HALEB'E DÖNÜŞ

Halep, 12 Aralık 2016'da Rus ve İran destekli Esed ordusu tarafından düşürülmüştü. Üzüntümüz hadsizdi. 30 Kasım 2024'te geri alındı.

ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
"Her kim selefin bilmediği bir amel icad ederse, Peygamber'in risalete ihanet ettiğini iddia etmiş olur. Çünkü din tamamlanmıştır (Maide, 3) O gün din olmayan şey bugün de din değildir."
İmam Mâlik
Kategori : / PORTRELER
Yazar: Mehmet Nezir Gül
NURETTİN TOPÇU VE İDEAL ÖĞRETMEN

NURETTİN TOPÇU VE İDEAL ÖĞRETMEN

Özgün bir düşünür, bir fikir insanı.
Yirminci yüzyıl Türk düşünce dünyasında kendine has fikir ve yorumları olan ender şahsiyetlerden.
Bir gönül insanı, sûfi.
Ruh güzelliğini, safiyetini, arılığını yansıtan insan, ihlas abidesi.
Bir çile ve ıstırap insanı, mustarip.
Bir eylem ve hareket insanı, müteharrik.
Millî ve yerli bir filozof.
Bir Anadolu insanı.
Çok yönlü yerli bir insan. Millî, İslami, sosyal, ekonomik, tarihi, fikrî, felsefî, talim ve terbiyevî meselelerde kafa yoran bir Anadolucu.
Bir isyan adamı. Ama onun isyanı anarşi, terör ve kargaşa getiren bir isyan değil asil bir tavır ve hareket barındıran isyan. Bu isyanını gösteren, yaşayan, felsefe ve eğitimin yanı sıra sanat, edebiyat, sosyoloji, kısmen siyasetle hareketinin mücadelesini veren bir insan.
Ve bir muallim. Ömrünün en cevval, üretken, dinç ve olgunluk dönemlerinde resmî olarak tam kırk yıl mekteplerde görev yapmış bir muallim. Ancak onun muallimliği bedenen son nefesini verinceye kadar sürse de manen hâlâ bu vazifeyi görmekte, sayısız insana rehberlik yapmaktadır. Gerek sağlığında gerek vefatından sonra nice talebeler yetiştirerek ülkemizin sanat, kültür, düşünce, siyaset ve akademi dünyasında etkili pek çok şahsiyetin yetişmesine vesile olmuştur.

İdeal Bir Muallim Olarak Nurettin Topçu

“Kırk sene muallimlik yaptım, mabede nasıl girdimse sınıfa da öyle girdim.”

Kitap ve konferanslarında, özel sohbetlerinde sık değindiği konulardan biri elbette maarif ve ideal muallimin özellikleridir. Çünkü o, millet ve devlet olarak yaşadığımız sıkıntı ve zorlukların özünde maarif sisteminin yanlış kurgulandığını ve bu sistemi yürütecek muallim kadrosunun ideal özellik ve hareketlerde bulunmadığını görmekteydi.
Bu saikle o, maariften, mektepten ve talebelerden hiç kopmadı. Bir nefer olarak hep ders verdi, anlattı, yazdı, konuştu, sohbetler, seminerler, konferanslar verdi. Özlemini çektiği, hayalini kurduğu gençliği yetiştirmek için hep hareket hâlinde oldu. Onun hareketi de sükûneti de kendine özgü bir eylem ve faaliyetler içermekteydi.
Onun gözünde muallimlik çok ulvî, mukaddes ve ibadî bir vazifedir.
O muallimlik yapmayı çok sevdi.
Bu sebeple ömrü boyunca yaptığı muallimlik aynı zamanda Rabbine bir kulluk, millet ve devletine de vefa borcudur. Yaptığı işi ciddiyetle, samimiyetle, vakarla, disiplinle, mesuliyet duygusuyla yapmıştır.
“Nurettin Topçu ciddi, vakur, dikkatli ve disiplinli bir hocaydı. Öğrenciyi de öyle görmek isterdi. Haylazlıktan hoşlanmaz, küstahlıktan nefret ederdi. Yeri gelince ince ve iğneli nükteler yapmaktan da çekinmezdi. Hadiselere çok farklı açılardan bakar, onlardan kendine has, değişik anlamlar çıkarırdı. Fikirlerini dikkate değer şekilde ve çarpıcı tezatlarla ortaya koyardı. En küçük bir vesileyle hikmetli nükteler yapmaktan da çekinmezdi.”

