HALEB'E DÖNÜŞ

Halep, 12 Aralık 2016'da Rus ve İran destekli Esed ordusu tarafından düşürülmüştü. Üzüntümüz hadsizdi. 30 Kasım 2024'te geri alındı.

ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
"Her kim selefin bilmediği bir amel icad ederse, Peygamber'in risalete ihanet ettiğini iddia etmiş olur. Çünkü din tamamlanmıştır (Maide, 3) O gün din olmayan şey bugün de din değildir."
İmam Mâlik
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 12
Yazar: Ali Murat Kırık
Gerçeğin susturulmak istendiği sanal cephe: Dijital Siyonizm

Gerçeğin susturulmak istendiği sanal cephe: Dijital Siyonizm Artık savaşlar sadece tanklarla, füzelerle değil; veri merkezlerinde, algoritmaların kontrol ettiği dijital ağlarda da yaşanıyor. İsrail’in Gazze’deki saldırıları sadece fiziksel bir yıkım değil, aynı zamanda bir bilgi savaşı hâline dönüşmüş durumda. “Dijital Siyonizm” dediğimiz olgu, İsrail’in sosyal medya ve dijital platformlarda kurduğu görünmez hâkimiyeti, algı operasyonlarını ve Filistin’e dair gerçeği bastırma stratejilerini ifade ediyor.

Bugün bir kullanıcı, Gazze’de yaşanan sivil ölümleri ya da İsrail ordusunun bombardımanlarını belgeleyen bir paylaşım yaptığında, içeriği birkaç saat içinde “topluluk kurallarını ihlal ettiği” gerekçesiyle kaldırılıyor. Hesaplar askıya alınıyor, paylaşımlar görünmez kılınıyor. Ancak aynı platformlarda İsrail’in saldırılarını haklı gösteren ya da Filistinlileri hedef alan içerikler serbestçe dolaşıyor. Bu çifte standart, sosyal medyanın artık bir özgürlük alanı değil, tek yönlü bir propaganda sahası hâline geldiğini gösteriyor.

Netanyahu’nun itirafı: Sosyal medya bizim silahımız

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, dijital alanda yürütülen algı operasyonlarını organize ediyor ve bunu gizleme gereği bile duymuyor. Geçtiğimiz yıllarda yaptığı bir açıklamada açıkça “Sosyal medya platformları bizim için bir silah hâline geldi. ABD’de tabanımızı güçlendirmek için X ve TikTok üzerinde kontrol sağlamamız gerek.” ifadelerini kullandı. Bu açıklama, artık İsrail’in sadece askerî değil, dijital bir ordu kurduğunun göstergesidir.

Netanyahu’nun 2025’te ABD Kongresi’ne yaptığı ziyarette de benzer bir vurgu vardı. “Sosyal medyada İsrail’e karşı organize bir karalama kampanyası yürütülüyor, biz buna karşı gerçekleri yayacağız.” diyerek dijital alandaki etkilerini daha da genişleteceklerini söyledi. Ancak bu “gerçek” dedikleri şey, çoğu zaman İsrail’in Gazze’de işlediği insanlık suçlarının üzerini örten bir algı yönetimi operasyonundan ibaret.

Musk ve dijital kontrolün yeni yüzü

Elon Musk’ın X platformunu devralmasıyla birlikte, dijital sansür artık farklı bir boyuta taşındı. 2023’te Netanyahu ile görüşen Musk, “Özgür ifadeyi korurken nefret söylemiyle mücadelede dengeyi bulmak istiyorum” demişti. Bu ifade kulağa masum gelse de, pratikte İsrail’in istediği sansür mekanizmalarına kapı araladı. Özellikle Gazze saldırılarının yoğunlaştığı dönemlerde Filistin yanlısı hesapların görünürlüğünün ciddi şekilde azaldığı, bazı kullanıcıların içeriklerinin “gizli filtre”lere takıldığı raporlarla ortaya kondu.

Musk’ın Kasım 2023’te İsrail’e yaptığı ziyarette Netanyahu ile birlikte Gazze sınırına gitmesi ve “Hamas tamamen yok edilmeli” sözünü sarf etmesi, dijital platformun hangi çizgide konumlandığını net biçimde gösterdi.

Algoritmalarla susturulan bir halk

Bugün Gazze’den gelen bir video, bir fotoğraf ya da bir tanıklık, algoritmalar tarafından otomatik olarak “şiddet içeriği” olarak işaretleniyor ve yayılmadan önce görünmez hâle getiriliyor. Buna karşın İsrail ordusunun propaganda videoları veya Filistinlileri suçlayan dezenformasyon içerikleri milyonlarca kullanıcıya öneriliyor. NewsGuard ve TIME dergisi tarafından hazırlanan raporlar, X platformunda İsrail-Filistin savaşına dair yanlış bilgilerin en çok yayıldığı dönemlerde, Filistin kaynaklı içeriklerin “doğruluk” etiketiyle sınırlandırıldığını ortaya koydu.

Bu durumun özünde bir teknoloji sorunu değil, bir etik ve adalet sorunu yatıyor. Dijital siyonizm, sadece bilgi akışını kontrol etmekle kalmıyor; gerçeği yeniden yazıyor, mağduru suçlu, zalimi haklı gösteriyor.

Gazze’de susturulan sadece ses değil, hafıza da

Gazze’deki yıkım, yalnızca binaları değil, hafızayı da hedef alıyor. İsrail bombardımanları sırasında onlarca gazeteci öldürüldü, medya ofisleri yerle bir edildi. Fiziksel alanlardaki bu susturma çabası, dijital ortamda da devam ediyor. Gazze’den internet erişiminin kesilmesi, haber akışının durması, dünyanın gözünü bilinçli bir şekilde karartma girişimidir.

Bu nedenle “dijital siyonizm”, bir sansür politikası olmanın ötesinde, hakikatin hafızasına yönelik bir saldırıdır. Ama ne kadar bastırılırsa bastırılsın, gerçeğin sızacak bir yolu her zaman vardır. Çünkü dijitalde susturulan her ses, başka bir köşede yankı bulur.

Gerçeğin yanında olmak bir insanlık görevidir

Bugün sosyal medyada gerçeği savunmak, artık bir görüş meselesi değil, bir vicdan sınavıdır. Dijital siyonizm, sadece Filistinlilerin değil, tüm dünyanın bilgi alma hakkını tehdit ediyor. Bu nedenle her kullanıcı, paylaşım yaparken ve bilgi tüketirken eleştirel düşünmeli; hangi algoritmanın hangi amaçla önümüze neyi getirdiğini sorgulamalıdır.

Gazze’de süren bu acı tabloyu sadece izlemek değil, anlatmak, paylaşmak, unutturmamak gerekir. Çünkü sessizlik, zulmün en büyük destekçisidir. İsrail’in hem sahada hem dijitalde kurmaya çalıştığı bu korku düzenine karşı, gerçeğin yanında durmak artık bir tercihten öte, insan olmanın gereğidir.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ali Murat Kırık
08-11-25
E mail: dirilispostasi.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
Gerçeğin susturulmak istendiği sanal cephe: Dijital Siyonizm
Online Kişi: 14
Bu Gün: 3109 || Bu Ay: 28.431 || Toplam Ziyaretçi: 2.624.827 || Toplam Tıklanma: 56.850.227