HALEB'E DÖNÜŞ

Halep, 12 Aralık 2016'da Rus ve İran destekli Esed ordusu tarafından düşürülmüştü. Üzüntümüz hadsizdi. 30 Kasım 2024'te geri alındı.

ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
"Her kim selefin bilmediği bir amel icad ederse, Peygamber'in risalete ihanet ettiğini iddia etmiş olur. Çünkü din tamamlanmıştır (Maide, 3) O gün din olmayan şey bugün de din değildir."
İmam Mâlik
Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar)
Okunma Sayısı: 29
Yazar: Kamil Yeşil
Zorunlu Eğitim Süresinde Değişiklik Çare Olur mu?

Zorunlu Eğitim Süresinde Değişiklik Çare Olur mu?Basına yansıdığına göre Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen’in, 2012 yılından beri uygulanan 4+4+4 zorunlu eğitim sistemine yönelik bir saha araştırması yaptığını öğrenmiş bulunuyoruz..  Bu rapora göre lise eğitiminin son 4 yılın 2+2 şeklinde, ( 2 yıl zorunlu 2 yıl isteğe bağlı) ya da 3 yıl zorunlu 1 yıl isteğe bağlı olması gerektiğine dair bir sonuç çıkmış. Araştırmanın birbirine benzemeyen sonuç vermesi gerçekten çok şaşırtıcı. Teklif karşılık buldu, Bakan Tekin, yaptığı açıklamada teklifi Bakanlar Kuruluna taşıyacağını söyledi.Konu ile ilgili tartışmaları okuyunca yıllar önce benzeri uygulanan ders geçme ve kredili sistemi hatırladım.

Öğretmenlik yıllarımda (1989-92) Bakanımız Avni Akyol idi. Bakanlık (bürokrasi)  liselerde “Ders Geçme ve Kredili Sisteme geçme kararı vermişti. Sistem, zeki öğrenciler için liseyi erken bitirme imkanı veriyordu. Eğer okulunda krediyi tamamlayamazsa en yakın okullarla irtibat kuracak, dersleri orada verecek, mezun olacak ve hayata erken  atılacaktı. Böylece okulların yükü azalmış olacak, mali külfet azalacaktı. Vs.  Bakan ve ekibi, önceden karar almıştı. Ancak öğretmen, öğrenci, veli ve kamuoyunun desteğini sağlamak için bir çalışma yürütüldü. Rize İl Milli Eğitim Müdürü biz öğretmenleri topladı. Kredili Sistem hakkında bilgi verdi. “Arkadaşlar, Sayın Bakanımız ve Bakanlık yetkilileri bu sistemin uygulaması hakkında sizin görüşlerinize başvuruyor. Eğitim ve öğretime yararlı olup olmayacağı konusunda fikirlerinizi bildiriniz. Biz İl Milli Eğitim Müdürlüğü olarak bu görüşlerden bir istatistik ve kanaat çıkaracağız ve bunu Bakanlığa bildireceğiz.” dedi.  Bu demokratik üslup şöyle devam etti “Bakanımız ve Bakanlık yetkilileri bu sistemin eğitime müspet katkısı olacağını düşünüyor. Aslında verilmiş bir karar var ortada. Önümüzdeki yıl uygulayacağız. Görüşlerinizi oluştururken bu kararı göz önünde bulundurunuz.” dedi.

Bakanlık verdiği karara sorumluluk yükleyecek bir merci aramış ve öğretmenleri bulmuştu. Bu ihsas-ı reyden sonra olumsuz karar bildiren oldu mu, bunları öğrenemedik. Bakanlık, “öğretmen, öğrenci ve veliler başta olmak üzere eğitimin paydaşları ile bu sistemi tartıştık. Olumlu netice aldık ve uygulamaya geçtik”, diye açıklama yaptı ve büyük bir heyecan ve şevkle 1991-1992 öğretim yılından itibaren sistemi uygulamaya aldı. Ders geçme ve kredi sisteminin asıl amacı; öğrencilerin liseden itibaren arzu ettikleri branşlara geçmelerini sağlamak idi. Notlar klâsik sistemde olduğu gibi on'lu değil, beş'li sisteme ve harf düzenine dayandı. "Sınıf geçme yerine ders geçme" sistemi esas alındı. Devam durumu da gün olarak değil, derse göre ayarlandı. Müfredat ve ders kitapları sisteme uyarlandı. Mezun olabilmek, krediyi tamamlayabilmek için öğrenciler müzik, resim, beden eğitimi, çevre, trafik gibi “kolay” derslere hücum ettiler. Kredili Sistem, öğrencileri okullarda tutamadığı, okular da ders programlarını ayarlayamadığı için parklar, kafeler öğrencilerle doldu, disiplinsiz hareketler, kavgalar çoğaldı ve üçüncü yılın sonunda sistem yürürlükten kaldırıldı.

