ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar)
Okunma Sayısı: 3798
Yazar: Ahmet Ar
İSTİKBÂLİMİZ VE HOCALARIMIZ

Eğitimin (aslı maârif) en mühim unsuru öğretmen (aslı hoca/muallim) dir. Bir milletin îmânı, edebi, kültürü, medeniyeti… onu millet yapan, diğer milletler arasında farklı kılan, nev’i şahsına münhasır eyleyen değerleri hocada tecessüm eder/etmelidir. Bütün bu değerler hocanın yüzünde, tavrında, sözünde ışıldamalıdır. Işıldamalıdır ki, onun elinde yetişen yeni nesiller de o ışıkla feyizlensin ve bu defa onlar, milletinin değerlerinin mücessem misali olsunlar. Bu keyfiyet kıyâmete kadar böylece elden ele, gönülden gönüle devredip dursun.

Bir milletin eğitim sistemi, kendi öz insanını yetiştiremiyorsa, çekiverin kuyruğunu gitsin. Bu yüzden millî eğitimin (maârifimizin) testlerden, imtihanlar (asla sınav değil)dan, istatistiklerden evvel bir “insan” fikri ve anlayışı olmalıdır. Bu fikir ve anlayışın devşirileceği tarla da tarihtir, tarihin en mühim yapıcı unsuru “din”dir. Bu ifadelere karşı çıkacaklar hazırdır. Ama ne deseler nâfile… Cemil Meriç’in dediği gibi: “İnsan tarihe angajedir.” Siz onu üzerinizden atsanız bile o dönüp dolaşır sizi bulur. “Bütün Kur’an’ları yaksak, bütün câmileri yıksak Avrupalının gözünde Osmanlıyız; Osmanlı, yani İslâm…” (Cemil Meriç, Umrandan Uygarlığa, Ötüken, 1979, s.9)

Bizim maârifimizin hedeflediği insan “insân-ı kâmil” olabilir. Tarihin ve İslâm’ın bize buyruğu budur.

İnsân-ı kâmil; yani nefsine esir olmaktan, içindeki hayvandan Allah sevgisiyle kurtulmuş; bütün kötülüklerden sıyrılmış, insanlığa fayda ve huzur getirmekten başka bir derdi olmayan insan… İnsanlığın çivisi bu insandır. Böylesi insanlar mevcut olduğu müddetçe dünyaya huzur ve adâletin geleceğini ümit edebiliriz. Biz asırlarca bu insan anlayışıyla dünyaya “insanlık” taşıdık; emsal olduk. Bundan sonra da “var” olacaksak “insân-ı kâmil” mefkûresinden kopmamak şartıyla “var” olabiliriz. Bizim arz’da misyonumuz bu… Tarihe angaje olmak böyle bir şeydir işte.

“Maârif Dâvâmız”ın temeli bu dert, bu sancı olmalıdır. Testler, imtihanlar, istatistikler sonraki iş. Bizim iyi test çözemeyen, imtihanlarda yüksek başarı gösteremeyen çocuklarımız için de söyleyecek sözümüz, yapacak işimiz olmalıdır. Onlar da kendi vüs’atlerince, kablarınca “insân-ı kâmil” hâliyle hâlleneceklerdir. Testte pek iyi olmayan çocuklardan, test canavarı olanlara göre daha kâmil insanların çıkması gayet mümkündür. Bizim tercihimiz insanlıkta iyi olandır. Bunun yanında test ve imtihanlarda da muvaffakiyet aliyyü’l-âlâ olur elbette.

Kim yetiştirecek “insân-ı kâmil”i? İnsân-ı kâmil mefhûmunu hayatında duymamış eblehler mi? Nefs denen kötülük kaynağından, nefsle mücadeleden habersiz şaşkınlar mı? Nerde akşam orda sabah, boş bir hayatın içinde yuvarlanan insansılar mı? Diskoteklerde ayaklarının altında insanlıklarını, insan haysiyetini çiğneyerek tepinen insan müsveddeleri mi? Etlerinden başka gösterecek, iftihar edecek meziyetleri olmayan zavallılar mı? Yoksa “insân-ı kâmil”i duymuş; ama malum sebeplerle düpedüz ona düşman, eski tüfek solcu/komünist “ahlâk” kaçkınları mı?

Eskiler “Kem âlâtla kemâlât olmaz.” demişler. Yani “Kötü âletle iyi iş çıkmaz.” Maârifimizin yüz yıllık problemi budur: “Kötü hocayla iyi insan yetiştirmeye çalışmak.” Bunun mümkün olmadığını hâlâ görmeyecek miyiz? Yaşadığımız tecrübeler artık yetmez mi? Gözümüzün açılması için daha hangi felâketi bekleyelim? Uçuruma doğru gidiyoruz; bir noktadan sonra geri dönüş de mümkün olmayacak.

