızda, yetki sahibi olduğumuz alanlarda, çoğunlukla temsiliyetten ziyade teslimiyeti önemsiyoruz.

Kendimizi aktif bir şekilde ifade etmek, haklarımızı savunmak ve "ben" demeye cesaret etmek yerine; pasif bir şekilde itaat etmeyi, biat etmeyi ve sorgulamamayı tercih ediyoruz.

Peki, bu durum bizi nereye götürüyor?

Temsiliyet, özünde aktif bir duruş sergilemeyi gerektirir.

Kendi düşüncelerimizi, değerlerimizi ve inançlarımızı özgürce ifade edebilmek, gerektiğinde "hayır" diyebilmek, eleştirebilmek ve sorgulayabilmektir.

Kısacası, özne olmaktır.

Özne olmak, kendi hayatının sorumluluğunu almak, kendi kararlarını vermek ve kendi yolunu çizmek demektir.

Başkalarının beklentilerine göre değil, kendi değerlerine göre yaşamaktır.

Teslimiyet ise tam tersine, pasif bir kabulleniştir.

Karşımızdakinin her dediğini onaylamak, boyun eğmek, kendimizden vazgeçmek ve nesneleşmektir.

Teslimiyeti temel alan bir toplum gelişemez ve üretemez.

Düşünmeyen, sorgulamayan, biat eden bireylerden oluşan bir toplumun geleceği karanlıktır.

Bu tür toplumlarda ehliyet ve liyakat yerini adam kayırmacılığa, yeterlilik ise teslimiyete bırakır.

Sonuç ise vasatlığın, çapsızlığın ve yetersizliğin hüküm sürdüğü bir düzen olur.

Bu düzende "farklı" olanlar, "düşünen" olanlar ve "sistemi sorgulayan" olanlar dışlanır, ötekileştirilir ve susturulur.

Maalesef makbul olan da tam olarak budur.

Eğitim sistemimizden, aile yapılarımıza kadar her şey bireyleri "itaatkâr" ve "sorgulamayan" nesiller olarak yetiştirmeye odaklıdır.

Böylece "otoriteye itaat" ve "sorgulamama" alışkanlığı küçük yaşlardan itibaren bireylere aşılanır.

Oysa gerçek bir gelişme ancak "düşünen", "üreten" ve "sorgulayan" bireylerle mümkündür.

Temsil ettiğimiz değerlere, inançlarımıza ve bireyler olarak bize en büyük zararı verenler, "temsil etme" yeterliliğinden yoksun olanlardır.

Bu nedenle, hangi sahada olursa olsun, o alanda "kimlerin" öne çıktığına dikkatlice bakmalıyız.

Konuştuğumuz konulara, tartıştığımız meselelere ve gündeme getirdiğimiz şeylere "nasıl" yaklaştığımıza da...

İşte toplum olarak "nerede" olduğumuzun ve "nereye" gideceğimizin cevabı tam da burada yatıyor.

Temsiliyet, ehliyet ve liyakat ile ilgili bir kavramdır.

Eğer temsiliyet, "teslimiyet" ile eş anlamlı hâle gelmişse orada ciddi bir sorun var demektir.

Bu durumda ne etkin çözümler üretebilir ne de var olan sorunlara bir bakış açısı getirebiliriz.

Kendimizi, değerlerimizi ve inançlarımızı "temsil etme" cesaretini göstermeli, "teslimiyet" bataklığına saplanmaktan kaçınmalıyız.

Çünkü "temsiliyet" olmayan yerde "teslimiyetin" de hiçbir anlamı yoktur.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Murat Kubat
11-10-24
E mail: dirilispostasi.com
 
 
Yorumlar: 1
AHMET FURKAN
Allah'a teslim olmak, temel değerlerini temsil etmek
Tarih : 12-10-24

Allah'a teslim olmak, temel değerlerini, İslâm'ı, aileyi, milleti, vatanı en iyi ve doğru temsil etmek vicdanî, ahlâkî, insanî bir vazifedir.

 
KENDİ HAYATININ ÖZNESİ OLMAK
Online Kişi: 19
Bu Gün: 342 || Bu Ay: 9.281 || Toplam Ziyaretçi: 2.427.273 || Toplam Tıklanma: 55.250.184