ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TASAVVUF / TASAVVUFA DÂİR
Okunma Sayısı: 3125
Yazar: Şefik Kocaman
TASAVVUF BİD'AT Mİ?

TASAVVUF BİD'AT Mİ?Besmele, hamdele ve salat-ü selamdan sonra…

Şair’in dediği gibi:

“İlâha asi oluyor sonra da onu sevdiğini mi söylüyorsun? Muhakkak ki akıl senden uzaktır. Eğer sevgin doğru olsaydı ona itaat ederdin. Çünkü seven sevdiğine itaat eder.” (Arapça’dan tercüme)

Bir tarikata girmek ve bir şeyhe, mürşide intisab etmek farz değildir. Fakat tarikatsız ve mürşide bağlanmaksızın insan mükellef olduğu Şer-i Şerif’te noksan kalacaktır. Çünkü, mürşid ile mürid arasındaki münasebet, Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile sahabe-i kiram arasındaki münasebetin aynısıdır. Nasıl ki ashab İslam’ı Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den görüp yaşadılarsa, nasıl onun sohbetiyle nefisleri tezkiye, kalpleri tasfiye olmuşsa biz sonradan gelenler de aynı yolu takip ederek yani Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in varisleri ve vekilleri olan rabbanî alimler ve meşayıh-ı kiramın telkin, talim ve terbiyesiyle İslam’ı yaşamaya gayret etmeliyiz.

Bazı kendini bilmezlerin iddia ettiği gibi tasavvuf sonradan icad edilen bir şey değildir. Bidat değildir. Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında fıkıh ilmi var mıydı? Yok muydu? Vardı, fakat ona fıkıh ilmi denmiyordu. Diğer Şer’î ilimler de böyleydi. İlimlere isimleri takriben bir asır sonra verildi. İsimler sonradan verildi diye bu ilimlere bidat denilebilir mi? Elbette hayır. Tasavvuf da bir ilimdir ve birçok tarifi vardır. Kısaca; “Ahlak İlmidir” denilmektedir. Mahmud Efendi Hazretlerine; “İlme mi ağırlık verelim, tasavvufa mı?” diye sorulduğunda; “Tasavvuf ilim değil mi?” buyurmuşlardı. “Ben, güzel ahlakı tamamlamaya gönderildim” buyuran Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bu güzel ahlakı tatbik ederek göstermesi ve ashabını terbiye etmesi gibi o güzel ahlaka sahip olan rabbanî âlim ve Allah dostlarının kendilerine tabi olanları aynı usulle terbiye etmelerinin adıdır tasavvuf. Bu zaviyeden bakıldığında illa bir şeye bidat denmesi gerekirse sahabe-i kiramın terbiye yolunu terk edip İslam’ı kendi başına yaşamaya çalışmaya bidat denmesi daha münasip olur. Lakin her şeyin bir yolu yordamı olduğu gibi tarikat ve tasavvufun da bir üslubu vardır. İmam-ı Rabbanî’nin (Kuddise Sirruhu) sarahaten (açıkça) belirttiği gibi;İnsana mutlaka lazım olan, evvela akaidini, inancını Ehlisünnet ve’l-Cemaat âlimlerinin kitap ve sünnetten istinbat ettiği (çıkarıp ortaya koyduğu) şekliyle tashih etmesi (düzeltmesi), İkinci olarak, fıkıh ilminin beyanını üstlendiği; helali, haramı, farzı, vacibi, sünneti, müstehabı, edebi, mubahı, müfsidi, mekruhu, şüpheli olanları öğrenip gereğince de amel etmesi, Üçüncü olarak da Mevla Teâlâ’nın bizlere emrettiği ihlas ve güzel ahlaka ulaşabilmek için tarikat-tasavvuf yolunda sülûk etmesidir (yürümesidir).”

İmam-ı Rabbanî hazretleri bir başka mektubunda bu üçüncüsü için şöyle söylemektedir: Bu üçüncü rüknün vacip olması istihsanîdir. (Yani şer’î vacip değildir fakat olması güzeldir.) İlk iki rükün (iman ve amel) ise böyle değildir. Çünkü, İslam’ın aslı ilk iki rükne bağlıdır. Üçüncü rükne bağlı olan İslam’ın kemalidir. (Yani kâmil Müslüman olmak için tasavvuf lazımdır.) (Cilt:1, Mektup:71)

Tasavvuf yolları muhtelif, meşayıh- ı kiramın meşrebleri de farklı farklıdır. Hangisi tercih edilmelidir? Bizim terazimiz evliyayı tartamaz ama Allah’ın terazisi her şeyi tartar. Allah’ın terazisi ise şeriattır. Büyük Şeyh Efendi Mustafa İsmet Ğaribullah (Kuddise Sirruhu)’nun Risale-i Kudsiyye’sinde buyurduğu gibi:

“Aziz! Dersen bize aç bunda bir bab,
Meşayıh çok cihanda, kimdir erbâb.
Dilersen agâh olmak âna ahbâb,
Şeriat fark eder bir bî irtiyâb.
Şeriatla aziz Hakk’a gidelim,
Cemal-i bâ kemâle seyredelim.”

(Aziz kardeşim! Dersen ki: ‘Bu mevzuyu bize açıkla. Dünyada birçok şeyh var. Fakat şeyhliğe ehil olan kimdir.’ Ey dostum! Bu işte uyanık olmayı ve işin ehlini bilmeyi dilersen. Bunun tek ölçüsü Şeriattır, İslam’ı doğru yaşamaktır.)

Şer-i Şerif’i yaşayan, Sünnet-i Seniyye’yi tatbik eden kamil-i mükemmil bir mürşid bulunca da yapılması gereken iradeyi teslim edip bağlanmak ve sevgi üzere itaat etmektir. İnşallah bu mevzuya devam edeceğiz. Allah’a emanet olunuz.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Şefik Kocaman
30-08-16
E mail: gazetevahdet.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
TASAVVUF BİD'AT Mİ?
Online Kişi: 21
Bu Gün: 435 || Bu Ay: 9.039 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.505 || Toplam Tıklanma: 51.935.029