Kategori : / TEFEKKÜR | Okunma Sayısı: 11369 |
Tomurcuklarını sere serpe bırakıvermişti incir ağaçları, Aydın Ovası’nın ılık rüzgârı şiirlerdeki kadar güzel esmiyordu. Haziran ayının başlarında sıcaklar nasıl da bastırıvermişti böyle. Vakit öğle sonu olunca güneş bütün kasvetini bırakıvermişti üstümüze…
Geceyi yolda geçirmişti. Yorgun ve uykusuzdu. Azgın motor uğultuları yorgunluğunu bir kat daha arttırıyordu Yolcu'nun.
Dağlarından yağ; ovalarından bal akan şehirde, Nazlı’nın ilinde geziyordu. Beyler Konağı, Arpaz Kulesi, Ankara Palas, Dokuzun Hamamı değildi görmek istediği yer. İncir, zeytin, üzüm, pamuk Allah’ın bu topraklara bahşettiği güzel nimetlerdi şüphesiz. Kestel güzeldi, Bozyurt güzeldi. Ağa Cami, Koca Camii, Şeyhoğlu Camii, Yeşil Türbe, Hasanpaşa huzurluydu; ama “cevcev” bir havada “cımcık” vefâ sevdası yatıyordu içinde. Vefâya, cefâya yol bulmalıydı inceden inceden… Sevdası dosttan yana akmalıydı.
Teşrifatçı acıyarak baktı genç Yolcu'ya: Görülecek onca güzellikler dururken ne diye bir okul binasına takıldı kaldı? Bildiğimiz bir okuldu işte. Hiçbir özelliği ve güzelliği yoktu. 70’li yılların tip projelerinden biriydi sadece. Kimliksiz bir toplumun kimliksiz mimarisi… Ruhsuz, bed, donuk, soğuk...
Haklıydı teşrifatçı bir bakıma, tam bir akılla düşünmüştü neticede. Bilemedi ki talep şan ve nişan olmadığı zaman yarım akıl ne güzeldi, gönül ne güzel bir rehberdi.
Daha birkaç gün önce okumuştu: Ataullah İskenderî’den ilham alınarak yazılan bir metinde: “Ne ki nefsine ağır geliyor, onu yap. Kaldırdığın ağırlık miktarınca sana ferahlık erecektir.”
Belli ki Yolcu nefsine ağır geleni yapacak, bir acayip parlayan güneş altında da olsa, yeşil yeşil uç vermiş yaprakların gölgelerine, koca beton binaların abus gölgelerine, kirli, gri, tozlu duvarlarına sığınarak gidecekti menzile. Hocasının hatıralarına selam verecekti… Caddeler kirli, duvarlar isli olsa da burada yaşanan hikâyenin “kalp kirleten” “iç işleten” bir yanı yoktu.
***
Ağır aksak adımlarla ilerledi şehirden.
Dizlerine ağrılar indi hafiften.
Demir parmaklıklarla çevrili, çam, okaliptüs, palmiye ağaçlarının serinlettiği; gül ve lalenin süslediği geniş bir bahçe içinde manzaraya sonradan dâhil olmuşçasına yabancı duran pansiyon ve dersliklerin bulunduğu iki binanın karşısına vardı. Çam ağaçlarının iyice gölgelediği bir köşeye çekildi, elleriyle demir parmakları kavrayıp, adabınca selam verdi, gözleri hafiften küçülmeye başladı, veda edilen bir dünyayı düşünmeye koyuldu...
***
Güm güm güm…
Devrim masalı kol gezer caddelerde, sokaklarda.
İhtilal namlusunda can verir erenler.
Mübarek anamın doğum sancıları başlar, cenkleri iz bırakır toprağa.
Eli öpülesi babam usulce secdeye varır ve gözyaşlarını katar vatana.
Bir çocuk sancılar taşır küçük bedeninde aç, susuz, ekmeksiz. His ve heyecanı büyük gelirken küçücük kalbine… Ötelerden bir ses çağırır. Su şırıltısı ve kaval sesiyle sevdalanır rüzgâra. Bozkırın sert rüzgârları Aydın Ovası’nda ılır.
Kader ki teneffüs ettiğimiz her nefeste…
***
Melal içindeyiz. Yoksulluktan garip düştük. Bizden alınanın bize zülüm olduğunu düşündük hep.