İnandığı değerlere sahip çıkmaktan, onun mücadelesini vermekten asla vazgeçmeyen bir şahsiyettir. İnancı uğruna meşakkatli süreçleri yaşamaktan kaçınmayan bir muallimdir. Ve şehir şehir, okul okul sürgün edilmekten çekinmemiş, doğru bildiği istikamette yürümüştür.

Onun düşüncesine karşı olanların bile itiraftan kaçınamadıkları durum, onun yetkin bir muallim olmasıydı. Şu tespit, onu şikâyet eden bir müdürden: “Öğretmenin okuttuğu dersteki vukufu, talebe ile meşguliyeti bakımından çalışkanlığı: Çok iyi, çalışkan, dikkatli.”
“Değerli ve o nispette tehlikeli bir öğretmendir. Hisleri ve fikirleri müsbet değildir. Memleketteki bütün değerleri yıkan bir zihniyetle hareket ettiğine bu yıl kani oldum. Göz önünde bulundurulmak maksadıyla Ankara’da veya başka bir yerde tavzifini rica ederim.” Bu tespit ve suçlama, aslında onun kendi alanında ne kadar yetkin, bilgili ve etkili olduğunu göstermektedir. Maalesef böylesi bir öğretmenden yararlanma yoluna gidileceğine susturulmak, uzaklaştırılmak ve bezdirilmek yoluna gidilmiştir.

Kimseye haksızlık veya iltimas geçmeyen ve bu anlamda gelen teklifleri de kibarca reddeden bir muallimdi. Bunun için gerektiğinde bedel de ödemesini bilirdi. Göreve başladığı ilk yılın sonunda, Galatasaray Lisesi Müdürü Behçet Bey, eline altı kişilik bir liste verir:
“Bunlar nüfuzlu ailelerin çocuklarıdır. İmtihandan geçsinler!”
Cevap açık ve nettir:
“Eğer bunlar çalışkan talebelerse elbette geçerler”
Yapılan imtihanların ardından bu talebelerin bir kısmı sınıfını geçer bir kısmı kalır. Haksız da olsa amirinin emrine aykırı hareket etmesinin cezasını çeker. Sene sonunda müdürün raporu üzerine İzmir’e sürgün edilir. Ama genç bir muallim olarak, ilk ciddi sınavının, hakkaniyetli davranmasının karşılığını böyle almış olur.

Çok yoğun olmasa da öğrencilerle özel ilgilenirdi. İzmir’de görev yaparken bir okul müdürü, Nurettin Topçu’nun sahip olduğu fikriyatıyla öğrencilerle ders dışında görüşmeler yapmasını sürgün için bir sebep olarak raporlamıştır. “…Talebe ile münasebetli münasebetsiz zamanlarda gizli gizli konuşmalar yapmaya kalkışmış ve idareyi haylice yormaya başlamıştır…”
Ve yeniden sürgün.

Daha üst makamlara geçmek, titr sahibi olmak için bir çabası olmayan dolayısıyla şahsiyetinden asla taviz vermeyen bir öğretmendir. Üniversitede görevlendirilmesi gerektiği hâlde haksızlığa uğramış, kadroya alınmamış, liselerde süründürülmüştür.
İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünde de görev alması engellenmiştir. Yeni açılan Erzurum Atatürk Üniversitesine ise annesine baktığı için kendisi gitmemiştir. Ama o, nerede olursa olsun görevini en iyi şekilde yapmaya azami derecede gayret etmiştir.

İslam dininin öğretilmesine yönelik hizmetlerinde ücret almayan, samimi ve idealist bir muallimdir. İstanbul İmam Hatip Lisesinde ücretli olarak ders verdiği yıllarda bir kuruş ücret almamıştır. Tüm ısrarlara rağmen kararından dönmemiş, zorlarlarsa dersi bırakacağını belirtmiştir: “Din adamlığı yapacak talebelere verilen dersten ücret alınmaz!”
Resim3
Resim4

İdeal Muallimin Özellikleri

“Siz ne iş yaparsınız?”
“Bizim vazifemiz karakter yapmaktır, şahsiyet yaratmaktır.”

