ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : SANAT / ŞEHİR ve MÎMÂRÎ
Okunma Sayısı: 2699
Yazar: Yusuf Kaplan
Aşk'ı Isfahan'da/n öğrendim (2)

Isfahan, sadece bir şehir değil; şehir sûretine bürünen bir 'insan-şehir': Şehre baktıkça, şehri duydukça, şehri yaşadıkça, insana koşan, insanla konuşan bir 'şehir-insan'.

DERÛNÎLİK'TEKİ SADELİK, SADELİK'TEKİ DERÛNÎLİK

Isfahan, İslâm şehir mimarisinin, sanat tasavvurunun, insan, hayat ve hakikat fikrinin özetlendiği, çok katmanlı, aynı anda hem sadeliğin hem de derûnîliğin izlerini taşıyan, keşfedildikçe açılan ve bizi de açan, o yüzden keşfedilmeyi bekleyen 'keşfedilmemiş bir kıta' ('terra incognita').

Şehri keşfettikçe, insanın kendini keşfettiği, hakikatin görünmeyen yüzlerine, derinliklerine nüfûz ettiği bir ayna Isfahan aslında: Hakikatin aynası: İnsana, şehre baktıkça, kendini hatırlatan bir hakikat ve fütûhât anahtarı.

Isfahan, herhangi bir şehir değil. Hele de insanı da, hayatı da, hakikati de yok eden, yutan, ruhsuzlaştıran seküler bir kent hiç değil.

O yüzden Isfahan'ın fethi ve keşfi, insanın kendini ve hakikati fethi ve keşfi, demek.

O yüzden, insan, Isfahan'ı keşfettikçe kendini fethediyor; kendini fethettikçe hakikatin âsûde ve hayat bahşeden, sadeliğin gerisinde gizlenen derûnîliğin, derûnîliğin içinde şifrelenen sadeliğin izlerini keşfediyor.

TURİST BAKIŞI, GÖZLERİ KAPATIR

O yüzden Isfahan, yürünerek değil, durularak, soluklanarak, temâşâ edilerek, hayret etme melekeleri harekete geçirilerek keşfedilebilen bir hayat ve hakikat şehri.

O yüzden, turistler, Isfahan'ın süsüne, büyüsüne kaptırabilirler ve kolaylıkla kaybedebilirler kendilerini: Ama kendilerini bulamazlar ve şehir'le kozmik bir ilişki kuramazlar hiç bir zaman.

Isfahan, turist bakışı'yla şehri gezenleri, dış görünümüyle çarpar ve bir seksen uzatır yere, sere serpe.

Turist bakışı, insanı, hazzın ve ayartı/lma/nın izini sürmeye sürükler. Turist, Isfahan gibi, çok katmanlı hakikat medeniyetinin bütün izlerini ve izdüşümlerini gizleyen şehirlerde, yalnızca kendini görür; hakikati ve hakikatin şehre yansıyan, şehirde yansıyan izlerini ve izdüşümlerini değil, elbette.

ISFAHAN MEYDANI'NDA DOYUMSUZ BİR DOLUNAY SEREMONİSİ

O yüzden, Isfahan gibi hakikat medeniyetinin nadide şehirleri, gezilmez; seyredilir. Yürünerek değil, seyredilerek, seyre dalınarak keşfedilir.

O yüzden, Isfahan'ı hem günışığında, hem de gecenin başladığı saatlerde temâşâ eyledim: Ve ay'ı gördüm bütün lezzetiyle ve letafetiyle, DOLUNAY'I: Gündüz güneşin gölgelerinin Isfahan Meydanı'nda sahneledikleri 'ışık ve gölge dansını' seyre daldım.

Gece ise, dört köşeli Isfahan Meydan'ının bir ucuna yapılan Meydan Camii'nin iki minaresinin tam ortasından ay beliriverdi karşımda: Cami'den akşam namazından çıkan erkekli-kadınlı, çoluklu-çocuklu cemaati ve camiinin estetiğini seyre dalmışken, bir an başımı minarelere kaldırdığımda bütün şiirselliğiyle ve güzelliğiyle dolunay arz-ı endam etti iki minare arasından...

Bu manzara, anlatılarak anlaşılacak bir manzara değil; yaşanarak tadılacak ve tadına varılacak bir manzara.

Tam da bu dolunay seremonisinde gözlendiği üzere, Isfahan Meydanı, insanı, kare bir meydanda, bir kavis çizerek daire daire arzdan semaya yükselten, böylelikle eşsiz bir hakikat şiiri besteleyen, insana doyumsuz bir hakikat şarkısı söyleyen leziz ve nefis bir meydan...

AZAMETİ ZARAFETE DÖNÜŞTÜREN RUH

Isfahan Meydanı, dünyanın ikinci büyük meydanı. Birincisi Çin'deki ünlü Tiananmen Meydanı.

Isfahan Meydanı'nın yapısı, bir yandan azametiyle, öte yandan bu azameti örten zarafetiyle hem dikkat çekiyor hem de insanı kendine çekiyor, mest ediyor!

Isfahan Meydanı'nın azameti, Batı kentlerinin meydanlarında olduğu gibi, insanı yutmuyor; yok etmiyor; ezmiyor. Bu yatay azamete, cami mimarisinin, dairevî kavisler çizerek semaya doğru yükselen dikey zarafeti büyük bir oyun oynuyor: İnsanı arzdan semaya yükselten bu dikey zarafet, zarif bir şekilde ve nefes kesici bir dille insanı yücelten, devâsâ meydanı küçülten kozmik bir şölen sunuyor insana...

İslâm mimarisinde, devâsâ yapı, azameti, zarafete dönüştürecek ve insanı yüceltecek bir işlemden geçirilir, Isfahan Meydanı'ndan görüldüğü üzere...

Böylelikle devâsâ yapı, insanı ezen ruhsuz bir yapı, hakikati yutan kör bir taş yığını olmaktan kurtulur, mütevazi bir güzelliğe bürünür ve aşkın bir nitelik kazanarak insanın yücelmesine aracılık eder. İnsanı yücelttiği için, devâsâ yapı da yücelir.

Azamet, yatay eksen'in dikey eksenle buluşmasıyla birlikte zarafete dönüşür: insana ve hayata da, taşa ve taş yapıya da ruh üfler...

ŞEHİR'DE VE ŞEHİR'LE MEŞKEDİLEN AŞK

Yatay eksenle dikey eksenin buluşmasına tanık olan kişi, aşk'ı meşk eder şehrin ortasında, tam orta yerinde... Bir semazen gibi döner... döner... Hakikat şarabından içer... Ve yüceler yücesine yükselir...

İşte aşk bu... Meşk edilebilen aşk... Hem de şehirde ve şehirle birlikte...

Evet, aşk'ı Isfahan'da/n öğrendim: Yer'le göğün birbirine yöneldiği; yatay eksen'le dikey eksenin kozmik bir dans sahnelediği, azametin zarafete inkılap ettiği Isfahan Meydanı, aşkın ne demek olduğunu, meşk'in nasıl bir şey olduğunu öğretti bana! Darısı, başınıza!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Yusuf Kaplan
18-05-14
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
Aşk'ı Isfahan'da/n öğrendim (2)
Online Kişi: 23
Bu Gün: 409 || Bu Ay: 9.013 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.470 || Toplam Tıklanma: 51.934.341