Bilemedik ki ”Cenab-ı Hak dilini talep ve dua için çözüp serbest bıraktığı an, ellerin gözyaşları ile semaya açıldığı an sana ihsan iniyor demektir.”
Zeytine, incire ve kuru üzüme yenim olsun ki…
Anlayamadık yoksulluğun içimizde olduğunu,
Para ışıltısından, kadın kahkahasından, eşya bütün boyalarından kurtulduğu zaman hayatın daha güzel olacağını anlayamadık.
“O harıl harıl savaşa koşanlara,
Tırnaklarıyla yerden ateş çıkaranlara,
Sabahleyin akın edenlere,
Tozu dumana katanlara,
Derken bir topluluğun arasına dalanlara yenin olsun ki
Şüphesiz ki insan Rabbine karşı nankördür.
Ve kendisi de buna şahittir” …
***
Yıllar geçip, dallar meyveye duranda, çay demini alanda Yolcu uyandı: “Ne ki kendisinden alınmıştır, o kendi hayrınadır.”
Ve mübarek bir günün ikindi vaktinde dua eder, şükreder gözleri nemli genç Yolcu:
“İlahi! Mecbur, mahkum, mahcup eyleme. Bizi ve dostlarımızı sana karşı nankör eyleme. Ey Rabbimiz! Bize ihsan ettiğin hidayetten sonra kalplerimizi haktan saptırma, bize kendi fazlından bir rahmet ihsan eyle. Şüphesiz ki sen ziyadesiyle ihsan edensin.”
An, Yolcu'nun duasına amin deme ânı.
“Tefekkür ki kalbin kandili.”
***
Mirim,
Anladım ki hatıran hatıramdır. Senin Nazlı İli’nde bıraktığın hatıranı ben Saray Köyü’nde devraldım.
Nazli İli'nde nazlandım.
Naz ehline yandım.
Bir zamanlar; boş, sanki manasızdı benim için.
Fütursuzca toprağını çiğnediğim şehir.
Sırrını saklamış meğer ne biçim.
***
Çekti toprağına ve seslendi şehir:
Hatıraların saklıdır bende.
Bir dost gezdi bu topraklarda yıllar önce,
Dostundan ve dostumdan miras,
Anlatayım bir bir.
***
Mirim!
Ne çok sır taşırmış sinesinde meğer
Boş zannettiğim şehir.
Dostum ağlar, ben ağlarım.
Kanarım, yanarım…
Nazlı ili'nde nazlı nazlı,
Ağlayınca anladım.
Yazar: Harun ŞAHİN |
06-07-12 |
||
E mail: Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları |
Tweet | ||
Harun Deniz | |||
mükemmel bir anlatım |
Tarih : 17-08-12 | ||
Harun hocam bu yazı için çok teşekkür ediyor yazılarınızın devamın bekliyorum. Bir konu anca bu kadar güzel anlatılabilirdi.Hayırlı günleriniz ve açık yollarınız olsun. |
|||
Osman Manav | |||
Ağlayabilen anlayabilendir |
Tarih : 20-07-12 | ||
(Değerli site yöneticisi... Lütfen bu yazıyı dikkate alınız... önceki yazıda bir hatam var idi... tşekkürler..) Bugün ağla çocuğum yarın ağlayamazsın, Şimdi anladığını sonra anlayamazsın... demişti Necip Fazıl üstad. Gerçekten de ağlayabilen anlayabilendir. Ve ağlayabildiğin sürece anlayabilirsin... Harun hocam yazıyı baştan sona okudum ve bu yazıyla ilgili bir şeyler söylemek ihtiyacı hissettim. Hissettiğim şeyleri yazıya dökmek için (daha doğrusu bir yorum sınırlarına sığdırabilmek için) 15 dakikadır bilgisayarın başındayım. Anladım ki benim hissettiklerimi ve yazının dimağımda bıraktığı tadı anlatabilmem, anlatmaya kalkarsam da buraya sığdırmam mümkün değil. Esas itibariyle 3 duyguydu bende uyanan. Ben de ikisi Yahya Kemal'den biri Yahya Akengin'den üç iktibasla bu duygularımı anlatmak