Nurettin Topçu’nun kriterlerine göre muallim olmak zordur. Ama dediğimiz gibi kendisi, bilfiil uygulamış ve örnek olmuştur. O, ideal öğretmenin sıfat ve özelliklerine değinirken, hedef koyarken, uyulması gereken kuralları, kaçınılması gereken hususları sıralarken kolay bir sorumluluk yüklememektedir. Büyük fedakarlıklar, yüce ruhların yapabileceği işler istemektedir bizlerden. Bu özelliklere sahip muallimlerin kıymeti özellikle bilinmelidir. Onun, topluma, devlete ve hassaten üstatlara büyük bir mesuliyet yüklemekte, yüce hedefler koymakta olduğu aşikardır.
Resim5
Resim6

 

Aşağıda sıralayacağımız ve Nurettin Topçu tarafından doğrudan veya dolaylı olarak zikredilen özellikler, ütopik değil gerçekleştirilebilecek hakikatlerdir. Türkiye’nin Maarif Davası kitabı başta olmak üzere eserlerinde bu konulardaki hassasiyetlerini belirtmiştir. Eğitim camiamıza yararlı olması düşüncesiyle bunları sıraladığımızda bazı özelliklerin öne çıktığını görüyoruz:

• Onların yeri yüksek, vazifesi geniş, ruhî mesuliyeti pek ağırdır.
• Muallim her şeyden önce sevgi insanı olmalıdır. Sevmeyen insan hiçbir şey yapamaz. “Muallimlik sevgi işidir, ruh sevgisidir. Ruhun ulvî olan isteklerine nefsinden her şeyi feda eden sevginin, ferdi ulaştırdığı örnek insan mertebesidir.”
• Muallim aşk ve merhamet insanı olmalıdır. Muallim ve üniversite hocasında aşk olmalı ki öğrencilere de bu aşkı vermek mümkün olsun. “Kalbe yapılan ilk aşı merhamet aşısıdır. Sonra hemcinsini sevmek ve aldatmamak, ihmal etmemek aşıları yapılır, cemaat (toplum) sevgisi verilir. Böylece aşkın terbiyesinden sonra ferdin şahsiyeti işlenir. Her hareketinde kendinin olma, kendi kendine bağlı kalma aşıları verilir. Arkasından mesuliyet duygusu gelir ve fert bu köprü vasıtasıyla hareketlerin alemine aktarılır.” “Her şeyden evvel bir nesle onu hakikate aşina kılacak aşkı aşılamak lazım.”
• Ruhumuzun sanatkârı, hayatımızın nazımı muallimdir. “Ruh dünyamızın hem duygu hem bilgi hem de irade bölgelerinde tedavisini ve aşıların yapmaya mecburdur.” “Muallim, ruhlar sanatkârıdır. Hiç işlenmemiş ruhlar üzerinde onun lüzumunu daha aşikâr bir şekilde görüyoruz.” O, ruhumuzdaki fetihlerin kahramanıdır.
• Muallim iyi yetişmiş olmalıdır. Hatta Avrupa’nın büyük üniversitelerinde dersler almalıdır. Görev alacak öğretmenlerin yeterliliğini tespit için lisans sonrası imtihan gereklidir.
• Gönül insanı olmalıdır. “İnsanı gönül aleminde aramasını bilmedikten sonra emekleri, Diyojen’in elindeki feneri söndüremeyecek kadar değersiz ve beyhudedir.”
• Bir ahlak abidesi ve baba gibi şefkatli olmalıdır. “Hoca talebesine karşı bir baba gibi merhametli olmalı zulüm yapmamalıdır. Mektep gençleri iyi ahlak sahibi yapacak bir kurumdur.
• Talebesine bir arkadaş olduğunu bilmelidir. “Muallim talebeye, onların ruhuna bir arkadaş olduğunu bilir ve bu fikrin sevgisini aşılarsa onları kurtarabilir, onlara destek ve kuvvet olabilir.
• Yabancı dil bilmelidir. “Kendi ilim dalına ait bir yabancı dilde yazılı eserleri okuyup anlama kabiliyeti ile tenkit ve araştırma yetilerinde…” olmalıdır.
• Muallim değerler ve görevler için kendini feda etmeyi göze almalıdır. “Muallimlik, milletin çocuklarına feda olmasını bilmektir. Bu fedakârlık, harpte kanını akıtmaktan daha değerlidir. Kılıç kahramanlığının devri artık geçmiştir. Milletimizin çocuklarına, dünyanın çocuklarına her gün ruhumuzdan bir parçayı daha aşılamak, bunun için yaşamak ve bu yolda ölmek, bugünkü insanları ümitsiz dünyamızın ve çocukları sahipsiz milletimizin beklediği kahramanlıktır.”
• Geçmişteki büyüklerin izinde yürür, onları örnek alır. Gaza ruhuyla insan yetiştirir. “Muallim yarınki Türkiye’nin temel taşıdır. Onlar Gazali’lerin, Necmüddin’lerin, Akşemseddin’lerin irfan ve iman çocuğu olan gazilerdir.”
