ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TÂRİH / TÂRİHİN ARA SOKAKLARI
Okunma Sayısı: 343
Yazar: Kenan Alpay
Ali Şükrü Bey ve Hukuk Devleti mi, Topal Osman ve Şekavet Teamülleri mi? (1)

Ali Şükrü Bey ve Hukuk Devleti mi, Topal Osman ve Şekavet Teamülleri mi? (1)Bundan tam yüz sene önce Erzurum Milletvekili Hüseyin Avni (Ulaş) Bey, Büyük Millet Meclisi kürsüsünden şöyle haykırıyordu: “Ali Şükrü Bey’e tecavüz eden, milletin namusuna tecavüz etmiştir. Böyle namussuzlar yaşamamalı, kahrolmalı!” Meclis’ten yükselen öfkeli haykırışlar ise bir aksi seda olarak “Kahrolsunlar! Millet böylelerini yaşatmaz!” meydan okuyuşları olarak duvarlara çarpıyordu. Saatler süren oturumda Trabzon Milletvekili, Tan Gazetesi’nin sahibi ve başyazarı, Mustafa Kemal’in Tek Adam’lığına itiraz eden İkinci Grup’un güçlü sesi Ali Şükrü Bey’in bir köy kadar küçük Ankara’da nasıl olup da kaybedildiğini izah edemeyen, bütün vaadlerine rağmen onu bulup ortaya çıkaramayan Hükümete karşı kabaran bir öfke Meclis’te muazzam bir gerilime sebep olmaktadır. Meclis Başkanı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa ve Hükümet Başkanı Rauf (Orbay) Bey, kürsüleri kırarcasına yumruklayan milletvekillerinin “Ali Şükrü Bey’in hesabını soracağız”, “Biz mahvolmayacağız, mahvedeceğiz. Lanet olsun katillere” gibi hiddetli haykırışları karşısında acziyete düşmekte ve son derece zor zamanlar yaşamaktadır.

İman ve Hürriyet Fikri Silahla Söndürülemez

Sinop Milletvekili Hakkı Hami (Ulukan) Bey hemen herkesin ittifak ettiği siyasi suikast ihtimaline odaklanarak Meclis kürsüsünden bu meselenin bütün boyutlarıyla ortaya çıkarılmasını ısrarla talep ederken şöyle konuşur: “Ali Şükrü Bey’e uzanan el, (sadece) onun şahsına değil, memleketin milli hâkimiyetine uzanmış ve milletin boynuna kement atmış demektir.” Hakkı Hami Bey’in ardından konuşan Kırşehir milletvekili Yahya Galip (Kargı) Bey İttihatçı-komitacı teamüllere atıf yaparken taarruz ve tecavüzlere göğüs gereceklerini şöyle beyan eder: “Bu milletin fikri, hürriyeti ve imanı hiçbir zaman silahla, revolverle söndürülemez. Milletin boynuna atılmış bir kement var; Bu bir namus ve haysiyet meselesidir. Bu millet bunu asla hazmetmez. Hükümetin de bunu bilerek derhal bulması vazifesidir.” Tartışmalar Ahmet Samim ve Hasan Fehmi gibi muhalif oldukları için katledilen gazetecilerden Mustafa Suphi ve 14 arkadaşının katledilmesine atıflarla sürüp gider.

Ali Şükrü Bey’in katili en baştan itibaren “olağan şüpheli” olarak işaretlenen, Mustafa Kemal’in Çankaya’da özel muhafızlığını üstlenen Giresun Gönüllü Laz Müfrezesi komutanı, Topal Osman Ağa’dan başkası değildir elbette. Zaten Topal Osman Ağa’nın geçmişi, Ali Şükrü Bey suikastı tartışmalarındaki olağan şüpheyi şahitler, deliller ve itiraflar noktasında cinayet hükümlüsü olmasını kesinleştiren bir arka plan sunuyordu. Tehcirden adam kaldırmaya, haraçtan cinayete uzanan suçları dolayısıyla Topal Osman kimi zaman Divan-ı Harbe veriliyordu kimi zaman da kaymakam ve valilere onu ölü veya diri ele geçirmeleri için emirler yollanıyordu. Velhasıl Topal Osman tekin bir tip değildi ve Milli Mücadele’nin asli unsurları için dahi derin bir endişe sebebiydi. Ermeni ve Rum Çetelerle mücadele adı altında bölge halkına karşı uyguladığı barbarca yöntemlerle Karadeniz bölgesinde korku iklimini hâkim kılan Topal Osman’ı başkasından değil bizzat Resmi İdeoloji’nin sözcüsü, Çankaya’nın günlükçüsü Falih Rıfkı (Atay) bile şöyle anmaktadır: “Bir Türk evine karşı üç Rum evi yakmak, mezarını kendine kazdırıp diri diri adam gömmek, vapur kazanına kömür yerine canlı adam atmak gibi zulüm ve işkenceleri ile tanınmıştır.”  

Lozan Gerilimi ve Suikastçıyı Azmettirenler 

Mahmut Goloğlu da Topal Osman’ın neden Ali Şükrü Bey’i katlettiğini irdelerken Meclis Başkanı Ali Fuat Paşa, Meclis Basımevi Müdürü Feridun Kandemir, Rauf (Orbay) Bey, İsmail Hakkı (Tekçe) Bey’in anlattıkları ve Meclis tutanaklarından hareketle “Meclis’teki sert muhalefetinden öldürmüştür” sonucuna varır. Zaten o dönem Meclis’te Zabıt memuru olan Hıfzı Veldet (Velidedeoğlu) da Hüseyin Avni (Ulaş) Bey’in Meclis kürsüsünden haykırdığı fakat daha sonra kayıtlardan çıkarılan şu sözleriyle azmettiricinin kim olduğuna dair önemli bir işaret verir: “Ali Şükrü’ye kıyan bilekleri keseceğiz. O bilekler, isterse sırmalı paşa bilekleri olsun.

(Devam edecek)

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Kenan Alpay
17-06-22
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
Ali Şükrü Bey ve Hukuk Devleti mi, Topal Osman ve Şekavet Teamülleri mi? (1)
Online Kişi: 20
Bu Gün: 381 || Bu Ay: 9.637 || Toplam Ziyaretçi: 2.221.597 || Toplam Tıklanma: 52.168.431