ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / TEFEKKÜR
Okunma Sayısı: 2069
Yazar: Yusuf Kaplan
'DEV' UYANIRSA BİR DAHA DURDURULAMAZ!

TÜRKİYE'YE SAVAŞ ÎLÂN EDİLDİ!Önceki yazımda da zikretmiştim: “Osmanlı durduruldu, dev uyutuldu. Dev uyanırsa, kimse durduramaz!” demişti, büyük tarihçi Toynbee.

Osmanlı nedir ki, nasıl bir “şey''dir ki, yeniden uyanırsa kimse durduramaz, diyor Toynbee?

FATİH, NE YAPMIŞTI?

Tarihe hep Avrupa-merkezci gözlüklerle bakıyoruz. Bu, bizim entelijansiyamızın yaşadığı büyük entelektüel trajedi!

Düşünsenize, İstanbul'un fethini bile “Fatih, Ortaçağ'ın karanlıklarına son verdi, yeni bir çağı, Rönesans'ı başlattı” (!) diye anlatıyoruz çocuklarımıza!

Bu ne kadar ürpertici bir zihin körleşmesidir böyle! Bana ne Ortaçağ'dan, Rönesans'tan, modern çağdan filan! Ortaçağ da, Rönesans da, modern çağ da benim tarihim, bizim yaptığımız bir tarih değil ki!

Kendi tarihimizi bile, İstanbul'un fethi gibi İslâm tarihinin dönüm noktalarından birini anlatırken bile, Avrupa üzerinden anlatıyoruz! Gerçekten de ürpertici bir zihin körleşmesi ve aşağılık kompleksi hâli bu!

EHL-İ SÜNNET OMRURGA VE İKİ AKS'I: İLİM VE İRFAN

Fatih, İstanbul'u fethederek Osmanlı'yı modernleştirmedi ki; modernlikle birlikte yaşanan bir laikleştirme projesi uygulamadı ki Osmanlı'da! Bu nasıl çarpık ve şaşı bir tarih anlayışıdır böyle?

Fatih, İstanbul'u fethederek, İslâm'ın tarihî yürüyüşünde büyük bir medeniyet hamlesi gerçekleştirdi: Hem İslâm'ın nihâî olarak Avrupa'nın en büyük gücü haline gelmesini hem de 13. ve 14. yüzyıllarda yaşadığımız birinci büyük medeniyet krizini nihâî olarak aşmamızı sağladı.

Böylelikle hem İslâm dünyasının Ehl-i Sünnet omurga üzerinden bütünleşmesini mümkün kılacak “çakıl taşları”nı temizledi hem de Batılıların, İslâm'ı dönüştürme girişimlerini önleyecek akîdevî, fikrî, sosyal, siyasî temellerin sarsılmaz bir şekilde atılmasını sağlayan yapı taşlarını döşedi.

Bugün İslâm dünyası, BatıIı sömürgeciler tarafından dize getirilemiyorsa, Batı emperyalizmine her şeye rağmen yalnızca Müslümanlar direnebiliyorsa, bunun temel nedeni, İstanbul'un fethiyle temelleri atılan, Yavuz Sultan Selim'le resmî, sistematik bir nitelik kazandırılan Ehl-i Sünnet omurganın muhkem bir şekilde kurulmasına borçlu.

200 yıldır yaşadığımız, bugün iliklerimize kadar hissettiğimiz, İslâm dünyasının paramparça olmasıyla sonuçlanan ikinci büyük medeniyet krizini nasıl aşabileceğimizin şifreleri, Fatih'le muhkemleştirilen, Yavuz'la sistemleştirilen EhI-i Sünnet Omurga'nın yeniden hayata ve harekete geçirilmesinde gizli.

Fatih'le muhkemleştirilen Ehl-i Sünnet omurganın iki ana ekseni vardı: İlim ve irfan. Fatih, Sahn-ı Seman medreselerini kurarken bir tarafa medrese, medresenin tam karşısına da tekke'yi kurmuştu!