• Muallim nefsin arzularından geçen ve aşkın meyvesinden tadan insandır.
• Hayatın her alanından, öğrencisinin her döneminden sorumlu insandır. Sorumluluğunun sınırı yoktur. “Ademoğlunu beşikten alarak mezara kadar götürüp teslim eden, dünyanın en büyük mesuliyetine sahip muallimdir.”
• Toplumu inşa eden insandır. “Kaderimizin hakikatinin işleyicisi, karakterimizin yapıcısı, kalbimizin çevrildiği her yönde kurucusu odur. Fertler gibi nesiller de onun eseridir. Farkında olsun olmasın her ferdin şahsî tarihinde muallimin izleri bulunur.”
• Tarih boyunca da medeniyetleri inşa eden ve imha eden muallimlerdir. Eski Yunandan İslam medeniyetine, Çin’den Avrupa’ya kadar ilim, sanat, teknoloji ve bilişimde muallimlerin büyük etkisi vardır. “Devletleri ve medeniyetleri yapan da yıkan da muallimlerdir.” “Medeniyetler muallimle kuruldu.”
• Her devirde toplumun ihtiyaç duyduğu fikirleri, yönlendirmeleri, girişimleri yapan muallimdir. O çağı okumalı, anlamalı ve yaşamalıdır. “Devirlerin idealizmini yaşatan muallimdir.”
• Hazreti Muhammed’i örnek ve rehber kabul etmelidir. Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed (sav), cahiliye anlayışına ait tüm sapkınlıkları yıkan, bir nesil inşa eden insandır. O da bu yolda olmalıdır. “Peygamber ilk muallimdi. Öğreten o, inandıran o, yürüten o idi. Devlet ve mektep işlerini birleştirmiş, devleti mektep haline getirmişti.” Bir Müslüman “Kuran ve sünnetin ebedi muallimliğinde” Hz. Muhammed’in örnekliğinde emelleri doğrultusunda yürümeye devam eder.
• Muallime her tür değer ve kıymet verilmelidir. O da davranışlarıyla bunu hak ettiğini ortaya koymalıdır. “Muallime değer verildiği, muallimin hürmet gördüğü ülkede insanlar mesut ve faziletlidir. Muallimin alçaltıldığı, mesleğinin hor görüldüğü milletler düşmüştür, alçalmıştır ve şüphe yok ki bedbahttır.” “Muallimin yükseltildiği devirlerde şan ve şerefle medeniyet ve ahlakın zirvelerine tırmanmış, muallimin alçaltıldığı devirlerde ise uçurumlara yuvarlanmıştır.”
• Muallim şehirde sorumluluk sahibi olduğu gibi köylerden de mesuldür. “Üniversite profesörleriniz köy çocuğunu okutmaya başladıkları zaman memleket kurtulur.” Merhum Topçu, köylerdeki eğitimi çok önemser, bunu geç anladığımızı, görüştüğü bir nahiye müdüründen, benimseyerek aktarırdı.
• Sadece okuma yazma öğretmekle görev bitmez. İrşat ve terbiye vazifesini de yerine getirmelidir. Sadece okuma yazmayı öğretmekle iş bitmez der. Yani ihmal edilecek hiçbir mekân ve topluluk yoktur işin özünde. “Muallim köyde bilen, öğreten, irşat eden, yol gösteren, terbiye eden, hülasa veli, mürebbi ve emin vasıflarına sahip insan olacaktır.”
• Talebelere tabiatı anlatırken, tarih coğrafya bilgilerini öğretirken bir ruh vermelidir. Yaratıcıyı anlatmalıdır. Öğrenci bu bilgilerden mahrum kalınca “zalim oluyor, menfaat makinesi haline geliyor, feragat nedir bilmiyor, kendine yaklaşamıyor.”
• Muallim talebenin sonsuzluk dünyasına olan yolculuğunda rehberlik yapmalıdır. Yoldaki istasyonlarda gereken güç, değer ve kuvvet için aşısını ihmal etmemelidir. “Ruhların mürşidi, hayatın nâzımı ve istikbalin en emin kefili olacaktır.”
• Anadolu çocuklarına kim olduklarını, niçin yaşadıklarını tanıtmalıdır. Medeniyet koruyucu insan kabiliyetlerini aşılamalıyız.
• Muallim; memleketin beklediği hakiki ve büyük inkılabı yapacak insandır. Ama gerçek inkılap. “Emir ve kumanda ile ruhların ve iradelerin dışında, şekillerde yapılan değişikliklere inkılap adı vermenin gülünçlüğüne” düşmeden, sahici bir inkılap.
• Kültür sahibi olmalıdır. Muallim “kültürlü adam, kafaları işletmesini bilen adamdır.”
