ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / PORTRELER
Okunma Sayısı: 3604
Yazar: Ali Ural
AYAKLARIMIZIN ALTINDA HOMURDANAN TOPRAK (Roger Garaudy hakkında)

"Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı, toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı ve insan; 'Buna ne oluyor!' dediği zaman..." (Zelzele Sûresi, 1-3) ayetlerini okurken toprağın ayaklarının altında homurdandığını hissettiğini söylüyordu Roger Garaudy. Kıyametin sesini duyuracak kadar yakınlaştırıyordu geleceği Kur'ân ve bu ona göre "Sorumluluğun uyanışı"ndan başka bir şey değildi.

İnsan yeryüzünde kendini "bir yabancı" gibi hissetmekten kurtulamayacaktı, bu uyanış olmaksızın. İnsaniliğini yitirmiş bir yabancılaşma dünyasının mengenesinden kurtulmanın yolu bir "Burak" edinmekti kendine. Bu yüzden miracın anlatıldığı İsrâ Sûresi ilk âyetiyle ruhunun kapısını çaldığında "Lebbeyk" diyordu Fransız düşünür, "Lebbeyk" yani göreve hazırım.

Sorumluluğun uyanışını en sarsıcı şekilde İsrâ/Gece Yolculuğu Sûresi'nde hisseden Garaudy, Hz. Peygamber'in gök katlarında yükselip dünyayı ve insanları bir gök bakışıyla değerlendirdikten sonra Rabb'iyle buluşmasını bütün ibadetlerin özü olarak algılıyordu "Mi'rac ibadetin ruhudur," derken. Ona göre kişi eylemlerinin merkezine bu yücelişi koyduğunda gündelik meşguliyetlerinin esaretinden kurtulacak, "Ben merkez değilim. Allah'tır merkez." diyerek kavuşacaktı özgürlüğüne. İşte o zaman, Kıyamet Günü'ndeki gibi titreyecekti yer ve yeni bir mücadelenin saati çalacaktı. Kâbe'den Mescid-i Aksâ'ya, Mescid-i Aksa'dan Sidretu'l-Münteha'ya yapılan bu yolculuk insanın Hz. Peygamber'in rehberliğinde yeryüzündeki konumunu keşfetmesi değil miydi!

Roger Garaudy, düşündü ve keşfetti. Bu yüzden dışlandı ve yalnız bırakıldı. İslam'ın "çağdışı" olarak gösterilmeye çalışıldığı bir zamanda "İslam'ı seçmek çağı seçmektir. Çünkü İslamiyet, bu çağın dini ve ümididir." demişti Marksizm'in de kapitalizm gibi enkazlar ürettiğini fark ettiğinde. "Marksizm, kapitalizm ve İslam arasındaki fark nedir?", sorusunu: "Biri insanı devlete karşı esir eder. Diğeri ise, sermayeye karşı. İslam ise insana onurunu iade eder." cümleleriyle cevaplayan bir adamı dünya elbette yalnız bırakacaktı. Fakat bundan şikâyet etmedi o. Kim söylemişti yalnız olduğunu! "Yalnızlığım, bana yalnızlık gibi görünmüyor," diyordu, "sûfîlerin, yani bütün zamanların en büyük şairi Mevlâna Celâleddin Rûmî'den, Müslüman İspanya'nın keşif adamı Mürsiyeli İbni Arabî'ye ve onun aşk destanına kadar, İslâm'ın derûnî hayatının manevi efendilerinin varlığıyla dopdoluyum."

Roger Garaudy, düşündü ve keşfetti. Ateist bir ailenin çocuğu olarak gözlerini açtığı hayat, kıyıdan kıyıya sürüklerken onu düşünmeyi terk etmedi asla. Sorbonne Üniversitesi'nde edebiyat okurken de düşünüyordu, SSCB Bilimler Akademisi'nde doktora yaparken de. Fransız Parlamentosu'nda Millet Meclisi Başkan Yardımcılığı'nı yürütürken de düşünüyordu, Marksist İnceleme ve Araştırmalar Merkezi müdürlüğü yaparken de. Fransız Ulusal Eğitim Komisyonu'nda çalışırken de düşünüyordu, Komünist Parti Siyasi Büro Şefi'yken de. Stalin'den Castro'ya, Picasso'dan Aragon'a, Sartre'dan Romain Rolland'a sanat ve siyaset adamlarıyla arkadaşlık ederken de düşünmeyi sürdürdü o. Düşündü ve keşfini 1982'de şöyle açıkladı dünyaya: "Allah'tan başka ilâh yoktur ve Hz. Muhammed O'nun elçisidir."

Müslüman olduğunda altmış dokuz yaşındaydı Garaudy ve "Kendimi bu karara tamamıyla hazır ve bunun bütün sorumluluğunu üstlenecek durumda hissediyorum." derken inancın çizdiği bir sorumluluk alanından bahsediyordu. Onun inandığı İslam'da israf ve gösteriş yoktu. Gayri meşru servetlere izin vermiyordu bağlandığı din. Fakiri ezen, zengini tembelliğe iten faize de yer yoktu orada. Bilim ve tekniğin, bilim ve teknik bürokrasisine, siyasetin Makyevelizm'e dönüşmesine müsaade etmeyen bir Allah'a inanıyordu o. Yaratılmışların en şereflisi olan insanın sömürülmesine en büyük engeldi iman. İslam'la diğer dinler arasındaki fark buradaydı. İslam, çağları arkasında sürükleyen bir dinken, diğer dinler çağların arkasında sürükleniyordu. İslam dışındaki bütün dinler çağlara göre tahrif edilmişken Kur'an indirildiği günden beri zamana hükmetmekteydi. O, zamanı değil, zaman onu takip ediyor, zaman yaşlandıkça, o gençleşiyordu.

Doksan dokuz yaşında Rabb'ine kavuştu Garaudy. Eserleri sessizlik değirmeninde öğütülmeye çalışılsa da otuz yıl dünyadaki tek medeniyetin Batı medeniyeti olmadığını anlatmaya çalıştı. Ona göre Müslümanların, Batılılaşma eğiliminden bir an önce vazgeçmeleri gerekiyordu. Zira Batı iflas etmişti ve hastaydı. Sağlıklı olanın hasta olanı taklidine akıl erdiremiyordu bir türlü. Batı'nın bir an önce bir özeleştiri yapması gerekiyordu. Yaşlıların ömürlerini uzatabilmek için bilimsel araştırmalara milyarlar akıtırken, çocukların ve gençlerin vakitsiz ölümlerini engellemek için kılını kıpırdatmayan Batı'nın.

Yazının devamı için tıklayınız.  

Yazar: Ali Ural
24-06-12
E mail: zaman.com.tr
 
 
Yorumlar: 1
Harun ŞAHİN
Red
Tarih : 26-06-12

Yazı, yazarı ve övülen zatı bütün bütün reddediyorum.

 
AYAKLARIMIZIN ALTINDA HOMURDANAN TOPRAK (Roger Garaudy hakkında)
Online Kişi: 23
Bu Gün: 492 || Bu Ay: 5.918 || Toplam Ziyaretçi: 2.236.620 || Toplam Tıklanma: 52.306.417