Kategori : / DİL KALESİ | Okunma Sayısı: 2242 |
(Millî Gazete - Mehmed Niyazi - Özdemir İNCE - Ruşen ÇAKIR)
Millî Gazete (Haber Başlığı – 16 Şubat 2011)
“Saadet Partisi’nin en büyük referansının kendisi olduğunu ifade eden Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, Saadet iktidarında 1996'da olduğu gibi ekonomide devrim oluşturan Havuz sisteminin yeniden kurulacağını ve çalışanlara en az yüzde 50 zam yapılacağını açıkladı.”
Bu haberdeki muğlak ifade şurası: “Saadet Partisi’nin en büyük referansının kendisi olduğunu ifade eden Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Kamalak…”
Bu ifadeye göre “Saadet Partisi'nin en büyük referansı” aşağıdakilerden hangisidir?
A) Prof. Dr. Mustafa Kamalak’ın kendisi
B) Saadet Partisi’nin kendisi
Eğer ilk ihtimal doğruysa cümlenin baş kısmı aşağıdaki A şıkkı, ikinci ihtimal doğruysa aşağıdaki B şıkkı gibi olmalıydı:
A) Kendisinin, Saadet Partisi’nin en büyük referansı olduğunu ifade eden Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Kamalak…
B) Saadet Partisi’nin en büyük referansının partinin yine kendisi olduğunu ifade eden Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Kamalak…
***
Millî Gazete (Haber Başlığı – 17 Şubat 2011)
“Fail-i meçhul izleri Ergenekon’da”
Millî Gazete’nin yanlış yazdığı – veya yanlış bildiği – söz: fail-i meçhul.
Türkçede bir sıfat olan bu kelimenin doğrusu “faili meçhul”dür. Daha ziyade birtakım cinayetler için kullanılan bu söz “Faili bilinmeyen; kimin yapıp işlediği belli olmayan” demektir.
Eğer “fail-i meçhul” şeklinde kullanırsak bu kelime mana ve tür bakımından değişir; “bilinmeyen fail” demek olan bir isme döner.
Millî Gazete’nin başlığı şöyle olmalıydı:
“Faili meçhullerin izleri Ergenekon’da”
***
Mehmed Niyazi (Zaman – 14 Şubat 2011)
“Romancıyı ilim adamından ayıran en büyük özellik, sezgilerinin çok güçlü olmasıdır. Bu sezgilerle ilimle ulaşılamayan insan ruhunun girift, en karanlık dehlizlerini aydınlatır.”
Her iki cümlede de kusur var; bilhassa ikincisinde…
Bu iki cümle aşağıdaki gibi kurulsaydı daha isabetli olurdu:
“Romancının ilim adamından en büyük farkı, sezgilerinin çok güçlü olmasıdır. Romancı, insan ruhunun ilimle ulaşılamayan, girift, en karanlık dehlizlerini bu sezgileriyle aydınlatır.”
***
Özdemir İNCE (Hürriyet – 30 Ocak 2011)
“Amaçları, Osmanlı dönemini güllük gülistanlık göstermek ve Cumhuriyet cehennemi(!) ile yüzleşmek idi. Ben de istediklerini yapmış, kendilerini Osmanlı düzeni ile yüzleştirmiş idim.”
İki cümle arasında tezat var:
Bazıları “ Osmanlı dönemini güllük gülistanlık göstermek ve Cumhuriyet cehennemi(!) ile yüzleşmek” istiyormuş; İNCE de onları “Osmanlı düzeni ile yüzleştirmiş” ve kendisine göre onların istediklerini yapmış!.. Ali’yle yüzleşmek isteyen adamı Veli’yle yüzleştiriyorsunuz ve “Adamın istediğini yaptım.” diyorsunuz… Bu bir İNCE’lik midir?
***
Ruşen ÇAKIR (VATAN – 07 Şubat 2011)
“Çok sayıda destekçisi olduğunu bilip tahmin etmeme rağmen…
Onun da benim yazıp söylediğim birçok şeyi yadırgadığını, sevmediğini biliyor ve tahmin ediyorum.”
Ruşen ÇAKIR birinin (Yazıya göre bu kişi Süheyl Batum’dur.) “çok sayıda destekçisi olduğunu” biliyorsa onu bir de “tahmin etme”sine lüzum yok… Yazıp söylediği birçok şeyi birinin (Yazıya göre bu kişi de Süheyl Batum’dur.) “yadırgadığını, sevmediğini” biliyorsa “tahmin etme” durağında Ruşen ÇAKIR’ın işi yok…
Ruşen ÇAKIR – veya herhangi bir insan – bir şeyi biliyorsa o yolda “tahmin etme” menzilini geçmiştir. Fakat henüz “tahmin etme” basamağındaysa “bilme” seviyesine çıkamamış demektir...
Yazar: C.Yakup Şimşek |
18-02-11 |
||
E mail: c.yakup_simsek@dogrulus.com Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları |
Tweet | ||