• Muallim özgür iradeli olmalıdır. Eğitim öğretimde bildiği ve inandığı doğruları yerine getirmeli kendisine de baskı uygulanmamalıdır. “O, en fazla hür olan insandır. Zira vücut zincirlenir ama fikir zincirlenemez. Muallimin çalışmasını idari ve siyasi endişelerle kayıtlandırmak, öğretim idealine dışarıdan emirle yön vermek istemek, onun yapısı bakımından hür olan şahsiyetini budamak, kısırlaştırmak ve ölüme mahkûm etmektir. Sadece bu hürriyetin kötüye kullanılmaması, devlet tarafından dışarıdan ve muallimin hürriyetini asla zedelemeden kontrol edilmelidir.” “Hür olmayan muallim, muallim değildir. Mahkûm edilmiş fikir ve irfandır. Fikir ve kültürün mahkumiyeti en az vatan toprağının esaret altında kalması kadar acıklıdır.”
• Objektif olmalıdır. Bilgileri olduğu gibi aktarır. İdeallerle gerçekleri birbirine karıştırmaz, bu konuda duygusal olmaz. “Muallim var olanı olduğu gibi tanıtmaya kabiliyetlidir. Realitenin bizzat üstadı kendisidir, idealin üstadı muallimdir.”
• Kendisini etkisiz kılmaya çalışan şer odaklarına taviz vermemelidir. “Zorba iradelerinin daima hâkim, rakipsiz ve tenkitsiz yaşamasını temin etmek isteyen köhne bir neslin hodkâm arzusu”na karşı muallim dikkatli, şuurlu olmalıdır.
• Sadece bir alanda değil, pek çok alanda kendisini yetiştirmelidir. “İlk tahsil çağlarından başlayarak bilhassa edebiyat, felsefe, tarih gibi kültür derslerinin, dünya hayatında rol yapmaya namzet olan genci kâinat karşısında kendine mahsus görüşlere sahip, bizzat kendisi için hayat kaideleri yaratabilen, bir bütün insan olarak yetiştiren kişidir.”
• Sağlam bir inanç sahibi olmalıdır. “İmansızlık, ruhun kainatla bağlarının koparılmasıdır.”
• Hayattaki zıtlıklardan haberdar edip doğru tutum almasını sağlamak için gayret etmelidir. Öğrencisine “saadetle fazileti, ilimle politikayı, şe’niyetle (realite ile) ideali ayırmasını muallim öğretecektir. Bunların birbirine zıt hakikatler olduğunu muallim gösterecek ve muallim bizi bu kıymetlerden üstte olanı, hakikate götürücü olanı seçebilecek kemale erdirecektir.”
• Muallim talebenin fıtratını korumalıdır. İlahi düzeneği bozmamalıdır. Asıl sahip olması gereken fikirleri kavratmalıdır. “Genç ruhların derin ve sürekli bir sürur hâlinde doğuştan sahip oldukları bu mefkureyi, seneler içinde bir yığın bilgi hâlinde verilen ve asıl ruhtaki olgunlaşmak ihtiyacını doyurmayan hatalı bir tahsil azar azar yok etmektedir.”
• Gençlere fikir ve fazilet aşkını yaşatmalıdır.
• Muallim örnek insandır, hayata anlayış katar. “Muallim hayatımızın sahibi olmaktan ziyade sanatkârıdır. Kullanıcısı değil yapıcısıdır. Seyircisi değil aktörüdür.”
• O fedakârdır, çabaları insanların yararlanması içindir, kendisine çalışmaz. “Balını yemeyip yaptıktan sonra bize bırakan arının bu hareketini şuurlandırıp bir ideal haline getirirseniz, onda muallimi bulursunuz.”
• Muallim, aile varlığımız için bütünleştirici görevler almalıdır. “Aile içinde kuvvet ve birliği sağlama, fertteki ruhi sarsıntıları giderme, hayatımıza hakiki medeniyet ışıklarının girmesi” için kendisine duyulan ihtiyacın farkında olmalı, gerekeni yapmalıdır.
• Muallim kendisini sürekli geliştiren, yenileyen ve zaaflarını giderendir. “Muvaffakiyetsizliğinin, zaaflarının sebebini arayarak kendini düzeltmeye çalışır.”
• Hedeflerine varabilmek için nefsinden fedakârlık yapar.
• “Muallim, hepimizin her an muhtaç olduğu doktordur. İman ve anlayış vasıtaları ile bizi tedavi eder. Ruhlarımıza sunar ve hakikat âleminden haberler verir.”
• Muallim iyi işlere motor, şer işlere fren olmalıdır. Bu konuda yönlendirici olmalıdır. “Muallimin iyi alışkanlıklarımızı harekete geçirmesi ve fena hareketlerimizi frenlemesi lazımdır.”
“Muallime en üstümüzde yer vermek ve onu büyük mesuliyete sahip bir ideal adamı haline getirmek” millet olarak hepimizin görevidir.

