ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / HUKUK HİKÂYELERİ
Okunma Sayısı: 2288
Yazar: Adnan Küçük
EMİR BÜYÜK YERDEN: HALK BU ANAYASAYI DEĞİŞTİREMEZ!!!

Türkiye yeni bir Anayasa değişikliği eşiğinde. Ama ne garip tecelli ki, daha önce bu Anayasanın bir “Darbe Anayasası” olduğunu söyleyenler; bu gerekçe ile onu cehennemin dibinde yakmak isteyenler, şimdilerde bir başka şey söylemektedirler. Hem bu Anayasanın değiştirilme zamanı değil, hem de bu Anayasa değişikliği Anayasaya aykırı; onun için AYM bu Anayasa değişikliğini mutlaka iptal eder.

Peki kim bu sözlerin sahibi?

Cevap, Türkiye"de her dediği yüksek yargı tarafından harfi harfine yerine getirilen Yargıtay Eski Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu.

Kanadoğlu “Türkiye"de Hukuk Devleti, Bugünü ve Yarını” konulu panelde şunları söylemiş:

* Çok net bir şekilde açıkça ifade edebilirim ki yapılan değişiklikler iki ana temele aykırıdır. Bunlardan biri hukuk devleti, diğeri yargı bağımsızlığı.

* Anayasa değişikliği eğer bu şekilde halk oylamasına götürülürse vatandaş seçme hakkını kullanamaz.

* Anayasa değişikliğini yurttaşa soramazsınız.

* Anayasa değişikliği AYM"'ne götürüldüğü takdirde Mahkeme tarafından iptal edilir.

* Yapılan Anayasa değişikliği halk oylamasında kabul edilse dahi AYM tarafından iptal edilir.

Şimdi bu sözlerin neresinden başlayacağımı bir türlü kestiremiyorum. Hangisini ele alsam sapır sapır dökülüyor. Bir hukukçu olmasam, hele ki Anayasa Hukukçusu olmasam bütün bunları culp diye yutardım. Ama iyi ki hukukçu imişim de bütün bunları yutmadım.

ANAYASA MAHKEMESİ ESAS YÖNÜNDEN DENETLEYEMEZ

Bir kere Anayasada AYM"ne Anayasa değişikliklerini “esas yönünden” denetleme yetkisi veren bir hüküm bulunmamaktadır. AYM, 2008 yılında demokratik ve hukuki meşruiyetini kaybetme pahasına şekilden dolanarak esasa ilişkin bir denetim yaptı, bu sebeple de çok eleştiri aldı. Bir Anayasal demokraside meşruiyetin pozitif hukuki ölçütü Anayasadır.

Anayasaya göre hiçbir organ (buna AYM de dâhildir), kaynağını Anayasadan almayan bir yetki kullanamaz(md. 6). Ama bakıyorsunuz, AYM, bu hükümle kendisini bağlı görmeksizin, 2008 yılına kadar verdiği çok sayıda kararda, “benim yetkim sadece şekli denetim ile sınırlıdır; bunun ne olduğu da Anayasada belirtilmiştir (Anayasa değişikliklerine ilişkin şekli denetim, Anayasa değişikliği için lüzumlu olan teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. md. 148); bu sebeple esasa ilişkin denetim yapamam demiştir. Ama 2008 yılında bir manevra ile geçmişte söylediklerini; bir içtihat değişikliği bahanesi ile bir kenara iterek, açılan iptal davasını esastan inceleme yoluna gitmiştir. Bunu yaparken de Anayasanın vermediği bir yetkiyi kullanmıştır”. Eh ne diyelim, temel işlevi Anayasanın üstünlüğünü ve ona bağlılığı sağlamak olan bir yüksek mahkeme, kendisi Anayasa ile bağlı olmamakta; onun vermediği bir yetkiyi kullanmaktadır. Bunun tam da anlamı şudur: “bu mahkeme bu şekilde kararlar vermeye devam ettiği takdirde demokratik ve hukuki meşruiyetini kaybedecektir”. Bundan, başta bu mahkeme olmak üzere bütün anayasal düzen zarar görecektir.

ANAYASA DEĞİŞİKLİKLİER AVRUPA'DAKİ STANDARTLARA UYGUN

Bir diğer husus, yapılanlar çağdaş demokratik standartların gereklerine uygundur. Nitekim gerek HSYK"nun, gerekse AYM"nin yapılanmasına ilişkin olarak, başta Almanya olmak üzere gelişmiş demokrasilerin hemen hepsinde benzer sistemler öngörülmektedir. En çok itiraza konu olan siyasi partilerin kapatılmasının zorlaştırılması da, esasen demokrasinin olmazsa olmaz gerekleri ile tam uyumlu değişikliktir. Dünyanın demokratik olsun olmasın hiçbir ülkede, siyasi partiler pamuk ipliğine bağlı değildir; hele ki iktidarda olan bir partinin idamını bekleyen mahkum pozisyonunda olmasının demokratiklikle izahı, siyahın beyaz olduğunu iddia etmek kadar saçma sapan bir şeydir.