Merhum S. Ahmet Arvasî insanı “İdeal insan, dramatik insan, hayvan insan” diye (İnsan ve İnsan Ötesi); Nurettin Topçu “Kalp insanı, vazîfe insanı, siyâset insanı” diye (Yarınki Türkiye) üçe ayırırlardı. “Hayvan insan” ve “siyaset insanı” hemen hemen aynı… Nefsinin zebûnu olmuş, kendi menfaati için herkesi çiğnemeye hazır, zıvanadan çıkmış bir mahluk… Eğitim sistemimizin nice zamandır “hayvan insan”dan başka imâlâtı yok maalesef. Arada bir gördüğümüz “hakîkî insan” ise ebeveynlerin, aklı başında cemaatlerin, çeşitli hizmet gruplarının nice mücâdelelerle eğitimin öğütücü çarkından kurtarabildikleridir.

Çâre… Eğitim, artık “maârif” olmalı. Maârifimizin tarih ve îmânımızdan kaynaklanan bir insan anlayışı olmalı ki o “insân-ı kâmil”dir. Test canavarı yetiştirmekten evvel “insân-ı kâmil” yetiştirmeyi ana dâvâmız yapmalıyız. Bunu da ancak kendisi “insân-ı kâmil” olan veya en azından o yolda yürümeye istekli hocalarla yapabileceğimizi bilmeliyiz. Öyleyse birinci mesele böyle hocaları bir an evvel yetiştirmektir. Bu yolda temayüz etmiş cemaat ve müesseselerle fikir alış verişinde bulunulmalıdır. (Hop oturup hop kalkacaklar, sizi görüyorum. Oturun yerinize! Memleketin istikbâli için İmralı’yla bile görüşülüyor da bu kadar mühim ve hayırlı bir hizmet için cemaatlerle niçin görüşülmesin?)

Hocaların seçimi en mühim işlerden birisidir. Çok dikkatli olunmalı. Yazımızı okuyanların hemen anlayacakları ters ve boş tiplerle hedefe ulaşmak mümkün değildir. Hocalar “yeni maârif”in insan anlayışını aynen benimsemiş kişilerden seçilmelidir. Hiç olmazsa düşman olmayanlardan. Medeniyetimizin insan anlayışı hocalardan talebelere doğru buhurdandan çıkan güzel kokular gibi yayılmalıdır. Millet ve medeniyet olarak varlık iddiamız buna bağlıdır.

“Elinde diploma; gelmiş, sınavlardan da kâfî puanı almış; daha nasıl seçeceğiz?” demesin kimse. Amerikan başkanlarının WASP (Beyaz, Anglo-Sakson, Protestan) vasfı taşımaları gerektiği ana yasada veya kanunlarda yazmaz; ama bu böyledir.

Kaldı ki, şu da bir hakîkat: Çok iyi hoca bile ancak iyi talebe yetiştirebilir. “Hoca aliyyü’l-âlâ olsun ki talebe âlâ olsun.” Hoca “âlâ” ise talebe “vasat”, hoca “vasat” ise talebe “dûn” olacak… Hoca “dûn” olursa…

Maârif dâvâmızın en mühim unsuru hoca/muallim…

Yazar: Ahmet Ar
29-01-13
E mail: ahmet_ar@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 9
hatice su
hop oturup hop kalktım!
Tarih : 08-02-13

yazıyı okurken hop oturup hop kalktım, "işte bu" dedim dilimde yıllardır söylemek için kelime ve söz aradığım fikrim, umudum. İşte bu sancıyan yanım, sancıyan yanım ki yıllardır kimselere derdimi anlatamamışken, biri ben sormadan gösteriverdi. Bu güzel dua için-ki ben bu yazıyı aklın ve emeğin duası olarak gördüğümden- yalnızca AMİN diyorum. AMİN Rabbim. AMİN. Milyonlar dudakla amin demeli ve ucundan tutmalıyız bu duanın. Tutmalıyız ki El Mucib icabet etsin.

 
altınmürekkep
Ahhh Hocam
Tarih : 02-02-13

Muhterem Hocam, Bize bizi, vazifemizi hatırlattınız. Çok doğru 2100 yılını hedeflerken, tairihi doğru kaynaktan doğru okuyup, bir araya gelip, fikir-projeler üreterek kafa yorup, bunu sağlamalıyız. "insanı yaşat ki devlet yaşasın." sözüyle insan merkezli bir eğitim-hizmet yani; vasıflı-etkin-donanımlı adam yetiştirme misyonumuz olmalıdır. TEŞEKKÜR EDER,İYİ ÇALIŞMALAR DİLERİM. [M.G.]

 
hasan hüseyin
seçime dikkat
Tarih : 01-02-13

yazınızda belittiğiniz gibi Eskiler “Kem âlâtla kemâlât olmaz.” demişler. Yani “Kötü âletle iyi iş çıkmaz.” Maârifimizin yüz yıllık problemi budur: “Kötü hocayla iyi insan yetiştirmeye çalışmak.” olmaz.öğretmenlerin ve hocaların seçimi bu durum dikkate alınarak daha titiz yapılmalıdır.

 
uğurlu
AİLE ve MAARİF
Tarih : 01-02-13

Ahmet hoca maarife aman dikkat derken, Sema Maraşlı aile ile alâkalı ciddi kaygıları hatırlatırken ne kadar haklılar değil mi? Asıl mesele AİLE ve MAARİF!... Ümit ederiz ki yeni yanlışlar yapılmaya, önceki yapılan yanlışlar düzeltile...