İdeal Bir Muallimin Kaçınması Gereken Hususlar

“Düşünerek girilen tek kapı, yalnız sınıf kapısıdır. Şuna inanınız ki dünyada hiçbir fetih, kaderin sırrına vakıf olanlar için, sınıf kapısını açmak kadar şerefli değildir. Bizim işimiz sizin yalnız zekâlarınızı işlemekten ibaret değildir. Aynı zamanda kalplerinizi yoğurmaktır. Biz sizin birtakım dersleri öğrenen zekâ makineleri olduğunuzu düşünmedik.”

İdeal bir muallimin bazı özellikleri olduğu gibi, kaçınması gereken, ondan uzak durması gereken hâller de vardır. Bir defa muallim olarak yetiştireceğimiz gençleri başarılı olanlardan seçmemiz, onları bu alana teşvik etmemiz gerekiyor. Mühendis, doktor veya hukukçu olabilecek talebelerin muallim olarak yetiştirilmesi bir zorunluluktur.
Bu göreve başlayan, kendisini yetiştirip bu alanda çalışmaya başlayan bir muallim de şu hususlardan kaçınmaya gayret etmelidir:
• İdeal muallim okul içinde kooperatif meseleleri, çay kahve işleri, nöbet ve bazı kolların idaresi gibi işlerle meşgul olmamalıdır. Sadece sınıfa zamanında girip çıkan ve müdürüne itaat eden bir insan değildir. Bu işler, muallimi asıl sorumluluklarından uzaklaştırır. Onu büro müstahdemi yapar. Bundan kaçınmalıdır.
• İdeal bir muallim mesleğinden daima şikâyetçi olmamalıdır. Meslekten ayrılmayı bir kurtuluş gibi görmemelidir. Öğretmenliği küçük görmemeli, bu mesleğe yönelmek isteyen gençleri vaz geçirmeye çalışmamalıdır.
• Mesleğin itibarını zedeleyecek söz ve tavırlardan kaçınmalıdır.
• Bilgileri kuru kuruya aktaran bir nakliyeci olmamalıdır. “Muallim, gençlere bilmediklerini öğreten bir nâkil (nakledici) değildir. Bu iş kitapların işidir, bilmediklerimiz hep kütüphanelerde bulunmaktadır.”
• Mesleğini bir ticari alan olarak görmemelidir. Muallim, “tüccar değildir. Maaş ve ücretin azlığı, çokluğu davası içinde mesleğe kıymet veren insan bu mukaddes vazifeyi yapıyor sayılamaz. Bu iş mektepçiliği ticaret edinen, muallimliği esnaflık hâline koyan kültürsüz fukaranın işi değildir.”
• Esnaf da değildir. Muallimlik, “para değil, ruh işidir.”
• Sadece maaşlı bir memur da değildir. “Muallim sadece bir memur değildir; belki genç ruhları kendilerine mahsus manadan bir örs üzerinde döverek işleyen bir demircidir.”
• Muallimler görev yaptıkları okul, okul türü veya kademesine göre ayırmamalı, farklı değerlendirmelere yönelmemelidir. Bu ayırım “budalaca bir hareket, safiyane ve o kadar da muzır bir itiyattır.”
• Gençlerden robot misali bir taklit beklememelidir. “Gençlikten körü körüne itaat bekleyen, ona yalnız kendi emir ve arzularını takip etmek gibi şuursuz bir tabiat telkin” etmeyi doğru bulmamaktadır.