O zaman acaba bütün bu ülkelerdeki hukuk devleti, yargı bağımsızlığı ve siyasi partiler rejimi anlayışı tamamen bozuk, saçma, anlamsız ve de çöpe atılması gerekli bir şey midir; bizim için temel ölçüt bu ülkeler olmayacaksa, peki kimler olacaktır? Ben de saf saf soruyorum(!) Sayın Kanadoğlu gibi dünyadaki sistemleri tersine çevirerek doğru hukuk devleti ve yargı bağımsızlığını bilen ve de söyleyen birisi varken, ne haddimize düşmüş gelişmiş batılı demokrasileri örnek almak.

İçin ciddisi şu ki; Türkiye"de başta yüksek yargı olmak üzere artık aynaya tersinden değil düzünden bakmanın zamanı çoktan geldi ve geçti bile. Türkiye bu konuda çok gerilerde kaldı. Herkes Mersin"e giderken bize tersine gitmek artık çok ters bir şeydir.

HALKA SORULMAYACAK DA KİME SORULACAK?

Kanadoğlu"na göre, Anayasa değişikliği halka sorulamazmış. Peki kime sorulacak? Taksiratımı affedesiniz; yine boşta bulundum, benzer soruyu sordum. Oysa bu sorunun cevabı da belli(!); kime sorulacak(!); elbette Kanadoğlu ve onun gibi düşünen yüksek hukukçulara sorulacak(!) Halk da kim oluyor(!). Şimdi bu kişiler demokrasiden de söz ediyorlar; hem de dillerinden düşürmüyorlar demokrasiyi. Peki bu demokrasi nasıl bir şey? İşte bunun cevabı çok kolay: Bu kişiler ne derse, halk da ona uyarsa işte en mükemmel demokrasi odur. Eh, ben bu demokrasiyi yok eden, halkı kendini aydın zanneden kişilerin aydın olduklarını iddia ettikleri düşüncelere mahkum eden jakoben düşüncenin 18. ve 19. yüzyılların Fransa"sında kaldığını sanıyordum. Meğerse yanılmışım.

İşin ciddisini tekrar vurgulamak isterim. AYM 2008 yılında verdiği bir kararında şunları söylemişti: “Katılımcı, müzakereci ve uzlaşıyı esas alan demokratik ülkelerde asli kurucu iktidarın sahibi halktır” (AYM Kararı: E. 2008/16, K. 2008/116, KT.: 05.06.2008).

Sayın Kanadoğlu, peki, AYM"nin bu söylediklerine ne demeli; yoksa halk olarak sadece kendini ve kendin gibi düşünenleri mi kabul ediyorsun? Eh söylemek istediğin tam da bu ise, verilecek hiçbir cevap yoktur. Çünkü bu sözü söyleyecek kişi için demokrasi ölçütünde söylenecek hiçbir söz yoktur. Bu sözün bittiği yerdir.

Ama ben yine de sözün bittiği yerden devam ederek birkaç şey söylemek istiyorum. Ey Kanadoğlu ve senin gibi düşünenler, artık halkı aşağılamaktan vazgeçin. İllaki bunu yapmak istiyorum diyorsanız, kusura bakmayın ama, bunu demokrasi adına yapmayın. Çünkü bu yaptıklarınızla gülünç oluyorsunuz. Demokrasiyi tersine çevirerek, halka demokrasinin tersini demokrasi olarak yutturmaya çalışıyorsunuz.

Merak ediyorum. Asli kurucu iktidarın sahibi olan; yani Anayasayı yapma konusunda en yetkin olan halk, önüne gelen Anayasa değişikliğini kabul etti ve dedi ki, “bu Anayasa çağdaş demokrasi ve hukuk devletinin gereklerine uygundur”. AYM kalkıp da, “Ey halk, ben senin adına karar veren bir kurumum, bu yetkime dayanarak sözünü kesiyor, kararını iptal ediyorum” mu diyecek? Ben itibar ettiğim ve hukuk devleti için lüzumlu gördüğüm AYM"nin bunu yapmaması gerektiğini söylüyorum. Umarım gelişmeler beklentim istikâmetinde olur.

stratejik boyut.com

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

NOT: Vurgular bize âittir.

Yazar: Adnan Küçük
03-04-10
E mail: adnan@stratejikboyut.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
EMİR BÜYÜK YERDEN: HALK BU ANAYASAYI DEĞİŞTİREMEZ!!!
Online Kişi: 24
Bu Gün: 406 || Bu Ay: 9.629 || Toplam Ziyaretçi: 2.201.349 || Toplam Tıklanma: 51.943.550