Bu sistemin saha incelemesi yapılmadığı için, öğrencilerin bilgi ve davranış seviyesi, hayatta başarılı olup olmadıkları, üniversiteye yerleşme oranları, lise eğitiminin yeterli verilip gibi hususları öğrenemedik. Çünkü geriye dönük bir inceleme yapma cesareti gösterilemedi. Meslek liselerini kurtaracak tek formül mesleki eğitime orta okuldan başlatmaktır. Mesleki eğitimin önünü üniversite için de açmak gerekir. Hayatında tornavida tutmamış, tornanın başına geçmemiş kişiler daha çok matematik sorusu cevaplandırıyor diye makine, elektrik mühendisi olurken sahadan gelenler bu derslerdeki “başarısızlığı” sebebiyle ara eleman olarak kalıyor. Yani, lise eğitiminin 2+2 şeklinde, (2 yıl zorunlu 2 yıl isteğe bağlı) ya da 3 yıl zorunlu 1 yıl isteğe bağlı olması teklifini bu açıklamalar doğrultusunda yeniden düşünmeliyiz. Çünkü ilk bakışta hoşa giden, değişik gelen, çarpıcı bulunan, sorunların çözümü olarak görülen birçok uygulama, birkaç yıl içinde büyük sorun oldu. Bakanlık menfi sonuç alınırsa bunu araştırmaya yapan sendikalara bağlayıp geçemez. Unutmayalım ki 444 sistemini de eğitimde köklü değişiklik arayışının sonucu olarak Ak Parti hükûmetleri getirdi.

Bu tartışmayı nüfusun azalması, gençlerin evliliği ötemelemeleri ve LGS/YKS sınav sonuçlarındaki öğrenci başarısızlığı, 12 yıllık zorunlu eğitim sistemi açtı. Liselerin 2+2 mi 3+1 mi tartışması bağlamında söylemek isteriz ki Bakanlık, liselerin kaç yıl olacağı, 444’le ilgili değişikliği Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli müfredata geçmeden önce tartışmalı ve sonuca bağlamalı idi.  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sitayişle takdim ettiği TYMM bütün sınıf seviyelerinde denenmemiş ve sonuçları ortaya çıkmamışken böyle bir değişiklik, müfredata öğretmenler, öğrenciler, veliler ve kamuoyu nezdinde güveni sarsacaktır. Esas eğitim lise eğitimidir. İyi bir lise eğitimi; dil ve tarih şuuru, milli kimlik, dinî ve genel kültür bakımından üniversiteye ihtiyaç bırakmaz. Orhan Veli, La Fontaine’den, Mallarme’den çevirdiği o muhteşem şiirleri liseden öğrendiği Fransızca ile yapmıştır. Emre Kongar “Şişli Terakki Lisesinde aldığım eğitim ve okuduğum klasikler sayesinde 1. sınıfta birçok dersi çalışmadan geçtim” diyor. Aynı rahatlığı ABD’de de yaşamıştır. (Herkesten Bir Şey Öğrendim, Nehir Söyleşi). Abdülhamid döneminden Cumhuriyet’in 60’lı yıllarına kadar verdiğimiz lise eğitiminin gerisinde olduğumuz ne büyük acı! Yurt dışına yüksek tahsile giden birçok kişi hatıralarında 60’lı yıllara kadar Türkiye’deki lise eğitiminin Avrupa’dan üstün ve kuşatıcı olduğunu söylüyor. Çünkü burada öğrendikleri ile Batı üniversitelerini rahat bitirmişlerdi. Sadece İstanbul’da değil; Anadolu’nun bütün illerindeki liseler eğitim üst seviyede idi. Lise eğitiminin içini boşaltmamalı tam tersine kavileştirmeliyiz,  iyi lise eğitimi almamış gençlerle yüz yıla mührümüzü vuramayız. Acaba iki yıllık lise eğitiminde neler öğreteceğiz, öğretebiliriz diye düşünüldü mü? Hangi bilgiler, beceriler, çıktılar gerekli, hangileri “gereksiz, fazla” muamelesi görecek? Hem bu bilgiler fazla diyoruz hem de onlarca seçmeli ders koyuyoruz? Bu büyük bir çelişkidir.