istedim: BİRİNCİSİ... Günler kısaldı... Kanlıca'nın ihtiyarları Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları... İKİNCİSİ... Zannımca Erenköyünde artık Görmez felek öyle bir baharı... ÜÇÜNCÜSÜ... Cemreler düşmeyen bir yayladan İkinci göçün kervanı mı bu? Giden gidene sıladan... Şehrin hengamesi ve gündelik hayatın kulakları sağır eden vurdumduymazlığı içinde debelenirken bize (bana) bu duyguları yaşattığın için teşekkür ederim... |
|||
salihsonkur | |||
yureginize saglik. |
Tarih : 13-07-12 | ||
HARUN Hocam cok guzel. Yazilarinizin devamini dilerim. Allah razi ve memnun olsun. Hayirli gunler dilerim. |
|||
Abdulkadir | |||
DUA YOLCUSU |
Tarih : 13-07-12 | ||
YOLCUNUN DUASINI KALEME ALAN DUA YOLCUSUNA SELAM OLSUN |
|||
M.AÇIKKÖZ | |||
Tebrik |
Tarih : 12-07-12 | ||
Bu satırlarınızdan haberim olamasaydı üzülürdüm. Gönlünüze sağlık.. |
|||
Murat | |||
Yolcunun Duası |
Tarih : 12-07-12 | ||
Yüreğinize sağlık... |
|||
abdurrahman ılhan | |||
Harun ŞAHİN YOLCU NUN DUASI |
Tarih : 12-07-12 | ||
çok müteessir oldum..tebrik ediyorum anlamlı ve derunii manalara haiz bu satırları kaleme aldığınız için...Rabbim Razı ve Memnun olsun.. |
|||
EBAYRAK | |||
Tebrik |
Tarih : 09-07-12 | ||
Eline, gönlüne sağlık... Çok güzeldi. |
|||
hakan | |||
yolcu |
Tarih : 09-07-12 | ||
Diline ve kalemine sağlık. Böyle güzel ,duygulu ve samimi yazılarının devamını dilerim |
|||
SELİM ÇELİK | |||
HİSLERE TERCÜMAN |
Tarih : 09-07-12 | ||
HARUN KARDEŞİM ELİNE DİLİNE YÜREĞİNE SAĞLIK ÇOK GÜZEL OLMUŞ HİSLERE TERCÜMAN OLMUŞSUN ANCAK BU KADAR GÜZEL ANLATILABİLİRDİ ALLAH RAZI OLSUN |
|||
Alaettin | |||
Tatlı |
Tarih : 09-07-12 | ||
Sanki bir tatlı yedim de beğendim. Ama tarîf edemedim aldığım lezzeti. |
|||
nuri gençoğlu | |||
nazlanmak ve hüzünlenmek |
Tarih : 07-07-12 | ||
değerli hocam yüreğine ve ellerine sağlık inşaallah böyle yazılarınızın devamını bekliyor kaleminizin güçlü olmasını diliyorum |
|||
OKUMA REHBERİ.COM | |||
PÜF NOKTASI |
Tarih : 07-07-12 | ||
"Allaha yakın olmanın ve hayatta muvaffak olmanın en kestirme ama zor olanı dâimî nefse muhalefettir."(Şah-ı Nakşibend Hz.leri) Zira nefis, insanın en büyük düşmandır.Abdulhamit Han da bir mesele hakkında önce rus ve ingiliz sefirlerini çağırır bu meselede sizler ne düşünürsünüz der sonra tam tersi bir politika uygularmış. Püf nokta güzel tespit edilmiş. |
|||
M.Hakan Petek | |||
ağlayabilmek! |
Tarih : 07-07-12 | ||
Bir anıyı, bir yaşanmışlığı veya sevdiğimiz bir dostun anısını teneffüs ederken, aramızda hala gözleri yaşaran ve kalp solukları duyulan bir insan kaldığı(veya kalınabileceğini) hatırlattığın için, Allah razı olsun! |
|||
N.KİTAPLI | |||
hüzne yolculuk |
Tarih : 07-07-12 | ||
Aziz dostum, sana yakışanı yazmışsın, bir şiir edasıyla. |
|||
yılmaz | |||
devamı bol olsun |
Tarih : 06-07-12 | ||
ellerine sağlık kalemin işlek olsun |
|||
uğurlu | |||
Melâl-i hâtıra |
Tarih : 06-07-12 | ||
Gönlümüze güneş doğdurdunuz, hâtıralarımızda... Elinize gönlünüze sağlık. |
|||