Biz birinci medeniyet krizini bu iki ana aksın hayata ve harekete geçirilmesiyle aştık. İkinci medeniyet krizini de yine aynı şekilde güçlü bir ilim geleneği ve irfan tecrübesi geliştirerek aşabiliriz ancak.

TÜRKİYE, NİÇİN VE NASIL KUŞATILIYOR?

İslâmî bir tarih felsefesi geliştirme kaygısıyla düne ilişkin yaptığım bu tarih okuması, aslında bugünümüze ve yarınlarımıza ışık tutmayı amaçlıyor: Bu okuma, genelde 200 yıldır yaşadığımız medeniyet krizini, özelde ise kabaca çeyrek asırdır bölgemizde yaşanan temel sorunları -küresel ölçekteki aktörleri ve faktörleriyle birlikte- anlama, anlamlandırma ve bu krizi nasıl aşabileceğimize ilişkin zihin açıcı ipuçları sunma kaygısı güden geniş kapsamlı bir tahlil ve teklif.

BaşIıklar hâlinde vardığım sonuçları özlü bir şekilde şöyle sıralayabilirim:

Birincisi: Küresel sistemin yüzyıllık yegâne projesi, EhI-i Sünnet omurga'yı çökertmek. Bunun için de Türkiye'nin önünü kesmek ve İran'ın önünü açmak. Mezhep çatışmasını kışkırtmak ve Müslümanı Müslümana kırdırmak. Böylelikle İslâm dünyasını tam ortadan ikiye bölmek...

İkincisi: Etnik kimlikleri, İslâmi kimliğin ününe geçirerek, İslâm dünyasının daha da parçalanmasını ve sınırların yeniden küçük küçük dilimler çizilmesini sağlamak.

Üçüncüsü: Mısır'dan sonra Türkiye'nin de düşürülmesi. Bunun başlıca yolu, Türkiye'de etnik kimliklerin İslâmî kimliğin önüne geçirilmesi, Müslüman kitlelerin hızla seküleştirilerek protestanlaştırılması. İslâmî duyarlıklarının aşındırılması.

Dördüncüsü: Bize düşen şey, başta Kürtler olmak üzere bütün toplumun ortak paydasını oluşturan İslâmî kimliğin ilim ve irfan geleneklerimiz ekseninde güçlendirilmesi. EhI-i Sünnet Omurga'nın İlim ve irfan gelenekleri ekseninde Balkanlar, Kafkaslar ve Türk cumhuriyetlerinde de pekiştirilmesi, “dev”in yeniden uyanmasını, İslâm dünyasını yeniden toparlamasını, İslâm dünyasının gerçek bağımsızlığına kavuşmasını ve nihayet sömürgeci Batılıların bölgemizden kaçınılmaz olarak uzaklaştırılmasını sağlayacaktır.

Batılıların Türkiye'yi içeriden ve dışarıdan kuşatmalarının temel nedeni işte bu!

HAYATÎ İKİ İHTİYACIMIZ: TENKİT VE TEKLİF

Bize düşen şey, particilik, fırkacılık, meşrepçilik yapmadan, başta Ak Parti olmak üzere yaptığımız yanlışlıkları tenkit etmek; hızla çözülen eğitim, medya, kültür, gençlik ve sosyal yapının kalıcı şekillerde bizim medeniyet dinamiklerimiz çerçevesinde nasıl yapılandırılabileceğine, velhasıl bu büyük varoluşsal sorunlarımızın nasıl çözümlenebileceğine ilişkin umut ve ufuk vadeden köklü, esaslı ve kalıcı tekliflerde bulunmak.

İşte o zaman hakikatten süt emen “dev”in uyanması ve tarihî bir yürüyüşe soyunması -Allah'ın yardımıyla- kaçınılmaz hâle gelecektir. Vesselâm.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Yusuf Kaplan
14-06-15
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
'DEV' UYANIRSA BİR DAHA DURDURULAMAZ!
Online Kişi: 24
Bu Gün: 113 || Bu Ay: 5.503 || Toplam Ziyaretçi: 2.214.000 || Toplam Tıklanma: 52.106.472