• Muallim devlet adamlarının emrine girmemelidir. Onun talimatlarıyla hareket etmemelidir. İlim ve hikmet neyi gerektiriyorsa o doğrultuda hareket edilmelidir. “Muallim devlet adamının emrinde olduğu zaman, cemaat bozuldu, felaketler baş gösterdi. Muallimin alçaltılması, onun devlet emrinde bir bende hâline getirilmesiyle başlar.” Âlim ve muallimlere değer veren devlet adamlarının var olduğu dönemler, o devletin de güçlü olduğu dönemlerdir. “Osmanlılar muallimi baş tacı yaparak yükseltmesini bildiler. Padişahlar, şehzadelerini muallime emanet eder ve onların ruh yapılarını her bakımdan hocalarına teslim ederlerdi.” “Dünyaya söz geçiren hükümdar, âlimin atının ayağından sıçrayan çamurun bile şeref olduğunu kabul ediyordu.”
• Muallim karamsarlığa düşmemelidir. Engeller karşısında yılgınlığa düşmemeli, karamsarlığa kapılmamalı, ideallerinden vazgeçmemelidir.
• Kimseye lanet okumaz. Kendisine kutlu yolda engel olanlara karşı beddua silahına sığınmaz. “İdealinin düşmanları karşısında bile bunlara ‘beddua et’ diyenleri ‘hayır, ben beddua için gönderilmedim’ diye susturarak ‘bir gün gelecek bunlar davamıza en büyük hizmeti yapacaklar’ diye tebşir eden rahmet müjdecileridir.”
• Hiç kimseye karşı düşmanlık yapmaz. “Kime karşı olursa olsun her düşmanlık, mutlaka kendimize düşmanlıktır.”
• Tahammülsüzlüklere asla kendini kaptırmaz.
• Muallim sıradan bir insan değildir, herkes gibi davranamaz. Düşünce ve davranışları ile farklı olmalıdır. “Muallim halk gibi her yaşayan gibi yaşayamaz. Herkesin sevinip güldükleri gibi sevinip gülmemize ‘bizim bildiklerimiz’ mânidir.”
• Talim ve terbiyede şiddete asla yer vermez. Bu yola tevessül etmez. “Tehdit ve dayakla öğretmek, muallimin işi olmaz.”
• Bilgileri bir yığın hâlinde istif edilmiş olarak vermez. “Onu olduğu yerden bir adım daha ileri götürecek bilgiler”le yetiştirir.
• Din dersi muallimleri “masalcılık, mitoloji ve meddahlıktan” kaçınmalıdır, bu rolü sergilememelidir.
• Muallimlik bir iman ve inşaat yolu fikir ve kültürün otorite merkezi olmalıdır. Küçük bir memuriyet olarak algılanmamalıdır muallimler örnek adam olmalıdır. Boynu bükük bir memur, salahiyetsiz bir öğretici, müdürünün emrinde çalışan bir baremli olmamalıdır.
• Muallim, talebelere diploma dağıtan bir merkezde görevli eleman gibi olmamalıdır. “Bugün muallim bir tekrarlama ve ezberletme memuru, müfettiş arkadaşlarının ricası veya makamın ihbarı ile iyi veya kötü rapor yazma memuru ve bütün maarif cihazı ise mümkün olduğu kadar fazla diploma dağıtma memurluğu olduktan sonra memleketin her tarafına dağıtılan diplomaların da ilim ve hakikat belgeleri değil belki resmi koltuk satın almaya elverişli banknotlar olduğunu takdir etmek güç bir şey değildir.”