CB Erdoğan, 2002’den beri bulunduğu bütün pozisyonlarda eğitim ve öğretime en büyük desteği verdi. Bakanların ve bürokrasinin bu konudaki bütün tekliflerine sahip çıktı. Bu bağlamda en son Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinin ve Milli Eğitim Akademisinin yürürlüğe girmesini sağladı. 2002’den bu yana denenmedik sistem ve müfredat kalmadı. Dolayısıyla  Türkiye Yüzyılına bilgi, kültür ve donanım bakımından gençlere çok ihtiyaç olacak; bunun için ülke sathında liseler bir zamanların İstanbul Erkek Lisesi, Kabataş Lisesi, Ankara Erkek Lisesi gibi okulların seviyesini hedef almalı, (bu liselere tercih sebebi tamamen YKS başarılarıdır); Bakanlık lise eğitimini gözden çıkardı izlenimi verilmemelidir.

Eğitim artık “paydaşlar” denilen kurum ve kişilerin dahil olduğu bir süreçle işliyor. Üniversiteler, sosyal medya, küçüklü büyüklü partiler “iç güçler”in yanında UNICEF, AIHM, TIMSS, TEOFL, OECD gibi “dış güçler” de izleme raporları ile eğitim sistemimizi yönlendirmelerde bulunuyor. Evrensel güç odaklarının hareket noktası kendi değerini evrensel değer olarak lanse etmekte toplanıyor. Eğitim ve öğretimi öyle bir hale getirdiler ki yerlilik ve millilikten vazgeçmeden evrensel olmazsınız, diyorlar. Bu zehirin panzehiri iyi bir lise eğitimidir. Geleceğimizin teminatı olan gençleri kendi elimizle tehdit unsuru olarak yetiştirir hale gelmemek için ana dil ile okur-yazarlığı, anlama ve anlatırlığı olan insanlar yetiştirmek zorundayız. Öğrencileri Nutuk Türkçesi, Safahat Türkçesi, Yahya Kemal, A. Şinasi Hisar, Esendal, Ahmet Haşim, Mütareke Dönemi Edebiyatı Türkçesinin okur, yazar, anlar, anlatır hale getirmediğimiz için onları 500 kelime ile ömür geçirir hale getirdik. Acaba öğrencilerimizin kullandığı 500-600 kelimesi içinde milli kültürümüze ait kelime oranı nedir? Bu sorunun cevabını Türkçenin Söz Varlığı projesi verecektir ama sonucun uydurma denilen “Ataç Türkçesi”ne ait olacağı kesindir.

TYMM modeline güveniyorsak yapılacak iş, bu müfredatı kazandırmaktır. Bakanlık, bu yıldan itibaren öğretmen adaylarını Milli Eğitim Akademileri vasıtasıyla kendisi yetiştirecek. Muhalefet partileri, bir takım sendikalar “göreceksiniz bundan da istenilen sonuç çıkmayacak” temennisini açıkça söylüyor. Bundan böyle idareci, öğretmen, veli ve öğrencilerin bütün dikkatleri akademi mezunu öğretmen adaylarının üzerinde olacaktır. Maarif Modeli Müfredattan ve Milli Eğitim Akademisinin eğitime müdahil olmasından da sonuç alınmazsa Türkiye Yüzyılı diye bir hedef sözde kalacaktır. Liselerin 2+2 veya 3+1 olması bu sonucu değiştirmeyecektir. Çünkü TYMM’ne sahip çıkmayan sendikalar, özel okullar ve öğretmenler var. Bakan Tekin’in geçen yıl için “İlk konumuz Çanakkale’den Gazze’ye Bağımsızlık Ruhu ve Vatan Sevgisi olacak” açıklamasına “Yusuf Tekin istediği kadar anırsın, ben Çanakkale'yi anlatır geçerim Gazze beni ilgilendirmez” diyen ve Maarif Modeline sahip çıkmayan öğretmen profilinin olduğu bir yerde sistem nasıl olursa olsun aksar. İki yıl içinde hem müfredat hem sistem değişikliğine gitmek oldukça riskli. Çünkü iki yıl sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi var.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.  

Yazar: Kamil Yeşil
08-10-25
E mail: tyb.org.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
Zorunlu Eğitim Süresinde Değişiklik Çare Olur mu?
Online Kişi: 35
Bu Gün: 360 || Bu Ay: 4.806 || Toplam Ziyaretçi: 2.546.038 || Toplam Tıklanma: 56.512.175