 
İhsan Efendioğlu
HANGİ İNSAN-I KÂMİL ?
Tarih : 31-01-13

Yaşadığımız devir bütün nefsânî arzûların kamçılandığı, rağbet gördüğü, önünün açıldığı bir devir. Bu devre hâkim olan anlayışın/sistemin insan-ı kâmili ise çok tüketen, sabır kanaat nedir bilmeyen, nefsânî arzularına engel koymayan insandır. Bu sistem kendi insan-ı kâmilini yetiştirmek için bütün kanalları kullanıyor. Âdeta şeytanlar serbest bırakılmış, taşlar bağlanmış. Ahmet Hocam İslâmın tarif ettiği insan-ı kâmilin nasıl olması gerektiğini ve nasıl yetiştirilmesi gerektiğini çok güzel izah etmiş. Allah hocalarımıza/muallimlerimize de talebelerimize de kolaylıklar versin.

 
Abdurrahman YILDIRIM
Bahtiyar Memleket
Tarih : 30-01-13

"Ders kürsüsü nazarımda daima,Kabe gibi mukaddes bir makam olmuştur. Orada memleket öğretilir. Hocalık sanatının hem inceliği hem de büyük vebali fikirlere ve sözlere lazım gelen objektif dozu verebilmektir. Kabul etmelidir ki bu da herkesin karı değildir. Herkes suya olta atar ama balık tutamaz. Şairlik, ressamlık gibi hocalık da Allah vergisidir ve her hizmetten çok aşk ve inanç ister. Bahtiyar o memlekettir ki hocaları milli ve insani hizmetlerini içleri öğretme ve yetiştirme aşkıyla tutuşan birer hoca ve ilim adamı olarak yaparlar" Ali Fuad BAŞGİL, Yeni Sabah, 9 Eylül 1960. Yazar bahtiyar memleket olabilmenin temel değerinin ne olduğunu yazısında veciz bir şekilde bizlere ifade etmiş. Eline ve kalemine sağlık

 
ABDULLAH BİN ADEM
SAKKİ
Tarih : 30-01-13

S.A MUHTEREM AHMET HOCAM, EĞİTİMLE İLGİLİ YAZDIĞINIZ BU YAZINIZI BENCE BÜTÜN EĞİTİM CAMİASI İÇİNDE YER ALAN HERKESİN OKUMASI LAZIM. EĞİTİMDE SIKINTI OLUNCA HER YERDE SIKINTI BAŞLIYOR .SİZİN DE DEDİĞİNİZ GİBİ KAMİL İNSAN YETİŞTİRME ÇABASI İÇERİSİNDE OLUNMUYOR. BU HERKESİN SÖYLEMEK İSTEYİP DE ÇARESİZCE BEKLEYİP SİSTEME TESLİM OLAN İNSANLARIN KANAYAN BİR YARASI. EĞİTİM VE TERBİYE YAPILIRKEN İMTİHAN ODAKLI SINAV ODAKLI BELGE ODAKLI ÜNİFORMA ODAKLI YAPILIYOR. ÖZ DEĞERLERİNE SAYGILI KENDİNİ BİLEN DAVA ADAMI İNSANLAR OLMA ÇABASI YOK. ZİHNİYET FARKLI OLUNCA YETİŞENLER DE AYNI USUL ÜZERİNE YETİŞİYOR. ZATEN BİR ÇOK KESİMİN YANINDA DÜRÜSTLÜK VE TEKAMÜL ETMİŞ İNSANLARIN FAZLA DA BİR HÜKMÜ YOK . TEŞEKKÜRLER.

 
İbrahim TUNCER
YARA
Tarih : 30-01-13

Allah razı olsun ahmet hocadan. Bu gün en çok ihtiyacımız olan şey budur. Her halini kendimize rehber edebileceğimiz kamil insanlar.Bir sıkıntımızı gönül hoşluğu ile anlatabileceğimiz güzel insanlar artık yetişmiyor.iyiler iyi atlara binerek gittiler.Hiç kimseye bilen,düşünen,yol gösteren lazım değil.Sadece asalak,basit ve küçük maddi şeylerle tatmin olan zavallılar makbul.Merkepten kısrak doğmuyor ancak katır olabilyor. Allah encamımızı hayreylesin.

 
Alaettin
İcab eden tertibat
Tarih : 30-01-13

Böyle hocalar yetiştirme gayretinde bir cemiyetin içinde olduğumuz malumunuz.olursa burada olur,böyle olur.İnşaallah semerelerini görüyoruz.Ancak bu malzemeden ceviz sanduka çıkar mı?Himmet olmasa ne olur halimiz o da malum.İstinadımız ind-i İlâhiyyeyedir.

 
İSTİKBÂLİMİZ VE HOCALARIMIZ
Online Kişi: 17
Bu Gün: 3 || Bu Ay: 951 || Toplam Ziyaretçi: 2.226.757 || Toplam Tıklanma: 52.220.298