Özetle…
Dünyanın en zor, en heyecanlı, en sevimli, en hareketli, en güzel, en ulvî mesleklerin biri olarak yer alan muallimlik hem kolay hem de zor bir meslektir. İdeal bir muallim olmanın imkân ve zorlukları aşılamayacak gibi değildir. Ancak bir aşk ve inanç işidir.
Muallim görevini yaparsa toplumun her alanında düzelme olur. Muallim görevini yapmazsa pek çok sıkıntı ve olumsuzluklar olur veya toplumsal tüm olumsuzlukların yaşanmasında muallimin mesuliyetleri vardır. Tüm öğretmenlerimize bu yolda başarılar diliyoruz.
Rahmetle andığımız Nurettin Topçu’nun, sorumluluğumuzu hatırlatan tespitleriyle sonlandıralım:
“Bir memlekette ticaret ve alışveriş tarzı bozuksa… alışveriş pazarlıkla yapılıyorsa… siyaset, millî tarihin çizdiği yoldan ayrılmış, milletinin tarihi karakterini kaybetmişse… gençlik avare ve davasız, aileler otoritesizse… memurlar rüşvetçi, mesul makamlar iltimasçı iseler… inananların imanına, inanmayanlar saldırıyor ve inananlar da birbirlerinden intikam alıyorsa… din hayatı bir riya veya taklit merasimi haline gelerek vicdanlar sahipsiz ve sultansız kalmışsa… yürekler merhametsiz, hisler bayağı ve iradeler gevşekse… fazilet tarih kitaplarında bir efsane diye okunuyorsa… ancak en büyük lokmayı kazanmasını bilen insan yüceltiliyorsa… mazlumların yanında onların gözyaşlarını kurulayan da bulunmadığı halde zalimler alkıştan sağırlaşmış hâle geliyorsa… imanların zayıfladığı devirlerde gevşeklik varsa… tüm bunların mesulü muallimdir. Bu kadar yükü muallime yüklemek ilk bakışta fazla gibi görünüyor. Lakin hepimizin ruh yapısı bir muallimin elinden çıktığı düşünülürse hiç de yanlış değildir. Çünkü muallim hakikatte doktorumuzdur, disiplin kurucumuzdur, toplum düzenimizin bekçisidir, ekonomik münasebetlerimizin düzenleyicisidir ve siyasi yaşayışımızın üstadıdır. Zira bunların hepsinden o, haberi olsa da olmasa da mesuldür. Biz kibirli isek o mesul, biz sabırsız isek yine o mesuldür. Biz, bütün bunlardan habersiz isek bundan da o mesuldür.”

*******
Yararlanılan Kaynaklar

Âkif Emre, Portreler, Büyüyen Ay Yay. İst. 2020
Emin Işık, Nurettin Topçu, Çağdaş Bir Dervişin Dünyası, Dergâh Yay. İst. 2019, 3. Bsk.
Erkan Göktaşa, Nurettin Topçu’nun Eğitim, Öğretmen ve Okul Anlayışına Eleştirel Bir Bakış, Harran Maarif Dergisi, 4 (1), 50- 64. doi: 110.22596/2019.0401.50. 64
Ezel Erverdi, Nurettin Topçu, Dünden Kalanlar ve Geleceğe Umutlar, Dergâh Yay. İst. 2018
İsmail Kara, Nurettin Topçu, Hayatı ve Bibliyografyası, Dergâh Yay. İst. 2013
Mehmet Nuri Yardım, Nurettin Topçu’nun Eğitim Anlayışı, Somuncu Baba Dergisi, Sayı: 256, (https://www.somuncubaba.net)
Nurettin Topçu, Yarınki Türkiye, Dergâh Yay. İst. 2013, 9. Bsk.
Nurettin Topçu, Ahlak Nizamı, Dergâh Yay. İst. 2012 6. Bsk.
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Dergâh Yay. İst. 2019, 36. Bsk
Nurettin Topçu, Kültür ve Medeniyet, İst. 2017, 12. Bsk.
Nurettin Topçu Özel Sayısı, Hece Dergisi, Sayı 109, Ank. Ocak 2006
Serkan Yorgancılar, Türk Modernleşmesi Bağlamında Nurettin Topçu’nun Batılılaşma/Modernleşme Düşüncesi Üzerine Nitel Bir Araştırma, Yayınlanmamış Doktora Tezi Sosyoloji Anabilim Dalı, Sosyoloji Bilim Dalı, Tez Danışmanı Prof. Dr. Erdal Aksoy, Aralık, 2021
https://www.akademikkaynak.com/nurettin-topcunun-egitim-okul-ve-ogretmen-anlayisi.html

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mehmet Nezir Gül
Okunma sayısı: 56
E mail: insaniyet.net
 
DOĞRULUŞ
Online Kişi: 12
Bu Gün: 502 || Bu Ay: 5.065 || Toplam Ziyaretçi: 2.480.033 || Toplam Tıklanma: 55.818.566